Dokurcum Değirmeni Katliamını biliyor musunuz?
Ümit Kayaçelebi
Türk çocuklarını önce kurşuna diziler sonra da süngülediler
Anadolu bir ateşten çemberin içindeydi.
Her köşesi düşman işgali altındaki toprak
katliamlarla Türk kanına bulanmaktaydı.
Milli mücadele Mustafa Kemal liderliğinde
devam ederken Antep’te de destanlar yazılıyordu.
O destanlardan birini Şahin Bey yazmıştı.
Mustafa Kemal’den aldığı emirle
Antep müdafaasını teşkilatlandırıp öncülük edecekti.
Öyle de yaptı, kanının son damlasına kadar.
Ta ki; 28 Mart 1920 günün Elmalı Köprüsü’nde
şehadet şerbetini içip de Fransız topları
o kutsal bedenini ezip geçene kadar.
O gün bir başka katliama daha şahit oldu Antep.
Şahin Bey liderliğinde vatan müdafaası yapan kahramanlara
yardım eden bir de Türk gençleri vardı.
Hikâyeleri pek bilinmez.
Yaşları 9 ile 14 arasında değişen gençlerdi.
Çocuk denilecek yaşta, savaşın ve katliamın içinde
bulmuşlardı kendilerini.
Çocuk olamazlardı, çocuk olacak zaman değildi.
Onlarda öyle yaptı…
Küçük bedenleri, devasa yürekleri vardı onların.
Cephede savaşan ağabeylerine yardım ediyorlardı.
Fransız askeriyle çarpışan kuvvetlere
Erzak ve cephane taşıyorlardı peyder pey.
Gece gündüz, ölümü göze alıp
yükleniyorlardı erzaklarını…
Ama bu kez Şahin Bey’in şehit düştüğünden haberleri yoktu.
Fransızlar Elmalı Köprüsünü geçmişti.
Köprünün 300 metre doğusunda
Düşman askerini fark eden 14 genç
Dokurcum Değirmeni'ne sığındı.
Silahları yoktu.
Yanlarında sadece erzak vardı.
Vatan savunması için ellerinden gelen buydu.
İşgal kuvvetleri Antep’e ilerlerken bir grup Fransız askeri
Dokurcum Değirmeni'ne yöneldi.
Gözlerini kan bürümüştü.
Türk’e düşmanlardı; çocuk, kadın fark etmiyordu.
Değirmene sığınan 14 masum çocuğu dışarı çıkardılar.
Ne esir aldılar ne de sorguya çektiler.
Değirmenin yanındaki kayalıklarda sıraya dizdiler.
Bu vatanın evlatlarıydı onlar.
Bu vatan için can vermeye hazırlardı.
Ondandır vatanı savunan ağabeylerine
erzak götürme çabaları.
Ama her şeye rağmen çocuklardı.
Sıraya dizilmişlerdi kayalıkların önünde.
Elleri bağlanmıştı.
14 çocuk…
En küçüğü 9, en büyüğü 14 yaşındaydı sadece.
Silahları yoktu.
Düşmanın gözünü kan bürümüştü bir kere.
Çocukların karşısına dizildi Fransız askerleri.
Gökyüzü kasvetliydi.
Düşman vatan toprağındaydı.
Kuşlar bile uçmaz olmuştu.
Bir sessizlik çöktü ağaçlara, otlara...
Ellerindeki tüfekleri o küçük bedenlerine doğrulttular.
Komutandan emir bekliyorlardı.
Türk’e düşmanlardı.
Komutandan emir geldi.
Parmakları soğukkanlılıkla tetiği çekti.
Peş peşe kurşun sesleri yankılandı ovada.
Peş peşe kurşun isabetti etti 14 çocuğa.
Onlar vatan kahramanıydı.
Ama her şeye rağmen çocuklardı.
Şimdi kanlar içinde yerde yatıyorlardı.
Bu da yetmedi düşman askerlerine.
Süngü taktılar.
14 küçük cansız bedeni delik deşik ettiler.
Acımadılar.
Antep’in toprağı onların kanıyla sulandı.
Fransız birliği açılan Antep yolundan yürüyüp gidince
çevre köylerden koşup gelenler,
elleri birbirine bağlanmış,
önce kurşunlanmış ve sonra süngülenmiş
bu silahsız çocuklara sarılıp ağlaştılar.
Adları vardı bu çocukların…
Hayalleri vardı.
Sevinçleri vardı.
Ama çocuk olamazlardı.
Şehit olmaktı onlara düşen.
Düşman askerinin elinde
Canice öldürülmekti.
Bulundukları yerde bugün 14 Şehitler Anıtı var.
Kanının son damlasına kadar savaşan Türk askeri
bizlere bu ulu vatanı bıraktı.
Antep savunması yaklaşık 10 ay sürdü.
6 bin 317 vatan evladı can verdi Antep’i savunurken.
Ey Türk!
Unutma, atalarının bu topraklar için yaptıklarını.
Kaynak: Erdem Avşar - Yeniçağ gazetesi