Ümit Kayaçelebi

Erciş'i etkileyen ve yaşanan depremler

Ümit Kayaçelebi

Ümit Kayaçelebi

Bilinen bir şey var ki, o da Erciş’te yaşanan 23 Ekim depremin ne ilk ne de son olacağıdır. Yapılacak tek şey binalarımızı sağlam yapıp, tedbirimizi alarak depremlere alışmaktır.

Tarihe baktığımız zaman Erciş’in birçok defa depremlere maruz kaldığı, çok sayıda can kaybı verdiği ve zaman zaman da yıkıldığı, hatta bu yüzden yer değiştirdiği görülür. Van Gölü Havzası’ndaki yerleşim yerlerinde meydana gelen depremlere değinen eserlerden birinde, 1064 yılında Ahlat ve Diyarbakır bölgesinde büyük bir depremin meydana geldiği ve çok sayıda insan kaybı olduğu anlatılır. Yine değişik başka kaynaklarda, 1111 yılında bölgede yıkıcı bir depremin yaşandığı, başta Ahlat olmak üzere Erciş, Adilcevaz, Van, Muş, Bitlis ve Siirt’te binlerce insan kaybı olduğu, hatta göl kıyısında ölmüş balıklardan yığınların oluştuğu anlatılır.

Yine başka bir kaynak, Van Gölü Havzası’nın 1246 yılında bir kez daha depremle sarsıldığını belirtir. Bu depremde yine binlerce insan kaybı olmuş, hatta Ahlat harabe bir şehir haline gelmiştir. 30 yıl sonra 1275/1276 yılında bir deprem daha yaşanır. Bu kez en çok yıkımın olduğu yer Erciş ve Ahlat’tır. Binlerce kaybı olur. 1441 yılında ise şiddetli bir patlama sonucu Nemrut Dağ’ının püskürmesiyle meydana gelen deprem ve artçılarla başta Ahlat olmak üzere Erciş, Bitlis ve Adilcevaz büyük hasar görmüş, 30 bin civarında can kaybı olmuştur. 1581/1582 yılında bu kez Bitlis şiddetli bir şekilde sarsılır. Van Gölü havzasında bulunan yerleşim yerleri de bu depremden nasibini alarak harabeye döner. 7 Nisan 1646 tarihinde gece yarısı meydana gelen depremle Van’dan Hoşap Nehri’nin kuzeyine kadar olan bölge harabeye döner. Birçok cami, kilise yıkıldığı gibi binlerce can kaybı olur. Yine 8 Mart 1715 tarihinde şafak vakti meydana gelen deprem, Van Gölü kuzeyi ile doğusunda hasara yol açar. Bu deprem esnasında Van, Erciş ve civardaki köylerde birçok bina yıkıldığı gibi insan kaybı da olur.

1840 yılında yaşanan bir sarsıntı sonrasında Van Gölü suları yükselince eski Erciş’in bulunduğu kale ve civarı göl suları altında kalır. Erciş halkı burayı terk ederek başta Çelebibağı, Alkanat, Yukarı Çınarlı, Kasımbağı, Örene köyleri olmak üzere diğer yerleşim yerlerine, idare merkezi de Aganis denilen 15-20 hanelik bir köy olan bugünkü şehir merkezine taşınır. Daha sonra burası Erciş adını alır.

1871 yılından itibaren Van Gölü havzası küçük- büyük birçok depreme maruz kalmaya devam eder. 5 Mart 1871 tarihinde Van, 30 Nisan 1881 tarihinde Van- Bitlis, 5 Şubat 1891 tarihinde Erciş-Adilcevaz, 1896 yılında Van, 28 Nisan 1903 tarihinde Malazgirt-Patnos-Erciş- Adilcevaz gibi yerleşim yerlerinde depremler olur. Bu depremlerin sonucunda birçok insan kaybı olurken, birçok ev de harabeye dönüşür.

10 Eylül 1941 tarihinde ise merkez üssü Kocapınar Köyü olan bir deprem daha yaşanır Erciş’te. Büyüklüğü 5.9’dur. 194 kişinin öldüğü bu depremde, 600 bina hasar görür. Bu depremden 4 yıl sonra 29 Temmuz 1945 tarihinde merkez üssü Van yakınları olan 5.8 büyüklüğünde bir deprem daha olur ve 300 kişi hayatını kaybeder. 1000 konut da hasar görür. 24 Kasım 1976 tarihinde merkezi Çaldıran olan 7.5 büyüklüğünde bir deprem daha yaşanır. Bu tam bir felakettir. 3 bin 840 kişi ölür. Deprem Erciş’te de büyük şiddette hissedilir. Merkezde 1, köylerde de 31 can kaybı olur. İlçe merkezinde 771, köylerde ise 752 hasarlı bina tespit edilir. Bir yıl sonra Erciş, 5.1 büyüklüğünde bir depremle yeniden sallanır.

