
Böcek
Leyla Mihrinaz Engin
Alman yazar, Franz Kafka’nın, Dönüşüm adlı öyküsünün kahramanı olan Gregor Samsa bir sabah gözünü açtığında kendisini böcek olarak görür… Bir sabah kalktığınızda, koca evinizde bir böceğe dönüştüğünüzü düşünsenize… Hayata, insanlara bir böcek gözüyle baktığınızı düşünün, bir maden göçüğünden ölü ya da yaralı çıktığınızı, bir sel felaketinde sele kapılıp gittiğinizi, düşen bir uçakta olduğunuzu, bir sabah uyandığınızda vücudunuzda büyük bir çıban gördüğünüzü düşünün… Birçok felaket sıralayabilirim. Sizi karamsar bakmaya zorladığım için üzgünüm. Ama insan beynine, insan yüreğine ve dünya denen somut gerçeğe ne kadar çok zulüm ettiğimizi, birbirimizi ve dünyayı ne kadar hoyrat kullandığımızı bize hatırlatacak, omzumuzdan tutup silkeleyecek bir kudret lazım artık…
Sanırım artık zamanın da bize sabrı kalmadı. Öyle bir hızla dönüyor ki aynaya bakmaya bile vakit yok. Hayattan korkanlar, kefenin cebini bile doldurmak için büyük bir kazanç hırsındalar. Bu sebeple midir nedir bilmiyorum, paranın da değeri yok.
Yalnızım, yalnızım deyip uzağına kaçıyoruz insanca muhabbetin. Ne can kulağı ile dinleyecek bir takat, ne de çift kelimeyi yan yana getirecek istek kaldı. İlişkiyi soğutup buza çeviren ne?
Modern yaşam diye dayatılan teknoloji, beyinlerimizi mi köreltti? Teknoloji mi kölemiz, biz mi teknolojiye köleyiz? Beyin köreldikçe yürekten de mi olduk? Yani sevgiyi, paylaşımı aşkı da mı unuttuk? Büyüyor muyuz acaba ya da küçülüyor muyuz bir böcek kadar…
Tüm dünyadan haberdar olmak, yani çıkarlar, menfaatler uğruna insan yaşamının ucuzladığını görmek, yani göz göre göre ölmek, öldürmek mi sindirdi bizi? Böcek gibi bir postalın altında ezilmek midir bizi ürküten? Ya böcekçe yaşamak?
Amin Maalouf, Çivisi Çıkmış Dünyanın, derken; “dünyadaki bütün kültürler ve halklar için felakete yol açacak politikaları eleştiriyor”. Politikalar değil mi ki bizi renge, cinsiyete, dile, dine bölen?
Yazarlar insanlığın gidişatı için kaygılanıyor, çığlık atıyorlar. Şairler, kalemleriyle ak kağıda kan damlatıyorlar. Sanatçılar kederli, aydınlar kaygılı, sosyalistler azınlıkta, geleceğin umudu olabilecek gençliğin beyni kin ile nefret söylemleri ile yıkanıyor. Kadınlar ulu orta öldürülüyor. Tabiat bile bu hale ağlıyor. Beton yığını dikmek için ormanlar katlediliyor. Yılda üç hasat verecek bereketli topraklarda mayın var. Doktor, Hipokrat yemininden şaşmış. Hukukun, adalet terazisi kopmuş. Medyanın, kalemi kırık, kelimesi yalan…
Ve zaman akıp gidiyor. Aynaya bakmaya bile vakit yok. Ya bir gün çatlarsa ayna gördüğü böcek surattan?
Karamsar olmadığım için karamsar yazdım…
umut çingene obasında
def çalıyor bir çengi
kaça bilsem hüzünden
ağıt yakacağım...