Ümit Kayaçelebi

Bu dünyadan bir uzun Salih (Salih Demir) geçti

Ümit Kayaçelebi

‘N’eylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak.

Taht misali o musalla taşında.’

Cahit Sıtkı Tarancı

Van’da çok zaman evvel bittiği gibi dolayısıyla Edremit’te de artık kabadayılar ve kabadayılık dönemi bitti. Mert insanların olmadığı namertlerin fing attığı bir ahvalde bundan böyle ne kabadayı olur ne de kabadayılık. İşte Salih Demir’ de Van’da güzel Edremit’te yaşayan son kabadayı idi. Onu da ebedi âleme uğurladık.

Uzun Salih lakaplı rahmetli Salih Demir de Edremit’in yaşayan en son kabadayısıydı. Artık aramızda değil ama en son kabadayı olarak ahret âlemine uğurlandı. O Edremit’te yaşayan kuşağının en son en namlı halkasıydı.

Numuneyi imtisal bir insan ve de cesur yürek bir kabadayıydı. Onun zatına has bıyıkları topuğunu kırdığı ayakkabısı yaz aylarında ceketi kış aylarında da omzuna attığı paltosuyla ayrı bir hal ve hareketleriyle kabadayılığın son temsilcisi ve Edremit halkının yürekten sevdiği ve saydığı bir insandı.

Özellikle paltosunu kış aylarında giymeyip omuzlarına atarak yürüyüşü hala hafızamda tazeliğini korumaktadır.

Edremit Halkı uzun Salih için şunları derdi; "Yüreği ve bileği ile tipi böylesine birbirine zıt ne insan gördüm, ne de bir kabadayı tanıdım” diye tarif ettiği Salih Demir aramızda olmasa bile gelecekte hep itibarı ile bahse konu edilecektir..

Ne yazık ki Günümüzde her şey değişti, bu manada hakiki kabadayılık da bitti. Her olayı kendi döneminde bilmek, anlamak lazım sevgili dostlar. O zamanlarda, mahallelerde, insanlar daha rahat, huzurlu ve güvenli idi. Dostluklar, arkadaşlıklar daha kuvvetliydi. 

Biz de öyle bir muhitte yetiştiğimiz için, elbette insanın yapısından gelen bir ahlak, bir dürüstlük ve hakkaniyet duygusu, bir de cesaret de olunca, Kabadayı dedikleriniz de mahallene de, insanına da sahip çıkıyor, koruyor, kolluyordu işte o Salih Demir ve onun gibi niceler.

 Her zaman, her yerde polis ve zaptiye nasıl olsun ki? İşte ortaya çıkan bu kabadayılar o işi, görevi asayişi ve güvenliği sağlamak için kendini ortaya atarlardı. 

Bizim zamanımızda, her muhitin bir kabadayısı vardı. Uzun Salih ve onun gibilerin kabadayılık ruhunda vardı. Sorduğunuzda neden kabadayısınız diye; ‘Evvel Allah bileğimiz de, ruhumuz da sağlam. Bizim kabadayılık anlayışımızda ezmek yok, hayatımda ezmedim, ezdirmedim. İki-üç kişi bir kişiyi dövdüğünde, o bir kişiden yana çıkmak, el âlemin karısına, kızına yan bakıldığında ona sahip çıkmak, muhitimizde bir şey olduğunda her türlü kollamak. Hepsi bizdeydi’  der di kabadayı.

Mesela benim mahalleden bir delikanlı bir kere geçer, bir kere daha geçti mi çevirirdiler onu. 'Kime bakıyorsun, hayırdır! Niye geçiyorsun buradan? Niye volta atıyorsun?' diye sorgulardı kabadayı.. Dövülmesi gerekiyorsa, döverdiler de. Ama burada kesinlikle keyfilik yoktu. Yani ben canım istiyor buna zorluk yapayım ya da zorbalık yapayım diye bir şey yoktu o zamanki kabadayılık anlayışında ve o noktadan hareket etmezlerdi.

  Şimdi ise nerde, kim kime dum duma. Elinde güç olan, o gücü zayıfı korumak, haksızın yanında olmak için değil, kendi keyfi için, çıkarı için, haksızca kullanıyor. Bu o zamanki kabadayıların defterlerinde yer almayan bir şeydi Salih Uzun ve o dönemin Edremit’te olsun Van’da olsun hep kabadayılar  böyle oldular ve böyle oldukları için etrafa haklı olarak nam saldılar.

