Zekai Dağtekin

Çalık sokağında edep ve terbiye

Zekai Dağtekin

Sebep ne olursa olsun insanın doğduğu büyüdüğü topraklarından ayrı kalması zor oluyor. Van dışında yaşıyorum, ama kalbim, aklım hep güzel memleketim Van'da. Van ile ilgili Facebook'ta yapılan paylaşımlara, haberlere, köşe yazılarına bende bazen yorumlar yaparak katkıda bulunuyorum.

Vansesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü değerli hemşehrim İkram Kali, "Zekai Abi siz doğma büyüme Vanlısınız, ayrıca Van'ın ilk turistik kilimcilerinden birisiniz. Van'ın ticari, sosyal ve kültürel hayatının içinde oldunuz. Van ile ilgili önemli birikimleriniz, gözlemleriniz anılarınız var. Dağarcığınızda olan bu bilgileri siz yazıp bana gönderin bende size bir köşe açayım orada yayınlayalım. Hem tarihe kayıt düşelim, hemde Van'ımızın hafızasına, topluma bir  katkı sağlayalım. Sizden etkilenen başka hemşehrilerimizi belki yazmaya da teşvik ederiz" dedi.  Ben de, "Bu güzel teklif benim için bir şereftir teşekkür ederim. Aslında hafızamda gerek Van ile ilgili gerekse kendi hayat mücadelem ile ilgili pek çok yaşanmış anım, gözlemlerim var. Ömrüm elverir ise bunların hepsini benimle yaşıt olan Van'ın 81 yıllık sesi, Vanlıların buluşma adresi, tarafsız, bağımsız, özgür basın kuruluşu Vansesi gazetemizde yazmak istiyorum" dedim.

Değerli okurlarım, ben Vanlıyım.  Vanlı olmaktan da her zaman her yerde gurur duydum. Öğrencilik, gençlik yıllarımızda hem çok okurduk hemde yazardık. Van'ın yerel gazetelerinde şiirlerimiz, Van ile alakalı deneme, araştırma yazılarımız yayınlanırdı.  Memleketimiz için bu şekilde kendimizce çaba gösterirdik. Aradan uzun yıllar geçti. Yıllar sonra bugün siz değerli Vanlı hemşehrilerim ve okurlularımızın karşında olmaktan onur ve heyecan duyuyorum. Bu imkânı bana sağlayan İkram Kali Bey'e, Vansesi Gazetesi ailesine teşekkür ediyorum.

Çalık Sokağı

Van'ımızın ünlü Çalık Sokağı  (Kazım Karabekir/Maraş Caddesi ile kesişen Zübeyde Hanım Caddesi'nden İkinisan Caddesine giderken sağ ve sol tarafta olan geçmişte kehriz suyunun aktığı sokak) ile ilgili hafızamda ne gibi anılarım var? Diye düşündüğümde, hafızamın derinliklerinde gizlenmiş pek çok şey hatırladım. Ama önce büyüklerimizin edep ve terbiye ile ilgili hassasiyetlerini gösteren unutmadığım bir anımı paylaşmak istiyorum.

Şöyle ki:

Sanırım 1950-1951 senelerindeydi. Yani 13-14 yaşlarındaydım.  Musikişinas  esnaflarımızdan kanun çalan değerli hemşehrimiz Şahin Türkmen Bey'in babası Van Ticaret ve Sanayi Odası'nın bir numaralı üyesi rahmetli Bilal Türkmen iyi bir ticaret adamıydı. Cumhuriyet Caddesi'nde bulunan mağazasına gramofon, radyo, taş plak gibi yeni çıkan şeyleri, İstanbul 'dan o  getiriyordu. Bu arada ilk defa bisikletleri de o getirdi. Rahmetli babam da görünce bir tane Zekai'ye alayım diyor ve o zaman için ciddi bir para ödeyerek hiç unutmam,  150 liraya yeşilli renklerde bir bisiklet alıyor. Bisikleti eve getirdiğinde çok sevinmiştim. Ancak binip kullanmaya çalışınca görüldü ki boyum ancak seleye oturmadan pedala yetişiyor. O sıralarda da boyum uzamaya başlamıştı. Yavaş yavaş alışır dediler, nitekim öyle oldu. Bisikletime binip mahallelerde tur atıyordum. Tabii ki, o zamana göre bisikleti olan nadir çocuklardan biriydim.  Bu da emsal çocuklar ve arkadaşlarım arasında muhtemelen kıskançlığa sebep oluyordu.

Yan yana iki katlı büyük evlerde oturan Şükrü, Bilal ve Cemil Yörük efendilerin evlerinin önünden bisikletimle geçerken Yörüklerin çocukları aralarında haşarı Çetin Yörük de vardı sanıyorum. Beni durdurdular ve bisikletimle yere düştüm. Kavga etmeye başladık. Ancak onlar birkaç kişi idiler. Beni dövüyorlardı. Derken evden Şükrü Efendi  çıktı. Ne oluyor burada dedi. Bana bir tokat atarak, al bisikletini git buradan dedi. Biraz ilerisinde Çalık Karakolu vardı. Ben bisikletimle yaya karakola girdim. Aklımca şikayet edecektim. Ağlayarak biraz da bağırarak, polis amca benim yolumu kestiler bisikletim kırıldı birde yaşlı amca da bana tokat attı diyerek, şikayetçiyim  dedim. Hadi al bisikletini git diyerek, oda beni kovdu. Eve geldim. Ağlayarak rahmetli anneme anlattım. Akşam baban gelsin söylerim dedi. Akşam babam gelince anlatıyor. Babam beni karşısına aldı. Anlat bakalım dedi. Ben de olduğu gibi anlattım. Şükrü efendinin bile içeriden çıkıp bana tokat attığını söylediğimde hiç beklemediğim halde bir tokat da babamdan yedim. Baba neden bana tokat attın dediğimde sen bir şeyi eksik ya da yalan söylüyorsun. Sen mutlaka bir hata yapmışsın ki o koca adam sana tokat atmış dedi. Ertesi gün, rahmetli babam çarşıda tesadüfen Şükrü Efendi ile karşılaşır. Babam da tam olayı soracak iken şunu söyler. "Zekeriya  Efendi, Vallahi  dün senin oğlun olduğunu da sonradan öğrendim. Oğluna bir tokat atmış göndermişim kusura bakma, gerçi bizim çocuklarda haksız ve çok da yaramazdırlar fakat baktım ki oğlunun ağzından küfürler çıkıyor. Cezalandırmak için ona bir tokat attım." Babam da diyor ki iyi etmişsin ellerine sağlık vallaha ona bende bir tokat attım. Seni şikâyet etti. Ben de ona sen bir hata yapmasan o adam sana tokat atmazdı dedim ve cezalandırdım diyor

O zamanlar Van'da büyüklerimizin edep, terbiye anlayışları ile komşuluk hakları bu denli önemliydi.

Babam Zekeriya Dağtekin, değerli komşularımız Şükrü, Bilal, Cemil ve Çetin Yörük’e rahmet diliyorum.

Sağlıkla, güzellikle kalın.

Yazarın Diğer Yazıları