Yunus Türkoğlu

Bu Şehrin Sokakları–Van'da Bir Gün-Vangölü 

Yunus Türkoğlu

Bu Şehrin Sokakları…

Bu şehrin mazideki günlerini görmedin, sokaklarını, sokaklara bakan kerpiç evlerini, köşe başlarındaki çeşmelerini,  gürül gürül akan kanal sularını, sağlı sollu uzanan akasya ağaçlarını, kapı önlerinde yanan semaverleri, mühre duvarları aşıp sokağa taşan dallardaki sarı sarı ayvaları, iğdeleri… Çağlardın, ağlardın ve yüreğin yanardı özlem duysaydın eğer…  

Bu şehrin soğuk akan nehrine, karlı dağına, sert rüzgârların estiği ovasına doğru yola koyulmalı. Karlı bir kış günü üşüyen fakirin evini bulmalı, sobasını tüttürmeli karnını doyurup ve hayır duasını almalı. Lapa lapa yağan kar durdurduktan sonra kerpiç bir ev bulmalı ve toprak damlarını gece ay ışığında süpürmeli mesela…   
Bu şehrin ruhuna inmeli; unutulmaya yüz tutmuş ne kadar güzellikleri varsa yazmalı, anlatmalı, şerh etmeli ve satırlar, dizeler, sayfalar dile gelmeli... Kırk, elli yıl öncesinin kışlarını, diz boyunca yağan karları, yürünmez yolları anlatmalı mesela… Çevre illerle bağlantısı kesilmiş bir şehri, donan dereleri, çayları ve son atlı kızakların boy göstermesini hatırlatmalıyız usulünce…

Bu şehrin hatıralarla dolu karlı sokaklarının, caddelerinin resmini çizmeliyiz diyorum… Dağlarına çıkıp etrafı seyran etmeli gönlünce…  Güzelliği dillere destan ve sahilleri kara-buza bürünmüş Vangölü’nün büyülü manzara tasvirlerini derlemeliyiz mesela!..

Bu şehrin rengine boyanıp, dere-tepe, kıyı-köşe gezmeli. Dört mevsimini ayrı ayrı görmeli, sonunda karlı ve soğuk kış mevsiminde durmalı. Her tarafını kaplayan karları doya doya hissetmeli. Bu şehrin sokaklarında kalan kızak izlerini bulmalı gönlünce… Sonra sormalı yollara, bilmem yollar anlatır mı yarım kalan çocukluk hatıralarımızı yerli yerince…  

Van’da bir Gün…

Arada insan yıllardır uğramadığı, geçmediği, belki de gitmek istemediği yerlere, bırakıp kurtulmak, hatıraları biriktirip tazelemek istemediği ve bir kenara veya kuytulara savurduğu sıkıntılardan kurtulup, biraz mutluluk bulmak ister ya, sonrasında çıkar şehrin sokaklarına elleri cebinde gayesizce gezmeye başlar ya…
Bakar yürür, nereden geçtiğini pek bilemez, “burası neresidir?” diye düşünür ve hatırlayamaz, tanıyamaz. Oturup seyretmeyi denese de, seyrettiğinden de zevk alamaz. Baktığı şeyin eski halini hayalinde canlandırmaya çalışır.  “Agâh beyin bahçesi mi vardı burada acaba?” Çünkü zihin hep aynı yerde dönüp dolaşmaktan yorgun düşer. Hep yeniden başa döner ve bir şarkı mırıldanmayı bile canı istemez…
Sonra Belediye otobüsüne binip Edremit’e gitsek ve kendimizi gölün kıyısına atsak, uzaktan Süphan Dağı'nın muhteşem güzelliğini ve köpüğünü çoğaltarak gelen dalgaları seyretsek mesela... Gölün kokusunu, esen rüzgârını, uçan martıların çığlıklarını, inci kefalli ve soda kokan mavi berrak sularını hissetsek sessiz, sakin, usulünce… Martılara yediğimiz simidin bir parçasını kopartıp fırlatsak, kıyıdaki banklara otursak, derin bir nefesi içimize çeksek ve demli bir çay için sahildeki kafenin garsonuna seslensek mesela…

Vangölü…

Vangölü mavidir, gri olmasın! Vangölü temizdir, kirlenmesin! Vangölü abattır, berbat olmasın! Vangölü bizim değil torunlarımızındır, sahip çıkılsın! Vangölü cennet suyudur lütfen cehennem suyuna çevrilmesin! Vangölü rengiyle ve görüntüsüyle ruhumuzu okşar, kirlenip de ruhumuza ızdırap vermesin. Vangölü’nün her bir damlasında bizim hatıralarımız vardır, pak olsun ki hatıralar bizi terk etmesin. Vangölü bizim çocukluk arkadaşımızdır, kendimizi bildiğimizden beri onunla dostuz, lütfen dostluğumuz daim olsun. 

Vangölü şöyle diyor;        

 “Asırlardır kıyımda gezindiniz, yediniz, içtiniz eğlendiniz. Tertemiz suyumda yüzdünüz, gemilerle yolculuk ettiniz, Türkuaz rengimle sürur buldunuz. Rabbimin bahşettiği ve sinemde büyüttüğüm Van balığını afiyetle yediniz. Dost olarak kalalım diyorsanız beni kirletmeyiniz. Kirlenirsem ilk önce rengim bozulur, siz bana yakın olmazsınız, sonrada kokum kötüleşir ben sizi yakınıma sokmam. Karar sizin! İyi düşünün kararınızı öyle verin. Benim sularımın içine bir damla dahi olsa kirli su, kimyasal atık, plastik vs. atan veya döken kim olursa olsun! Hakkımı helal etmiyorum.

Son pişmanlığın fayda etmeyeceğini de biliyorsunuz değil mi? “

İsrail ve Yahudi’nin ürettiği hiçbir ürünü almıyor ve kullanmıyorum…

Yazarın Diğer Yazıları