"Kabadayılar halk üzerine korkuyla karışık bir saygı yaratmışlardı, kabadayılık öyküleri her yerde olduğu gibi Edremitte’de Vanda’da bire bin katılarak anlatılırdı. Bu yüzden de ün kazanmış birçok kabadayı halk tarafından birer kahraman, zenginden alıp fakire veren birer köroğlu gibi görünürdü.

Zaten bugün eski kabadayılar gibi mert insanları bulmak çok zor. Her şeyin maddiyata döküldüğü bir dönemde, ahlaki değerlerin ve müesses nizamın hâkimliğinden bahsedemezsiniz. Mahallenin namusundan sorumlu kimsenin yerini şimdilerde mahallelisini, oturduğu apartmandakileri tanımayan bir kültüre geçtik. Kabadayılık, bir kültür çeşnimizdi. Bir sanat anlayışı vardı. Şimdilerde mertliğin yerini namertlik, kabadayılığın yerini kalleşlik, ulu orta sözünü sarf edenlerin yerini şimdilerde derinlikler aldı. Kabadayılığı şimdilerde filmlerde ve dizilerde seyreder olduk."

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Uzun Salih le birlikte Van’da ve Edremit’te kabadayılık tarih oldu. Uzun Salih zincirin son halkasıydı o da koptu gitti.

Bir zamanlar her şehirde şehir ve bir de mahalle kabadayıları vardı. Her yerde olduğu gibi Van’da da şanlı birçok kabadayıdan bahsedilirdi. Şimdi o kabadayılar da yok o kabadayılık kültürü de maattesüf hitama ermiş durumda.

Hayatta olduğu senelerde adam öldürmemiş, çıkan kavgalarda ve düellolarda silah kullanmayan Vanı’ın eski şehir kabadayılarından ister Salih Demir Deyin ister Uzun Salih kabadayıların içerisinde apayrı bir yeri ve ehemmiyeti haizdi. Onun bizdeki yeri çok apayrıdır ruhu şad mekânı cennet olsun.

Öncelikle kabadayılık ile külhanbeyliğini ayırmak lazım. Kabadayılık ve külhanbeylik arasında dağlar kadar fark vardır...

Kabadayı tarihine bakıldığı zaman görülecektir ki, kabadayı merttir, dayılanması bile efendicedir, saygılıdır, mazlumların koruyucusudur, hak-hukuk gözetir, mahalle itliği yapmaz ve her zaman iyi bir amaç için gayreti vardır ama özellikle bilinmeli ki, hiç bir zaman kabadayılar, hasmının anasına küfür etmezler!

Çünkü kadın'a saygı duyarlar ama özellikle annelere! Korkusuzdurlar, iyi bıçak ve silah kullanırlar...

Kabadayılar, karakola çağırıldıkları zaman asla gitmemezlik etmezler. Hatta en iyi kıyafetlerini giyip, devletin karşısına çıktıklarında da, her zaman hem makamlara, hem de devlete karşı son derece saygılı oldukları söylenir...

Oysa külhan bey’ler, kopuk takımındandır, serkeştir ve keştir, kuralsızdır, gelene geçene sataşır, ağzının ayarı yoktur, sadece kendi çıkarını düşünür, kimseye saygı duymaz, kendinden güçlüsüne kolay eğilip bükülür... Açıkçası külhan beyler, kabadayılar arasında hor görülürdü... 

Peki, kimdi bu kabadayılar? Ne iş yaparlardı? Nerde yaşarlardı? Birçoğumuzun merak ettiği oysa bildiğimizden çok farklı yönleri olan bu kişiler kendilerine göre adab-ı muaşeret kuralları olan, giyinişleriyle normal insanlardan farklı olup kimsesizi, zayıfı koruyup kollamayı ahlakı gözetmeyi kendilerine görev bilen kişilerdi.

Bir zamanlar mahallelerimizde, namıyla veya bir selamıyla yeri göğü inleten kabadayılarımız vardı. Şimdi onlar hikâyelerde efsanelerde anlatılır oldu. Kabadayılar, 1980’lere kadar varlığını sürdürmüş toplumda var olmayı başarmışlardı. Her mahalleyle özdeşleşen bu kişiler zamanlarını çoğunun kahvede oturarak geçirirler. 

