Şahin Akçap

Yazdan kalma cırcır böcekleri

Şahin Akçap

Hayır! Hayır! Bugün “Ağustos Böceği ile Karınca” Masalını anlatmayacağım. Farklı ama çok farklı yaşanmış minik bir olayı sizlerle paylaşacağım.

Bilirsiniz… Yaz sıcağı ortalığı kasıp kavurduğunda rüzgârın yapraklara vurarak çıkardığı sesleri bile bastıran bir ses yayılır doğadan. Bu sesler ilk zamanlarda hoş gelir size. Sonra da yaz sevinci içinde ilahi bir koru olarak duyumsarsınız. Ancak sıcaklar bastırınca ve dayanılmaz bir hale dönüşünce cırlayan o ses artık doğanın tek sesi olur. Kurbağa seslerini bile duyamazsınız. Ve o ses artık takıntınız olur. Sürekli cırlayan ve gürültüye dönüşmesinden rahatsız olursunuz.

Bu kış, ölümü ve büyük bir kaybı yaşattığında ve yitirdiğimizde teyze oğlumuzu, bir haftalığına memlekete uçmuş, Van Gölü kıyısındaki yeni deprem konutlarında hayata yeniden başlayan bacıma konuk olmuştum.

Van Gölüne tepeden bakan Toki deprem konutları nasılda özenle yapılmış, güven içinde olsunlar, kar- kışta, zemheride kalmasınlar diye depremzede hak sahiplerine kuralar çekilerek sunulmuştu.

Merkezi ısıtma sistemli konutların küçük eksiklikleri olsa da, çevre yollarında bir iki çökmeler bulunsa da, sitelerin kalorifer kazanlarında yakılan kalitesiz kömürden dolayı kesif bir karbon monoksit bulutu çevre kirliliği yaratsa da her kes halinden memnun; devletine ve milletine duacıydı.

İkinci gün fark ettim o sesi…

Birden başlayan ve sürekli olarak devam eden o sesi bacıma sordum:

“Her halde kalorifer borularındaki basınçtan kaynaklanan bir ses olmalı.” Demişti.

Özellikle gece her kes başını yastığına koyduktan sonra başlayan zırıltı bazen şiddetini artırıyordu.

Ertesi gün bacım aynı apartmandaki komşularına sordu o sesi.

“Bizde yok.” Yanıtını alınca beklemeye koyulduk.

Ancak ertesi gün aynı ses devam etti… Bazen gündüzleri de olmaya başladı… Ve sonunda bacımla birlikte evin tüm su tesisatını gözden geçirdik.

Vanalara, boru bağlantılarına…

Derken düşündüğümü söyledim:

“Ne derseniz deyin bu cırcır böceği sesi!” Dedim.

Başta bacım olmak üzere anacığım ve yeğenim güldüler:

“Dağlar kar yüklü. Ocak-Şubat aynı yaşıyoruz. Hava soğukluğu eksinin altında... O dediğin yaz böceği.” Dediler.

Hani biraz daha ısrar etsem:

“Ağustos Böceği ile Karınca masalı mı rüyana girdi.” Diyecekler.

Haksız da değillerdi. Ortalığın buz kestiği, kaloriferlerin yirmi dört saat yakıldığı kış mevsiminde ne işi vardı evin içinde cırcır böceğinin.

Sonunda ısrarlarımdan usanmış olmalı ki bacım sitenin hem apartman kapıcılığını hem de kalorifer kazanının yakıcılığını üstlenen kapıcıya durumu anlattı. Adamcağız sorumluluk duyarak tüm su tesisatlarını tıpkı bizim gibi en küçük ayrıntısına kadar kontrol etti. İnadına o cırlayan sesin esemesi bile yoktu.

“Yok! Kalorifer borularında ve sıcaklık termostatlarında en küçük sorun bile yok!” Dedi.

İnadımdan vazgeçtim. O ses her neyse galip gelmişti ve benim:

-Cırcır böceği bunlar! İddiam geçersiz kalmıştı.

Memlekette son gecemdi…

O akşam küçük kız kardeşim de geldi… Ve mutfakta yemek sonrası o ses yine ortalıkta çınlamaya başlayınca küçük kız kardeşim de etrafı kolaçan etmeye başladı. Oda oda, koridor koridor, salon, mutfak dolaşmaya başladı.

Sonra sesini alçaltarak:

“Gelin… Gelin…” Dedi bize. Yanına gittik. Yatak odasındaydı:

“Bakın ses buradan geliyordu… Buraya gelince kesildi.” Dedi.

Gülüştük… Aman sende dercesine salona geçip çaylarımızı yudumladık.

O sabah Van’dan, Antalya’ya gitmek için bacımlar beni hava alanına yolcu ettiklerinde kapının eşiğinde son kez kulak kabarttım. O ses yoktu.

-Vallahi cırcır böceklerinin sesi! Diyecektim ama son anda vazgeçtim.

Antalya’ya döndükten bir iki hafta sonraydı.

Telefonda bacım vardı:

“Ağabeycim gerçekten de o ses cırcır böcekleriymiş.”

Hem şaşırdım, hem de sevindim…

Şaşkındım çünkü Allah’ın zemheri kışında cırcır böceğinin ne işi vardı deprem konutlarında.

Sevindim çünkü iddiamda haklı çıkmıştım.

Anlattı bacım… Dedi ki:

“Cırcır böcekleri yazın inşaat sırasında yuvalanmışlar. Hem de kurada bize çıkan dairenin altındaki toprakta larvalarını salmışlar. Kalorifer sıcaklığı da zaman içinde yavruların çoğalmasına ve ortaya çıkmasına neden olmuş. Gelen usta yer parkalarını kaldırınca ortaya çıktılar.”

Ve o gün üşenmedim internet ortamında Cırcır Böceklerinin o sesi nasıl çıkardıklarını araştırdım. Meğerse erkek cırcır böcekleri ön kanatlarını birbirlerine sürterek o dayanılmaz sesi çıkarırlarmış.

Ve bir şeye de çok üzüldüm…

Yüreği ağzında ve avuç içlerinde bir insan olan ben neden bildiğim doğruda ısrar etmemiştim…

Yoksa bu kahrolası yeni çarpık dünya düzeni benim gibileri de mi formatlamaya başlamıştı?

Yazarın Diğer Yazıları