Ömer Gündüz

Dünya, gelecek kutlu doğumu bekliyor!..

Ömer Gündüz

İnsanlığın cahiliyye karanlığına gömülüp kurtarıcı bir el beklediği bir dönemde, Allah Rasülü’nün (s.a.v) dünyaya teşrifinden sonra vahiy kaynaklı bir kurtuluş reçetesi sunması büyük bir inkılâp oldu. Yeryüzü aydınlandı, insanlık yaşanmaya değer hayatın ne olduğunu öğrendi. Bu yüzden müminler, Allah Rasülü’nün (s.a.v) dünyaya teşrifine çok önem verirler. O gecede, o kutlu sevgiliyi daha iyi anlamaya gayret ederler. Peygamberler ve peygamberlik müessesesinin en kamil ve en son mensubu Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) olmasaydı, insanlar, gerçek manada insanca yaşamanın ne olduğunu bilemeyeceklerdi. Allah o peygamberleri devir devir, dönem dönem göndererek insanlığa rehberlik etmelerini sağladı.

            İslâm’ın her yönüyle anlaşılıp toplum hayatımıza da yansıması için yeni çalışma ve açılımlara ihtiyaç var. O sayede neyi yiyip yemeyeceklerini, insanlığa, hangi konuda nasıl davranacaklarını, eşine, çocuğuna, akrabalarına, komşularına, insanlık camiasına karşı nasıl hareket etmeleri gerektiğinin pratiğini gösterdiler… Evet bu, her şeyi “öğrenmeye muhtaç” insan için hakikaten büyük bir lütuf idi kutlu Nebi'nin gelişi ve kutlu doğum. Nitekim Kuran “O peygamber ki, onlara Allah'ın ayetlerini okur, onları arındırır, onlara kitabı ve hikmeti öğretir. Ta ki içinde bulundukları sapkın ve faydasız hayat şartlarından kendilerini kurtarabilsinler (diye)..” (Âli İmran/164)

            Bu vesile ile yapılan kutlu doğum etkinlikleri ve anma programları elbette  güzel gelişmelerdir. O, bir Rahmet Peygamberi (s.a.s) olarak gönderildi. Ve biz genellikle onun içine doğduğu asrı insanlığın anlam kaybettiği, insanın fıtratının bozulduğu bir çağ olarak tanımlarız. Cehalet ve vahşet dönemi diye niteleriz. Acaba vahşette, sapkınlıkta, İblise kullukta bu çağ o çağa rahmet okutmaz mı? Bugün insanlık tarihi boyunca tanıklık etmediğimiz sapmalar ve aşağılanmalar yaşıyor insanlık. Ve üstelik tüm yapılanlar insanlık erdemi adına yapılıyor. Bütün sefihler efendi, bütün bozguncular müslih olmuş. Savaşlar ve acılar, kırımlar ve katliamlar ‘barış' ambalajına sarılmış durumda. Ebu Cehil ve Ebu Leheb çağımız deccalleri yanında masum kalırlar…

            Evet, O (s.a.v) dünyayı şereflendirmesiyle ve rahmet çağrısıyla tarihin akışını değiştirdi. İnsanlığın kalbini ve aklını aydınlattı. Rabbimizin insanı var etmekteki maksadını bize hatırlattı. Kur'an-ı Kerim'i beyan etti. İlahi mesajı, yaşayan bir hayata dönüştürdü. Rabbimizin varlığını, birliğini ve ebediyet yurduna seyahatimizin menzillerini gösterdi. Hayatı ve ahlakıyla tüm zamanların en güzel örneği oldu. Aklın, ilmin, ahlâkın, sabır ve vefanın, sadakat ve samimiyetin, güçlü iken müşfik olmanın, haklı iken özveride bulunmanın, haksızlığa karşı gür sedanın, akıl ve imanın önündeki engellere karşı yüreğini ortaya koymanın adı oldu.

Allah’ın elçisine her zaman olduğu gibi bu gün de çok muhtacız. Şair arif Nihat Asya’da kendi döneminde bu ihtiyacı derinden hissetmiş olmalı ki Onu bu güne şöyle çağırıyor:

Konsun yine pervazlara güvercinler

“Hû hû”lara karışsın âminler.

Mübarek akşamdır; gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Vicdanlar, sakat çıkmadan,

Yâ Muhammed, yarına;

İyiliklerle gel, güzelliklerle gel, Âdemoğullarına!

Gel, ey Muhammed, bahardır. Dudaklar ardında saklı

Âminlerimiz vardır...

Hacdan döner gibi gel; Mi’râc’dan iner gibi gel;

Bekliyoruz yıllardır!

            Selam ve muhabbetle...

Yazarın Diğer Yazıları