Zekai Dağtekin

Çocukluk arkadaşımın intiharı

Zekai Dağtekin

Van da geçen ve daha ziyade çocukluğum, tahsil yıllarım, evlenip Van'a döndüğüm ve Van da yaşadığım, 1968-1980 yıllarını kapsayan hatıralarımdan aklımda kalan ve hiç unutamadığım anılarımdan birini 2018-2019 eğitim-öğretim döneminin başladığı şu günlerde siz değerli okurlarımla, kıymetli öğretmenlerle ve sevgili öğrencilerle paylaşmak istiyorum. Bu  anım eğitimle, öğretmenle ve Vanlı bir annenin hayatında yaşadığı büyük acılar ile ilgilidir. Benim de hayatımı yakından çok etkileyen bu acı olay, çocukluk ve okul arkadaşım Vanlı merhum Fikret Sipahioğlu'nun intihar olayıdır.

Mercimek mahallesinde ki, evimizin   karşısında rahmetli  Vanlı eşraftan Şükrü Sipahioğlu'nun evi  vardı. Bu evde sokaktaki bazı evler gibi Ermenilerden kalma, iki katlı içeride avlusu ve odaları bulunan kerpiç bir evdi. Ana kapıdan girince bir avlu ve avludan tahta merdivenler ile üstteki misafir odasına geçilirdi. Girişteki avludan geçince tekrar odaların bulunduğu evin "U" şeklinde devam  eden  kısımlarında başka odalar da bulunuyordu. Ailenin yaşamları bu kısımda bulunan odalarda geçerdi.

Rahmetli Fikret ile aramızda 6 ay yaş farkı vardı. O benden 6 ay önce dünyaya gelmişti. Dolayısı ile beraber büyümüş beraber okula gitmiştik. O Hüsrevpaşa ilkokulundan ben ise, Çalık sokağındaki Cumhuriyet ilkokulundan mezun olmuştuk. Ortaokulu ise aynı sınıfta okuyorduk. Fikret'in abisi Ahmet Sipahioğlu, ortaokuldan sonra okumamış, askere gidip geldikten sonra amcası aktar, Derviş Sipahioğlu'nun biricik evladı kızı Saliha hanımla evlenmişti. Bugün peynirciler çarşısı olan eski sebze hali yakınında tuhafiye üzerine açtığı dükkânı çalıştırıyordu. Rahmetli Ahmet abi, çok şakacı neşeli bir insandı. Van da herkes onu çok severdi. Fikret, gizliden gizliye sigara içiyordu. Ama abisinden de çok korkuyordu. Yakalandığında cezalandırıldığını bana anlatırdı. Beni de arkadaşlarım sigara içmeye çok teşvik etti ise de, ben sevmediğim için istemedim ve içmedim hiçbir zaman.

1953 senesiydi. Van lisesinde ( Sondan Atatürk Lisesi adını aldı) çok değerli hocalarımız vardı. Bu hocalar derste disipline çok dikkat ederlerdi. Ders disiplinini bozan öğrenciler önce öğretmenler tarafından uyarılır baş edemiyorlar ise, müdüriyete şikayet edilirlerdi. Müdür ise, velilerini çağırtır ikaz eder böyle devam eder ise okuldan atılabileceğini söylerlerdi. Fikret ise, böyle birkaç ikaz almıştı. Abisi Ahmet de, durumunu yakından takip ediyordu. Kendisi tahsiline devam etmediği için özellikle Fikret'in okumasını istiyordu.

Türkçe hocamız İzmir'den tayinle gelmiş, Nurten isminde genç yeni mezun bir hanımdı. Bir diğer öğretmen hanımla değerli sınıf arkadaşım şimdi Amerika da yaşayan Nevzat Soydan'a ait (bugünkü kazım Karabekir caddesinin Van Gölü yazıhanesi molan ilk köşesi ve devamı) epeyce büyük bir bahçede 1945 yılında yaşanan deprem nedeniyle yaptırılmış barakada kiracı olarak yaşıyordu

Hadisenin meydana geldiği gün Van lisesinin birinci katındaki sınıfımızdaydık. Orta 3'de okuyorduk. Türkçe dersimizi her zamanki gibi Nurten hanımdan alıyorduk. Fikret gene bazı gürültüler çıkararak dersi bozmaya çalışınca, Nurten hanım ikaz etti. Baş edemeyince de dersi yarım bırakarak hızla müdüriyete şikayete gitti. Fikret ise, müdüre yakalanmamak için pencereden atlayarak kaçtı. Dersler bitince eve döndüm. Henüz pijamamı giymiştim ki, ağlayarak küçük kardeşi Necdet bize geldi. Ne oldu dedim. Fikret'in takma adı GARDAŞI dı. Koş abi Gardaş kendisini vurdu dedi. Annemler komşuya gitmişler dedi. Derhal koştum ve avluya bakan odaya çıktığımda Fikret kanlar içinde boylu boyunca yerde yatıyordu. Biraz sonra da komşudan annesi rahmetli Sabiha teyze ile kızı Güzide eve geldiler Feryat Figan ile bağrıştılar.

Fikret eve gelmeden Soydan'ların bahçesindeki barakada yaşayan Nurten öğretmene gidiyor. Kapıyı çalıyor. Öğretmene yalvarıyor. Öğretmenim beni affet. Beni okuldan atarlar ise ağabeyim çok kızar bana. Ne olur beni affedin diyor. Öğretmen reddediyor. Eve geliyor, babasının tabancasını eline alıyor. Kardeşi Necdet ne yapıyorsun abi diyorsa da dinlemeyerek tabancayı kafasına dayayıp ateşliyor. Kurşun başının bir tarafından girip diğer tarafından çıkarak duvara saplanıyor ve kanlar içinde yere yığılarak komaya giriyor. Tabii ki Fikret'in yaralı narin bedeni hastaneye kaldırıldı ise de, 3 gün sonra komadan çıkamayarak vefat etti.

Nurten hanım bu hadise üzerine Van da kalamadı. Kısa bir süre sonra Van'dan  başka bir yere tayin edildi. Nurten öğretmeni yıllar sonra tesadüfen İzmir de gördüm. Öğretmen baldızım Yurdanur ile ayni okulda bulunmuşlar. Görüşüyorlardı. Sordum o günleri, olaydan çok büyük üzüntü duyduğunu, sonucun böyle olacağını bilseydim daha farklı davranırdım dedi bana.

Rahmetli Sabiha teyzenin Fikret'in ölümü  ve ondan sonra yaşadıklarını bu hadisenin benim okul hayatıma etkisi ile geçirdiğim bunalımlı iki yılı gelecek haftaki yazımda anlatmaya gayret edeceğim. Selam ve sevgiyle kalın.

Yazarın Diğer Yazıları