Şükran Akçap Yurtkuran

Tabak Orucu-Tekne Orucu

Şükran Akçap Yurtkuran

Sizleri bilmiyorum ama benim, başta resmi ve dini bayramlar olmak üzere, ramazanlar ve milletçe kutladığımız tüm etkinliklerde, çocukluğumdaki anılar bir bir gözümün önüne gelir ve o anlarda çok duygulanırım.

İşte bu anılarımın hatırlandığı bir anda, eskiye dair yine hatırlatmalar yapmak istiyorum.

Ülkemizin tüm bölgelerinde halk arasında "tabak orucu-tekne orucu" isimleri ile anılarak çocuklara yarım gün oruç tutturulurdu. Neredeyse bunu bilmeyenimiz yoktur.

Peki, "nedir bu tabak orucu-tekne orucu?", diyenler için küçük bir açıklama yapmak gerekir: "Tabak orucu-tekne orucu" bir Anadolu geleneğidir. Bütün gün oruç tutamayan çocukların, günün sadece bir bölümünü oruçlu geçirmesine "tabak orucu" ya da "tekne orucu" denir. "Tabak orucu" ya da "tekne orucu"nda çocuklar sahurdan kuşluk vaktine kadar veya öğleye kadar oruç tutarlar.

Elbette, "niye bu oruca, 'tabak' ya da 'tekne' ismi söylenmiş" diye soranlarda çıkacaktır. Biraz araştırınca "tenkiye orucu"nun zamanla "tekne orucu" diye dilden dile geçmesi ile bu ismi aldığı görülecektir. "Tabak orucu", acaba çocuğun tabak içinde sunulan yiyeceği görür görmez acıktığını hissedip yemeğini yesin diye mi adlandırılmıştı, ne dersiniz?

Bu, güzel Anadolu geleneğini çocuklara bilerek ya da bilmeyerek öğretmenin en iyi yoludur. Biz yetişkinler çoğu kez, çocuklara dayatarak bir şeyler anlatırız ve işin öğretim kısmını ihmal ederiz. Bu farz olan ibadeti, çocuğun içsel yapısının, yetişkinlerden daha hassas olduğunu düşünerek onların, özellikle anne ve babalarının, ibadetleri yerine getirirken duydukları manevi hazzı, hassas bir şekilde htiklerini varsayarak, hem bilgiye hem de görgüye ihtiyacı olan çocuklara yaşatmak, öğretmek için en güzel tatbiki yoldu. Çocuklar, sahurdan nemalanmak ve büyüklere farz olan orucu tutmak için bir heves içine girerlerdi. İşte herkesin gönlü hoş olsun diye "tabak orucu" ya da "tekne orucu" bu çerçevede tutturulurdu.

Ayrıca biraz daha büyük çocuklara ramazanın birinci gününde, ortasında ve sonunda oruç tutturuldu. Tüm gün oruç tutan çocuklar, komşu bahçelerin ağaçlarından iftarlık yemiş toplardı. Oruç tuttuğumuz için hiçbir komşu bizi geri çevirmezdi. Hatta başka iftarlıklarda verirlerdi.

Hele ki, iftar ve teravih namazı sonrası odun kömürüyle kaynayan saç semaverler eşliğinde sahura kadar evlerin avluları sükûnet içinde, kıymetli sohbetlerin yapıldığı mekânlara dönerdi. Biz çocuklar ise boyuna oynardık ki sahura kadar uyumayalım.

Şimdi gelelim günümüze; kanımca içinizde "tabak orucu-tekne orucu" tutmayan yoktur.

Hani hatırlar mısınız, ebeveynlerimiz oruçluyken çocukları sırtında taşırdı. Hatta harçlık veren büyüklerimiz dahi olurdu. Büyüklerimizin bize sundukları hediyeleri  menfaatlenme olarak düşünmezdik. Bilirdik ki, biz hayırlı bir iş yaptık ve onun karşılığı olarak ödüllendirildik.

Rahmetli babam, "oruç tutmak aç kalmak değil, aç kalanın halini anlamaktır" derdi. "Eline ve diline sahip olmaksızın tutulan bir orucun kişiye faydası olmadığı gibi çocuğa da olmaz, bunu kulağınıza küpe etmelisiniz" diye devam ederdi.

Annem ise, "oruç tutmak sabır ister, gereksiz yere, esip gürlemenin, surat asmanın, çirkin konuşmanın, yersiz yere kalp kırmanın doğru olmadığını" ha bire hatırlatırdı.

Geçmişi azda olsa yad ettik. Dileğim odur ki; "tüm inananlar için günahların temizlendiği ve tam bir arınma sürecinin yaşandığı bu mübarek ayda, oruç tutarak açlığa karşı sabretmek ve her türlü hazdan, negatif enerji yayan düşünceden oruç yoluyla arınmak ümidiyle…"

Hayırlı ramazanlar dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları