Şahin Akçap

Şehitlik ve Gazilik...

Şahin Akçap

Vatan Gazetesinin yayınladığı haberi ilginizi çekebilir düşüncesiyle bugün yazacaklarımın sonuna ekliyorum.
Ortaokul'da Türkçe, lise de Edebiyat kitaplarında Yahya Kemal Beyatlı'nın yer alan Akıncılar şiirini irdelediğimizde şehitliğin neler ifade edeceğini anlatmıştı öğretmenlerimiz. 
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik.
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.
Haykırdı ak tolgalı beylerbeyi "ilerle"
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle.
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan,
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.
Bir gün yine doludizgin atlarımızla,
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla.
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hala o kızıl hatıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik…
İslam Dininin, Türk'ü yenilmez kılan değerleri gazilik ve şehitliktir. Şehitlik en yüce mertebe olarak ifade edilir. Ve şehit olanın yerinin cennet, dolayısıyla Hazreti Muhammet'in yanı olduğu belirtilir. 
Osmanlı'dan, Cumhuriyet dönemine kadar geçen süreçlerde şehitlik ve gazilik olguları toplumsal hafızaya yerleştirilmiş, savaş öncesi ya da vatani görev verilme anlarında:
"Ya şehit ol, ya da gazi!" Sözü adeta bayraklaştırılmıştır.
Şimdilerde şehitlik ve gazilik kavramları tartışılıyor. Görev şehidi, terör şehidi gibi ikilemlerin gelgitinde kafalar karıştırılıyor.
Şehitlik mertebesi kimine göre din uğrunda can veren, kimine göre vatan savunmasında savaşırken hayatını kaybedenlerin ereceği yüceliktir. Kimine göre de bir görev anında hayatını kaybetmesi sonrası ulaşacağı mertebedir. Bazılarına göre akciğer kanserinden ölmek, doğum yaparken ölmek de... Yani nereden bakılırsa bakılsın şehitlik ve gazilik değerleri soyut bir kavramdır, yorumlarla netlik kazanır.
Gereksiz bir ölüm için de halk arasında kesinlikle ciddiye alınacak bir deyim vardır:
"Ne şehittir, ne gazi, o da oldu Niyazi."
Şehitlik ve gazilik gibi bir olgunun her kafaya veya siyasi görüşe göre yorumlanması kargaşaya neden olur. Gerçek anlamda şehit ve gazilik mertebelerini hak etmişlere büyük saygısızlık yapılmış olunur.
Şehit ve gazi olgularının yaratan tek etken dindir.
Şehitlik ve gazilik yalnızca İslam Dininde mevcuttur.
Bizde şehitliğin ve gaziliğin manevi değeri dışında hak sahibi ile en yakınına sunulan madalyalar ile Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı tarafından karşılanan gazilik ile şehitlik maaşları bulunmaktadır.
Bu her iki olgu, yani şehitlik ve gazilik; Japon geleneğinde onur ve erdemlilik olarak değer görür. Avrupa toplumlarında da kahraman lakabı alır ve üstün devlet madalyası ya da cesaret madalyası ödülüne layık görülür.
Şehit ailelerine ve gazilere bağlanan maaşın günümüz bütçe koşullarına uygun olup olmadığı tartışılır. Ancak bu kutsiyet ifade eden değerleri sıkça söylemler arasına alıp kategorize etmek kafaları karıştırır, yürekleri bulandırır.
Terör şehidi, görev şehidi gibi gruplamaların şehit yakınlarının yüreklerinde derin yaralar açtığını söyleyebilirim. Hiç bir ana ve babanın da evladı vatan görevi yaparken şehit olsun diye peşin bir hükmü yoktur, doğal olarak da olamaz. Ancak hak vaki olduğunda da elbette ki bu konudaki yasalar neyse o uygulanır. Altını bir kez daha çizerek belirtmek isterim ki toplumsal değerler içinde kutsiyet arz eden şehitlik ve gazilik üzerinde gereksiz lafazanlıklar, gruplaştırmalar abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Gönül isterdi ki yaşayan gazilerimiz için televizyon kanallarında her gün on dakikalık canlı izleme programları yapılsın. Gazi o gün ne yaptı, nelerle uğraştı, hangi duygular yaşadıklarını anımsattı.
Vatan Gazetesindeki haberi lütfen bir okuyalım. Şehitlik ve gazilikten siyasi getiri sağlamaya çalışanlarımız, vergi kaçırmak için bin bir takla atanlar da bir okusun... Oksunlar ki bu ülkede halen ne yürekli, gözü tok evlatlarımız var bir görsünler.
İki yaşında iken babası Suat Altundaş şehit olan Ömer Altundaş, TSK Mehmetçik Vakfı'ndan aldığı şehitlik yardımının kesilmesi için vakfa başvurdu. 
Altundaş'ın vakfa gönderdiği mektuba, TSK Mehmetçik Vakfı Dergisi'nde yer verildi:
"Ben 1989 yılında Yozgat'ın Şefaatli ilçesinde doğum. İki yaşıma geldiğimde babam şehit oldu. Biz dört kardeşiz. İki kardeşim üveydir. Evlenene kadar üvey kardeşlerimle büyüdüm. Beş yıl önce annemi de trafik kazasında kaybettim. Annemin vefatından sonra kardeşlerimi ben büyüttüm. Şu an bir çocuk babasıyım. Şehit çocuğu olmak, en başta onur verici ve insanı güçlü kılan asil bir duygu... 
Şehit çocuğu olduğumu söylediğimde birçok yerde saygı ve itibar gördüm. Üniversiteyi Yozgat Bozok Üniversitesi'nde Bilgisayar Programcılığı ve Teknolojisi bölümünde okuyorum. Kendime ait bir internet kafe işletiyorum. Yozgat'ın Şefaatli ilçesinde annemle birlikte bir dilekçe yazdırırken, yazıcı şehit çocuğu olduğumu öğrenince bize TSK Mehmetçik Vakfı'ndan yardım alıp almadığımızı sordu. 'Almadığımızı' söyledik. O yazıcı sayesinde Mehmetçik Vakfı'na başvuruda bulunduk. Çalışmaya başlayınca yardımın kesilmesini istedim. Çünkü artık kendi ihtiyaçlarımı karşılayabiliyordum. Şimdi o paranın benim gibi şehit çocuğu olan kardeşlerime verilmesini istedim. Onların daha çok ihtiyacı olduğunu düşünerek yardımın kesilmesini talep ettim. Bağışçılara çok teşekkürler ediyorum."
TSK MEHMETÇİK VAKFI
TSK Mehmetçik Vakfı, şehit çocuklarına çeşitli yardımlar yapıyor.
İlköğretim ve öncesi 320, lise seviyesi 470, üniversite öğrencilerine ise 600 lira yardımda bulunuyor.
Şehit çocukları lisans eğitimi yapıyorsa 23, yüksek lisans yapıyorsa 26 yaşına kadar, üniversite eğitimi almıyor ise 18 yaşına kadar bu yardımlardan yararlanabiliyor.

Yazarın Diğer Yazıları