Ümit Kayaçelebi

Atatürk Lisesi'nden gelip geçenler 8

Ümit Kayaçelebi

ABDULLAH FARUK TAŞDEMİR

Bu gün yine Atatürk Lisesi mezunlarından çok değerli dostum Abdullah Faruk Taşdemirden bahsetmek yerine onunla yapılan bir güzel röportajı sizlere takdim etmek istiyorum.

ABDULLAH FARUK TAŞDEMİR: ‘HEDEFİM ALANYA DA RÖNESANSI YAŞATMAK’

GEREK hayata bakış açısı, gerekse kibar bir beyefendi olmasıyla herkesi kendine hayran bırakan Taşdemir’le konuştuk

- Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1 Temmuz 1956'da Van’da doğdum. Lise öğrenimimi Van’da, yüksek öğrenimimi Kars Dede Korkut Enstitüsü'nde tamamladım. 1975 yılında Van’da resim öğretmeni olarak göreve başladım. Yarım asırdan fazladır sanatla iç içeyim. Evliyim. Elçin, Burçin ve Burak adında üç çocuğum var.

'HER ŞEY ÖĞRETMENLERİN ELİNDE'

- Resme nasıl başladınız?

Çocukken de çizmeyi seven biriydim ama keşfedilmemi sağlayan lise yıllarında resim öğretmenim Leman Çidela oldu. Ona minnet borçluyum. Burada öğretmenlere büyük görev düşüyor. Her şey öğretmenlerin elinde. Bakmakla görmek farklı şeyler. Zaten bu ince ayrıntıyı görenler her zaman sanata katkı sağlıyor. Ben de emekli olduğum 2001 yılına kadar yapmış olduğum bütün portrelerimi öğrencilerime hediye ederek onları sanata yönlendirmeye çalıştım.

'SANAT VE GÜZEL AHLAK BIRAKACAĞIM'

- Müzikle de ilgilendiğinizi biliyoruz. Peki bu konu hakkında biraz bahseder misiniz?

Müziğe 6 yaşında babamın hediye ettiği mızıkayla başladım. Müzik o günden sonra benim için bir tutkuya dönüştü. Müzisyen olan babamın yeteneğimi fark etmesiyle bir çok enstrüman çalmaya başladım. Bağlamada ve ritim sazlarda profesyonelleştim. Babamın beni teşvik ettiği gibi ben de çocuklarımı müziğe teşvik etmek istiyorum. Bu nedenle bağlamamı oğluma, gitarımı ise kızıma bırakacağım. Herkes evladına ev, araba, arsa bırakır, ben sanat ve güzel bir ahlak bırakacağım.

'BİR AKIM BAŞLATTIM'

- Bir de kitabınız var. Biraz da kitabınızdan bahseder misiniz?

1999 yılında eprasyonist adını verdiğim bir akım başlattım. Bu akımın ana düşüncesi akılcılıktır. Bu akıma yakın olan çalışmaları Türkçe'ye çevirdim ve yaptığım araştırmalarla kitabımı yazdım. Kitabımın adı “Göç”. Bu kitapla düşüncelerimi insanlarla paylaştığımı düşünüyorum. Bir gün bu dünyadan göç ettiğimde geride bıraktığım bu kitapla yeni nesillere öncü olmak isterim.

- Peki Alanya’ya gelişiniz nasıl oldu?

1992 yılında Resim İş Öğretmeni olarak Alanya’ya atandım. Eşimle birlikte bir köy okuluna atanmıştık. Bir, iki yıllık stajyer öğretmenlerin bile büyük okullarda görev yaptığı Alanya’da, 16 yıllık öğretmen olan ben ve eşimin küçük bir köy okuluna atanması bizi o yıllarda çok yıprattı. Ancak bu okulda bir ilke imza attım. 47 öğrencimin tek tek portresini çizerek bir sergi açtım. Bu benim meslek hayatımdaki en unutulmaz başarım ve gurur kaynağım oldu. 1995 yılından bu yana Alanya Ressamlar Meydanı'nda portre ressamlığı yapıyorum. Dünyanın dört bir tarafındaki binlerce eserimin insanların duvarlarında asılı olması benim için gurur kaynağı.

'DÖRT GÜN KOMADA KALDIM'

- Ağır bir hastalık geçirmişsiniz, bu konu hakkında konuşmak ister misiniz?

Evet, zor zamanlardı fakat atlattık. 23 Nisan 1993 günüydü. Menenjit teşhisiyle özel bir hastaneye kaldırıldım. Beyin tomografim çekildikten sonra direkt Antalya’ya sevk edildim. Burada da bir sonuç alınamayınca, Ankara İbn-i Sina Hastanesi’ne kaldırıldım. Felç geçirip, dört gün komada kaldım. Bir müddet hastanede yatarak tedavi gördüm. Almış olduğum tam teşekküllü çalışamaz raporuna rağmen okuldaki görevime devam ettim. Şu an sağlığım yerinde.

'SANATÇI TOPLUMUN LOKOMOTİFİ'

- Size göre sanatçı ne demek?

Ressam, müzisyen, oyuncu, şair, yazar olabilirsiniz ancak sanatçı olamazsınız. Sanatçı doğarsınız. Zaman içinde kendinizin sanatçı olduğu kavramına varırsınız. Gerçek sanatçılar toplumun lokomotifleridir. Ardı ardına vagonlar düşünün. Lokomotif olmazsa o vagonlar bir adım ileri gidemez. O vagonları ileri götüren benim gibi sanatçılardır. Resim çizerken bedenimi Yaradan'a bırakıyorum, gerçek sanatçı budur. Beni, sizleri yoktan var eden o, ben Yaradan'ın yeryüzündeki sesi, soluğu, eli, ayağı olmak istiyorum. Her şey sevgidir. Can vermek Allah'a mahsustur. Biz onun verdiği ruhla bu işi yapıyoruz.

- Kendinize idol olarak gördüğünüz biri var mı?

Elbette var. Leonardo da Vinci benim için sanattaki en üst noktadır. Bu dünyadan hepimiz göçüp gideceğiz. İnsanoğlu bu dünyada hep bir iz bırakmak ister. Sanatçılar da bunu başarabilen kimselerdir. Bedenimiz belki bu dünyada değil ama eserlerimiz sayesinde ruhlarımız, adımız hep bu dünyada. Bana göre Leonardo da Vinci ölmemiştir. Hâlâ aramızda.

'İNSANIMIZ GEREKLİ İLGİYİ GÖSTERMİYOR'

- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Ben Türk halkının resme, müziğe ve diğer tüm sanat dallarına gereken önemi vermediğini düşünen insanlardanım. Yaptığım tablolara yabancıların ilgisi çok fazlayken, bizim insanımız gerekli ilgiyi göstermiyor. Bu durumun değişmesi benim en büyük dileğim. Eskiye sürekli olarak özlem duyan bir insanım. Sanatın gerçek kimliğine kavuştuğu dönem olan Rönesans’ı Alanya'da yaşatmak istiyorum. Yeryüzünde sevgi hakim olsun, iblisin hükmü son bulsun.

- Bize vakit ayırdığınız için teşekkürler.

Sanata ve sanatçıya söz hakkı verdiğiniz için ben teşekkür ederim. Çok keyifli bir sohbetti. İyi günler.

Kaynak: Merve Kaya - Yeni Alanya Gazetesi

Yazarın Diğer Yazıları