Mahallerde ki asayişi sağlarlar, güçsüzün yanında olup mahallenin namusunu korumak için canını ortaya koyacak kadar da cesaretliydiler. Yumurta topuk diye bildiğimiz ayakkabıların arkasına basarak yürüyen tiplerdi. Bellerine bağladıkları kuşakla omuzlarına attıkları yelek veya ceketleriyle de ayrı bir hava oluştururlardı. Ellerinden düşürmedikleri tespihlerle dolaşırlar.

Kendilerine has modası olan kabadayılar siyah kâküllü saçlarını yan tararlar ve yürürken ağızlarından düşürmedikleri naralarıyla sokakları inletirlerdi. Bu sert mizaçlı insanlar çok zor durumda kalmadıkça kavgaya dahi karışmazlardı.

Van’da kabadayılar da vardı külhan beyler de bu bakımdan 60-70 yıl evvel Van’da yaşamamış hayat sürmemiş insanların bunu bilerek ve bu tasnifi yaparak yazmaları veya resimleyerek seslendirmeleri gerekmektedir. Çünkü iki kategorinin insanını bir torbaya koyarsanız kabadayılara haksızlık etmiş ve hakaret etmiş olursunuz. Bunları yazarken ve konuşurken dikkat etmek lazım.

Misal vereyim; siz Uzun Salih le külhanbeylerini aynı safta göremez ve öyle kabul edemezsiniz. Onun için biz kabadayılarla külhanbeyleri tasnif ederek ayırdık amacımız kimseyi üzmek kırmak rencide etmek değildir. 

Van’daki esas kabadayılar, dürüstlük ve efendilikleriyle semtlerinin koruyucularıydı. Mahallelerinin kaidelerine mutlaka uyar, giyinişlerine dikkat eder, silahlarını gizlemek için pardesü olmadan asla dışarı çıkmazlardı. Bunlar özellikle yaşadığı mekânın namusunu koruma konusunda kendilerini mesul hisseder, zayıfı korur ve kollarlardı. 

Kabadayılık âleminde zaten yekten vurma diye bir şey de yoktu o tür öldürmeler kavgalarda değil başka bir sebebe istinaden olurdu. Öyle dedin dedim yolumu kestin laf attın gibisinden adam öldürme çok nadir olmuştur.

Biz o kabadayı denilen insanlarla şehrin her yerinde karşılaşırdık ve asla bir zararda görmedik. Onların bizle bir hesabı yoktu ki onların dert davaları kendi dünyalarında bir numara olmak tahtlarını korumaktı.

Her birinin derdi namını nişanını korumaktı hepsi o kadar. Öyle yaşadılar öyle de çekip gittiler. Kimi bu gün hatırla hayırla yâd edilirken maalesef külhanbeyi dediklerimiz ise istihza ile anılmaktalar. Birçoğu hiçbir iş yapmayıp ondan bundan zorla haraç alıp da geçinen külhanbeyleri de yok değildi.

Bu arada bu kabadayıların birçoğu pos bıyıklı ve pala bıyıklı oldukları için karşıdakilere heybetli görünürlerdi Pala bıyık kabadayılarda vazgeçilmez bir tutkuydu nedense.

Bu gün Uzun Salih vesilesiyle sizlere sadece biraz kabadayılık kültüründen bahsetmek onları tanıtmak istedim.

Benim Her iki büyük aneminde Edremitli olmaları dolaysıyla Edremit’le bir gönül bağım var. Ve Burada 80’lere kadar buradaki insanlarla bir yaşanmışlığımız var. BU itibarla rahmetli Salih Demirle’de yıllar evvelinden gelen bir dostluğumuz da var. 

Son zamanlarda yinede bir araya gelerek sohbet ederek geçmişteki anılarımızı tazeliyorduk.

Ne yazık ki insanın sayılı nefesi bir gün geliyor ve o gün bitiyor.

Salih kardeşimizi de hakka uğurladık ve bu gün aramızda değil. Ama anıları hep bizimle olacak onu her daim rahmetle anacağız inşallah.

İşte bu dünyadan bir Uzun Salih geldi geçti vesselam.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları