Ümit Kayaçelebi

Cahide Sonku O bir yıldızdı ve yıldızı hiç bir zaman sönmedi

Ümit Kayaçelebi

27 Aralık 1919’da Yemen’de doğan Cahide Serap, izleyicilerin bildiği adıyla, Cahide Sonku…. Türk Sineması’na ve tiyatroya ömrünü adayan birçok aktris için önemli bir rol model olan Sonku, ihtişamlı yaşamı, parlak yıldızlık günleri, yaşadığı dönemde özel alanında sinema tarihçilerine göre ilk kadın yönetmendir Sonku. Türk Sineması’nın ilk kadın yönetmeninin Sonku olduğu tartışması hala günümüzde devam etse de önemli sinema tarihçisi Prof. Dr. Agâh Özgüç bu tartışmalar içinde Sonku’nun ilk kadın yönetmen olduğunu vurgulamaktadır.

Muhsin Ertuğrul’un  döneminde oyunculuğuyla  dikkat  çeken Sonku, sadece rol  aldığı filmlerle değil, tiyatroda oynadığı rollerle de adından oldukça söz ettirmiştir. Şehir Tiyatrolarında figüran olarak iş başı yaptığında 15 yaşında olduğu belirtilen Sonku, Şehir Tiyatroları Genel Müdürü Muhsin Ertuğrul tarafından, idareye başvuran 50  amatör genç kız arasından seçilmiştir (Tiyatroda rol aldığı oyunlardaki performanslarıyla  oyunculuğundan  söz ettiren Sonku’nun sinema perdesinde kendisin yer  bulması oldukça kolay gerçekleşmiştir.

1933’te Söz Bir Allah Bir filmiyle Sonku’nun sinemaya adım attığı sinema kaynaklarında belirtilir. Ancak, Sonku’ya göre sinemaya adım atışı bu film değil, ‘’Zozo Dalmas’ın bir nevi dublörlüğünü yaptım’’ dediği Cici Berber (1933) filmidir. Sonku: ‘’Figüranlık ayıp mı? O filmin bir sahnesinde Dalmas’ın yerine bale yapmıştım. Ben sinemaya konservatuarın bale kısmından geldim.’’ diyerek sinemaya adım atış serüvenini özetlemiştir Tiyatro sanatçısı olan Sonku’nun aktrisliğe dair kendini adamışlığı ve işine gösterdiği özen onun oyunculuğundaki performansını ve yıldız nitelendirmesini ne kadar etkili yansıttığının kanıtıdır. Sonku’nun filmografisi, sinemaya kattığı değeri gözler önüne sermektedir:

Aysel Bataklı Damın Kızı  (1935) filminde, aktrisliğini daha iyi kanıtlayan Sonku, bu filmde başına bağladığı eşarpla kadınlar arasında dönemin modasını belirlemiştir. Haldun Taner, Sonku’ya dair şu açıklamaları yapar: ‘’ Aysel Bataklı Damın Kızı filminin son sahnesinde arabanın yanında bir köylü kızı yürür. Yemenisi güzel saçlarını, cepkeni ince endamını, şalvarı ceylan gibi bacaklarını saklamasına ve üstelik sırtı da size dönük olmasına karşın gözünüzü ondan alamazsınız…’’ (Özgüç: 2000, 32). Güzelliği ve duruşu ile insanları kolayca etkileyebilen Sonku, kendisine verilmiş bu lütufu şansa çevirmeyi başarmıştır. Hem başrol oyuncusu olarak oynadığı filmlerle, hem yönettiği filmlerle, hem de Türk Sineması açısından ‘ilk’ olma özelliği gösteren filmlerde yer almış olması onun yıldızlık nitelendirmesine yıldızlar katmıştır.

Özgüç, Sonku’nun Türk Sineması’nın ilk kadın yönetmeni olarak nitelendirilmesinin oldukça karanlık bir durum olduğunun altını çizen açıklamalarda bulunmuştur: ‘’Vatan ve Namık Kemal’in jeneriklerinde, afişlerinde Cahide Sonku ismi geçiyor. Sinema tarihlerimiz de böyle yazıyor. Yani Sonku, Türk sinemasının ilk kadın yönetmeni. Ne var ki oldukça ‘şaibeli’ bir durum var ortada. Başka bir iddiaya göre, Sonku’nun yapımcılığının dışında yönetmenlikle ilgisi yoktu. Filmin yönetmenlerinden Sami Ayanoğlu ile Talat Artemel de hayatta olmadığından elbette ki soramazdık.’’ (Özgüç: 2007, 36). Vatan ve Namık Kemal filmi, Türk sinema tarihinde ‘ilk gala’ verilen bir film olarak sinema tarihimizdeki yerini almıştır ve Sonku’nun yıldız nitelendirmesinin zamanla nasıl pekiştiğinin anlamlandırılması açısından bu durum önemlidir (Özgüç: 2007, 34).

1940’lı yılların kapak yıldızı, erkek izleyicilerin ayrı, kadın izleyicilerin ayrı yıldızı  Sonku, özel alanındaki ilişikilerle de hep merak edilen ve hakkında konuşulan bir kadın olmuştur. Hollywood yıldızlarının yaşadığı parlak yıldız stereotipini Türk sinemasında yaşatan Sonku, yıldız kavramını yıldız yapan, ‘’ulaşılmaz olan’’ı hissettiren, özel yaşamıyla da gündemden düşmeyen bir aktris olmuştur. Sonku, oynadığı karakterlerden çok da renksiz olmayan hayatıyla, yaşamı biyografik bir film olarak sunulabilecek bir yıldız olarak adından söz ettirmiştir.

Aktrisliğinin zirvesindeyken yaşadığı lüks hayat, görkemli yaşam biçimine karşılık, yaşlılık dönemlerinde gözleri dolduran trajik hayatıyla da zaman zaman geleneksel medyanın ilgisini çekmiştir. 

Beyoğlu’nun arka sokaklarında ‘yaşamaya çalıştığı zamanlar’, basına yansıyan görüntüleriyle, akıllarda yer eden ‘bir dönemin yıldızı’ imajını hayal kırıklığına uğratmıştır. Ancak, bu durum Sonku’nun yaşamının eleştirel bir bakışla yorumlanması olarak algılanmamalıdır. Kariyeri başarılarla dolu bir aktrisin yaşlılık dönemlerini geçim sıkıntısı içinde geçirmesi hayranlarının zihinlerindeki ‘yıldız’ı ters yüz etmiştir.

Gençliğinde Sonku ile tanışmak ve konuşmak için sıraya giren erkekler (entelektüel çevreden) Sonku’yu yaşlılık döneminde bitap ve çaresiz gördükleri için  ona karşı belki utandıklarından, belki de onun son dönemdeki durumunu kabullenemediklerinden sokakta Sonku’yu gördüklerinde ona başlarını çevirmişlerdir.

Sonku, Türk sinemasına da Türk tiyatrosuna da çok değerli eserlerde emek vermiş, sanat adına tarihimize önemli anekdotlar yazdırmış bir aktrist, yönetmen, yapımcıdır.

Sonku’yu sanata verdiği değer için ve gösterdiği tüm emekleri için sonsuz saygı ve sevgiyle anıyoruz.

Sanat, emek ve gönül işidir, sanata kendini adayan tüm kadınlara saygıyla….

Kaynakça Doç. Dr. Berceste Gülçin ÖZDEMİR

Yazarın Diğer Yazıları