23 Ekim 2011 tarihinde Van-Erciş 7.2, 9 Kasım 2011 tarihinde de Van-Edremit 5.6 büyüklüğünde iki deprem daha yaşar. 23 Ekim günü Erciş’te 25 apartman, 2 otel ve 1 yurt binası yerle bir olurken, verilen bilgilere göre 514 kişi de hayatını kaybetti. Çok sayıda bina hasar gördü, insan yaralandı. Daha sonraki günlerde ağır hasarlı olan kamu binaları ile şahıs binalarının yıkımına başlandı. En son 24 Haziran 2012 tarihinde 5.0 büyüklüğünde merkez üssü Van Karagündüz Köyü olan bir deprem daha yaşandı.

7.2’lik depremin ardından artçılar hiç durmadı. Bu yüzden bir müddet kimse evine giremedi. İlk anda bir şaşkınlık, bir panik, cenazesi olanlar da büyük bir üzüntü ve çaresizlik vardı. Kurtarma ve sağlık ekipleri kısa sürede gelmişti. İlk gün Başbakan ve bazı Bakanlar, diğer günlerde de parti liderleri, bazı milletvekilleri ve Cumhurbaşkanımız Erciş’i ziyaret etti. Diğer illerden olduğu gibi çevre il ve ilçelerden de yardıma gelenler oldu. Kimi ekmek getirdi, kimi su… Geceler boyu enkazların başında ateş yakıldı. Herkes birbirini teselli etmeye çalışıyordu. Fidan gibi gençler bir anda can vermişti. Bir kafeden yarı beline kadar kiriş altında kalan ve ” Allah rızası için kurtarın beni!” diye bağıran bayandan tutun, kurtarılmayı bekleyen ve kolonların altına sıkışmış “Buradayım! Yardım edin!” diye seslenen birçok insanın feryadı halen zihinlerde yerini koruyor. Ya bebeğini korumak için onun üstüne yığılan anneye ne demeli?.. Bir can kurtarmak için can verenler, yolda arabasıyla geçerken yıkılan binanın enkazı altında kalanlar, arkadaşını görmek için oyun salonundayken depreme yakalananlar, misafirliğe gittiği evlerde depreme uğrayanlar… Bu verdiğim örnekler onlarca olaydan sadece birkaç örnekti. Vefat edenlerin bir kısmı ya kapı aralığında, ya merdiven boşluğunda ya da bir beton molozunun altında kalmıştı. Herkes ağlıyordu. Bütün enkaz başlarında aynı durum yaşandı. Kimsenin bir diğerinden haberi olmadı. Cenazeler önce hastane morguna, oradan Karayolları Erciş Şubesi’nde tahsis edilen cenaze yıkama yerlerine, oradan da mezarlıklara götürüldü.

Erciş’te bir kişi öldüğü zaman cenaze namazına kim olursa olsun yüzlerce kişi katılırken, depremde 3’er, 5’er gömülenlerin cenaze namazlarında cemaat sayısı 10’u ya geçti, ya geçmedi. Herkes kendi cenazesini kendisi gömdü. Her yere garip bir sessizlik hâkimdi. Hiç kimse başka bir kimseye başsağlığı dileyemiyordu. Çünkü herkes ya birbirinin akrabası ya da yakınıydı. Bu yüzden herkes bütün cenazeleri kendi cenazeleri gibi kabul etmiş, ona göre davranıyordu. En güzel tarafı da herkes birbirine daha sıkı sarılmış, birbirinin yardımına koşmuştu. Birkaç gün sonra binlerce insan Erciş ve Van’ı terk ederek ya akrabalarının yanına, ya sosyal tesislere, ya da ev kiralayarak yurdumuzun batısındaki değişik illere gittiler. Bugün için yavaş yavaş dönenler olsa da halen gelmekte tereddüt edenler var. Dileğimiz Erciş’in yeniden daha güzel bir şekilde imar edilmesi ve göç eden binlerce Ercişlinin yeniden geri dönmesidir. Aksi halde Erciş’in o eski güzel dokusu kaybolacaktır.

Depremden hemen sonra önce çadır kentler, sonra konteyner kentler, derken az sayıda da olsa prefabrik evler yapıldı. Bir süre sonra da TOKİ inşaatları başladı ve hızla devam etmektedir. İnşallah Erciş kısa zamanda imar edilir ve özlenen güzel Erciş yeniden ortaya çıkar.

Anlatılacak, yazılacak ve ders alınacak o kadar değişik konu çıktı ki ortaya, günlerce yazılsa bitmez. Gelen yardımlardan, binalarda kullanılan malzemelere kadar her birisi ayrı ayrı tartışılacak konulardır. Ama yerimiz kısıtlı, bu yazıda bu kadar olsun. Van ve Erciş depreminde vefat eden tüm kardeşlerimize, gençlerimize, gelinlerimize, bebelerimize, anne ve babalara, öğretmenlerimize Allah’tan rahmet, halen hastanelerde tedavi gören hastalarımıza da acil şifalar diliyorum.

Selahattin Koşar

 

Yazarın Diğer Yazıları