Ümit Kayaçelebi

Köşkü Nigâr

Ümit Kayaçelebi

Nigâr güzelliği ile dillere destan olmuş bir keşiş kızıdır. O zamanlar Erzincan Cimcime Sultan’ın hakimiyetindedir.  Nigâr’ın güzelliği Cimcime Sultan’ın da kulağına gelir. Güvendiği komutanlardan birini huzuruna çağırır: ‘’Tez gidip Nigâr’ı babasından  isteyesin . Ne kadar dünyalık isterse veresin. Getirip haremime koyasın. ‘’ der.

Komutan yanına askerlerini de alarak Nigâr’ın yaşadığı köye gelirler. Kızı babasından isterler. Keşiş Efendi buna çok memnun olmuştur. Ancak fazla dünyalık koparmak amacıyla biraz nazlanır. Komutan kesenin ağzını açınca da razı olur. Bunu duyan Nigâr, beyninden vurulmuşa döner. Çünkü yukarı yayladaki çobana aşıktır. Çoban da kızı çok sevmektedir.

Keşiş Efendi’nin vicdanında dünyalık daha ağır bastığında kızının aşkını paraya tercih eder. Aynı zamanda kızını vermezse kellesinin gideceğinden de korkmaktadır. Nigâr’ı  huzuruna  çağırır. Meseleyi işine geldiği gibi anlatır.  Sonunda ilave eder: ‘’Ben seni bir çoban parçasına yar etmem. Ya sultana gidersin, ya da benim Nigâr diye bir kızım yoktur.’’ diyerek kızının bütün ümitlerini söndürür.

Nigâr çaresiz razı olur. İki gözü iki çeşme ağlayarak yol hazırlığına başlar. Cimcime Sultan kızın güzelliğine hayran olmuştur. Nigâr ise son derece huzursuzdur. Her gün ağlamakta, günden güne solmaktadır. Sultan sorduğunda:’’ Köyümü ve babamı  çok özledim.’’ diye cevap verir. Sultan bu duruma bir çare aramaktadır. Onu köyüne göndermek ister fakat çobanla olan aşklarını duymuş, bunun yeniden filizlenmesinden korkmaktadır. Sonunda bir çare bulur ve Nigâr’ı huzuruna çağırır: ’’ Bak sevgili hatunum. Seni çok seviyorum ve yanımdan ayırmak istemiyorum. Ancak senin her gün ağlamana da gönlüm razı olmuyor.  Seni köyüne gönderirim ancak bir şartım var. Köyünüzün yaylasındaki Ulu Kaya üzerine bir kale yaptıracağım. Sen ve ailen o kalede kalacaksınız ve her türlü ihtiyacınız karşılanacak. Ben ara sıra seni görmeye geleceğim. O kaleden dışarı çıkmayacaksın ve görevlilerden başka da kimse girmeyecek. Eğer bunlara razı isen gönderirim.’’

Nigâr köyüne, ailesine, sevdiği gencin gezip dolaştığı, havasını teneffüs ettiği o güzel  yaylaya kavuşma ümidiyle heyecanlanır. Heyecanını gizlemeye çalışarak sultanın teklifine ‘’peki’’ der.

Kısa zamanda kalenin inşası tamamlanır. Küçük yalçın bir kale, daha doğrusu köşk yapılmıştır. Giriş kapısından başka bir yerden girmek mümkün değildir. Nigâr çeşitli hediyelerle uğurlanır. Köşke yerleştirilir. Köşkün uzaktan görünüşü çok muhteşemdir. Ovadaki birçok köyden görülmektedir. Kartal yuvasını andıran köşke, Köşkü Nigâr ( Nigâr’ın Köşkü) ismi verilir.

Aradan bir müddet geçtikten sonra çobanla Nigâr’ın aşkı yeniden alevlenir. Bugün Ayıplı Deresi denilen yerde gizli gizli buluşmaya başlarlar. Sultanın da bundan haberi olur. Komutanını yanına çağırır. Hiddetle: ’’ Çabuk Nigâr’ın köşküne gidesin. Çobanı da Nigâr’ı da ölü veya diri getiresin. İlle de diri getirmeni isterim. Onların cezalarını kendi ellerimle vereceğim.’’ der.

Komutan yanına bir miktar asker alarak yaylanın eteğine gelir. Bunu duyan çoban ve Nigâr bohçalarını alarak kaçmaya çalışırlar. Askerlerse arkalarından yetişmek üzeredir. Çoban ile Nigâr kaçmaktan bitap düşmüşlerdir. Artık kaçamayacaklarını anlarlar: Ya askerlere teslim olacaklar veya kendilerini uçurumdan atarak canlarına kıyacaklar. İkinci yolu tercih ederek ölüme de beraber gitmeyi yeğlerler. O esnada gökyüzünü kara bulutlar kaplar,   korkunç sel ve toprak kayması olur. Nigâr ve çobanın cesetlerini askerleri bir anda altına alır. Aşıklar artık çok sevdikleri yayların, ovaların  toprağına karışmıştır.

Sel aşağıdaki köyü de ikiye bölmüştür. Keşiş Efendi’nin manastırı da yerle bir olur. O  günden sonra her yağmur yağışında o dereden gelen ve köye hayat veren su acı olayı hatırlatırcasına bulanık akar. Köşkün yıkılmış duvarları bu efsaneyi ispatlaması bakımından şimdi mevcuttur.

Efsanede bir halk hikâyesi ve masal unsurları görülüyor. Efsanede olağanüstü olaylar mevcut. İki sevgilinin dünyada birleşemedikleri, öbür dünyada birleşmek için ölüme gittikleri anlatılıyor. Bu da tipik bir halk hikâyesi motifi taşımaktadır.

Köşk-ü Nigâr daha sonralar bir yerleşim birimi olmuş. İsmi değişmiş  Köşünker  olmuş, en sonunda da bu köye Buğdaylı ismi verilmiş. Köşk-ü Nigâr şatosuna “ Kızlar Kalesi” de denmektedir.

Kaynak: Dr. Öğr. Üyesi Ruhi Kara

Yazarın Diğer Yazıları