Şahin Akçap

Sokağı susturmak

Şahin Akçap

Sokaklar kıpır kıpır.

 

Temel nedenlerini irdelemeyen saray erkânı:

 

“Sokaklara dökülmekle Özgecan’ın ruhu şad edilmez.” Gibisinden hikâyelere sarılıyorlar.

 

Oysa sokaktaki insan güvensiz… Kaygılı… Umutsuz…

 

Her gün içinden kurbanlar verilmesini içine sindiremiyor.

 

Dün Özgecan’ı yakan cehennem zebanileri bakalım bugün kimleri yakacaklar? Hangi yuvalara ateşlerden korlar düşürecekler?

 

80 öncesi siyasetin dümenini kanlı yollara kıranlar kardeş kavgasını durduramadıklarında analar babalar sabah evlerden çıkan evlatlarıyla helalleşiyordu.

 

Bugün durum farksız değil…

 

Yasalar önünden sıyrılıp çıkan caniler topluma karışıyor.

 

Evinden işine, okuluna gidenlerin ardında kalanlar evlatlarının sağ salim geri dönüp dönmeyeceğinin endişesini yaşıyor.

 

Hal böyleyken:

 

“Susun!”

 

“Yazmayın!”

 

“Sokaklarda toplanmayın!” Telkininde bulunuluyor.

 

Hani çelep kaldırınca sopasını sürü yolundan şaşmazsın pis siyaseti güdülüyor.

 

Ve sürü niyetiyle baktıkları halk artık her gün içinden seçilen kurbanları vermemek için tavrını alıyor.

 

Tavır nedir?

 

Sesini, yasal hakkını kullanarak yükseltmek!

 

Sokaklarda sesler yükseldikçe beceriksizlerin ayaklarının altındaki toprak sarsılıyor. Ve kayıp gidecekleri korkusuyla hötlü, zortlu söylemlere sarılarak gözdağı vermeyi tek seçenek olarak görüyorlar.

 

Ne Hitler…

 

Ne Musolloni…

 

Ne Franko…

 

Ne de en eli kanlı faşistler sokaklara hükmedemediler… Sokakların sesini susturamadılar.

 

Kıyıldılar… İşkencelerden geçtiler… Mahpus yattılar… Ama seslerini birleştirip haksızlıklara karşı:

 

“Biz halkız! Kırılmayız kırmak ilen!” Cesaretine sarılarak var olmayı başardılar.

 

Kendilerini enelhak sayan… Muktedir gören… Şiddeti tek yol olarak görenler tarihin lanetliler çöplüğüne süpürülüp atıldılar.

 

Sokaktaki sesler hep var oldu… Asla susturulamadı…

Yazarın Diğer Yazıları