Yunus Türkoğlu

Kaç mevsim geçti

Yunus Türkoğlu

Başımızın üstünden kayıp gitti nice yaz, nice kış! Toprak damımızın üstüne yağmur yağdı, dolu yağdı, kar yağdı, güneş vurdu çatladı toz döktük, arada bol samanlı sıva vurduk kaç mevsim geçti… Bağlarda ağaçlara su yürüdü, çiçek açtı erikler ile elmalar, dağ, ovayı çimen-çiçek bürüdü kaç mevsim geçti… Eylül geldi güz başladı, sarardı yapraklar ve bir bir döküldü, zaman bizi halden hale sürüdü, gelenler öteye göçtü kaç mevsim geçti…

Söyle bana ne aradık? Ne bulduk? Ve bunca mevsim geçti!

Ankara’dan sevgili okuyucum, dostum İlhan Özel geçen hafta manevi değeri pek yüksek olan birkaç siyah-beyaz fotoğraf gönderdi, sağ olsun. Bu fotoğraflar Van’ın bir dönemine şahitlik etmiş belgelerdir.

Bunlar; maziden kalan ebru desenli ve ipek bohçalara sarmalanmış hüzünlü hatıralardır! Bunlar; yüreğimizi hasret gözyaşlarıyla ıslatan masmavi düşlerdir. Van folklor ekiplerinin oynadığı halayların huzur veren nazarıdır, çalınan gırnatanın büyülü sesi ufuklara iğde çiçeği kokulu eşsiz hatıralarını salma vaktidir! Bu siyah-beyaz fotoğraflar; bir akşamüstü Meteoroloji Mahallesi’nde bir evin bahçesindeki düğünde, salkım söğütlerin altında çekilen halayda Yusuf, Cezmi ve Eşref’in yüreğini ıslatan vuslat damlalarıdır… Van Atatürk Lisesi yollarında derse yetişmeye çalışan öğrencilerin tatlı heyecanındaki sevda kuşlarıdır… Bunlar; Van Gençlik ile Şengençler futbol takımları arasında oynanan bir maçta İskeleli Engin ağabeyin yarım makas voleyle attığı golün, Vangölü dalgaları üzerinde dans eden yakamozlarıdır… Bunlar; kırk ezgili yanık bir türkünün hisli nağmeleridir…

Hadi söyle bana, bunca hatıraların üzerinden kaç mevsim geçti?

İnsan hayatında bazı özel anlar ve unutulmaz hadiseler vardır. Bir ömürde ancak üç veya beşi geçmeyen bu hadiseler hayatımıza istikamet verecek mahiyette olabilir. Böyle hususi günler her biri ekseri hayatta bir kez yaşanır. Bu yüzden her birinin kendine has ağırlıkları ve tecrübeleri vardır. Bir yarışmada, kültürel etkinlik veya spor müsabakasında derece yapmak, Üniversiteden mezun olmak, askerlik, nişan, evlilik gibi hatıralar ömür boyunca unutulmayacak zamanlardır! İşte böylesi güzel hatıraları korumak ve bakıldıkça hüzünlenecek, gururlanılacak, duygulanılacak (siyah-beyaz) fotoğraflar ne güzeldir…

Yine bir siyah-beyaz fotoğrafta:

1960’lı yıllarda Başkent Ankara’da yapılan “Türkiye Yöresel Halk Oyunları Yarışması”nda derece yapan ilimiz Van folklor ekibinde; Aydın Arvasi, Burhan Özel, Bahattin Özel ve Mehmet Polat’ı görüyoruz. Aldıkları rozetleri gururla sol yakalarında taşıyorlar. Onları saygı ve minnetle anıyorum...

Bir başka fotoğrafta:

Nazarı dikkatimi ilk cezbeden Van Atatürk Lisesi’nden müdürümüz Servet Aydınoğlu (Dadaş) oluyor! Belki fakülte yıllarında öğrenci belki de çiçeği burnunda idealist bir öğretmendir!

Aynı fotoğrafta sağ başta oturan Davulcu Tosun ağabeyi görüyorum. Çocukluğumuzda, gençliğimizde ve birçoğumuzun bizzat düğününde zurna ve gırnata çalan efsane bir karakterdir… Fotoğrafa bakınca epeyce tanıdık göreceğinizden eminim…

Bir diğerinde:

Van Gençlik Spor Kulübü idareci ve oyuncuları komşu illerden birine maç yapmaya giderken veya gelirken tren istasyonunda çektikleri resimde; Nazif Işık, Mehti bey, Burhan Özel ve Van futbolunun en önemli simalarından efsane Lastikçi İrfan ağabeyi görüyoruz. Hepsini sevgi, saygı ve rahmetle yâd ediyorum…

Kaç mevsim geçti…

Dünyanın en güzel mahallelerinden biri olan Cevdet Paşa Mahallesi’nde bir sonbahar mevsimi; Gökyüzündeki kara bulutlar başımıza değecek kadar alçalmışlar. Git gide daha da toplanıyorlar. Özellikle Erek Dağı’nın zirvelerine doğru yığılıyor ve eşsiz manzaralar oluşuyor! Ara ara yağmur yağarak toprağı ıslatıyor. Şoratanlar hasret kaldıkları yağmura kavuşuyorlar. Etrafa yayılan toprak kokusu sanki ruhumuzu yıkıyor! Sonrasında güneş yüzünü gösteriyor. Islak toprağı kurutuyor ve ışığını çevreye yayıyor. Hava filtre edilmiş sanki tertemiz olmuş. Her taraf mis gibi ayva, iğde kokuyor.

Harikulade bir Mahalle burası, Yağmurdan sonra kanal suları coşarak akmaya başlıyor. Ceviz, akasya, leylak ve diğer ağaçlar sararan yapraklarını nazlı nazlı dökerken etrafa ayrı bir cazibe veriyor. Mahallemizin etrafındaki çimenlikler parıldıyor, sular şırıltıyla akıyor, kuşlar neşeyle ötüşüyor. Bundan daha iç açıcı manzara hayal edemezsiniz. Ressam Hüseyin Ayça, böyle bir manzarayı resmetse mutlaka mübalağa etmiş dersiniz!

Kaç mevsim geçti ve mahallemizi nasıl betonlara feda ettik? Bu da başka bir hikâyedir vesselam…

Sağlık ve sıhhatiniz daim olsun…

 

Yorumlar 1
Erdal 14 Eylül 2023 09:09

Eline Kalemine sağlık Yunus abi eskilere götürdün bizi

Yazarın Diğer Yazıları