Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Yerel yönet(i)ciler 

Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Anayasal hakkımız olan, bazen zorunlu ve bazen yaşamımıza huzur katan “Seyahat Özgürlüğümüzün” tadını, seyahat firmaları İLE güzergahlarda bulunan; kentlerin, şehirlerin, ilçelerin, kasabaların ve dinlenme tesislerinin tümü, bireylere en üst düzeyde hizmet sunmak ve mutlu olmalarını sağlamak İçin tedbirler almak zorundadır. 

Elbette bu görevler: Turizm, Ticaret ve İçişleri Bakanlıklarıyla, valiliklerin, kaymakamlıkların, belediyelerin ve onlara bağlı kamu kurum ve kuruluşlarının sorumluluğundadır. 

Uzun yıllar otobüs yolculuğu yapmadığımdan, birçok otobüs firması, otogar ve dinlenme tesislerinin genel işleyişinden ve hizmetlerinden uzak kalmışım. 

Bugün yolculuk yaptığım Türkiye’nin dört bir yanına seferler düzenleyen ismi bilinmiş ve son yıllarda ismi silinecek olan bir firma.

Mola verdiği tesis, Çanakkale ve Balıkesir dahil güzergahlarındaki, ilçeler ve Bursa otogarı olmak üzere, ta ki Eskişehir otogarına varıncaya kadar; tuvaletleri ücretli olmasına rağmen kirden, pislikten, kokudan, lokantalarına yağ kokusu ve güvensizlikten ve çay ocaklarına itimatsızlıktan yaklaşamadım. 

Şükürler olsun, ES ES’lerin ve Yılmaz Büyükerşen’in medeniyetler kenti ödülü alan Eskişehir Otobüs Terminaline girince, derin bir güven ve temizlik nefesi almış oldum. Tuvaletleri ve lavaboları ücretsiz olmasına rağmen, tuvalet ücreti alanların yüz katı temiz. Yüz katı, çünkü diğerlerinde “0” temizlik var. Otogarın içi parlıyor, zabıta görevinin başında. Otogarın ortasındaki havuzun etrafı çiçekçilerle süslenmiş, fıskiyeden yükselen sular şırıl şırıl akıyor, keyfin yerine geliyor, yolculuğunun ilk ve son tavşan kanı çayını ince belli bardakta yudumlayarak, huzura kavuşuyor ve otobüsüne binip Ankara’ya gidiyorsun. 

İnsanın hası, adam olanı ve vefalısı ile eşek, at, inek, öküz, köpek, kedi ve tüm davarlar; yedikleri yemlerin, nimetlerin, arpaların, yoncaların ve içtikleri suyun kıymetini çok iyi bilir, doyduklarında şükrederek yiyecek bölgesini terk eder, sahiplerine ve karınlarını doyuranlara minnet duyarlar. 

Canlının mal olanları ise; ne şerbete, ne servete, ne yemeğe, ne mamaya, ne suya ve ne de o hizmetleri onlara sunanlara minnet etmedikleri gibi, bir de nankörlük yaparlar. Ki, 1970’li ve 80’li yıllarda, otogarlar, dinlenme tesisleri, lavabolar şimdikinin yanında saray, kaptanlar ise bunların kralı olurdu. Ücret alıyor temizlemiyor ve hiç bir yerde düzgün hizmet verilmiyor, üstüne birde itibar görüp tekrar seçiliyor. İşte öylelerini seçenlere ve itibar gösterenlere; CANLI MAL diyorum. 

Yerel yönetimleri yabana atmayın, tavana çıkarın. Sadece kentlerin dokusunun değil, ülkenin kokusunun ve medeniyetinin şah damarıdırlar. Damarlarımızı kesmeyeceğine söz verenlere değil, geçmişi tertemiz, çalışkanlığı ve üretkenliği bilinenler ile toplumda itibar kazanmışlara güvenip, onların yanında ve onlarla birlikte olalım. Kesilmeyen damarlar, bizde kalsın ve hatta canlansın. 

Perşembe’nin gelişinin Çarşamba’dan belli olduğunu biz biliyoruz da, Perşembe Cuma’nın gelişini ve Cuma Perşembe’nin bitişini biliyor mu Kİ, gidişine üzülsün veya gelişine sevinsin. Her şeyi biliyoruz da; nerede ne yapacağımızı, kendi halimize ne zaman üzüleceğimizi ve nasıl sevineceğimizi niye bilmiyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları