Şükrüllah Alp

Bir güzel şehir ve o güzel insanlar

Şükrüllah Alp

2 Nisan 1918 seferberlikten (zorunlu göç 1915) dönen dede ve babalarımız eski Van'ın yakılıp yıkıldığını görünce şimdi ki Van'ı elbirliği, gönül birliği ile kurmuşlardır.

Hatırlarım.

Ermeni isyancı ve işgalcilerin yarattığı harabeleri.

Çocuktuk o harabeler oyun alanımızdı.

Babam rahmetli ölünceye kadar ağaç diker, ağaç budardı.

O nesil hep öyleydi.

İskele caddesinin meşhur söğüt ve kavaklarını halk yetiştirmiş ve bakımını da mahalle mahalle halk üstlenmişti. İlk bahar da muhtarımız rahmetle andığım Necat amca ev ev dolaşıp ya bedenen çalışacak delikanlı yada yevmiye parası toplardı.

Ama gücü olmayan ikisini de vermeyebilirdi. Gönüllülük esastı.

Bizim sokağa saptığınızda: Sol taraf boydan boya su arkı idi. Ve o su arkı boyunca söğüt ve dışbudak ağaçları vardı.

Bu iki tür ağaç da aynı boyda budanır (karakol budama) ilkbaharda çok sefalı yeşil sürgünler verirdi. Bu sürgünler sonbaharda budanır ve arık (su kanalı) temizliği ve budama bedelinin bir kısmını karşılardı.

Kadınlar kızlar o ark başında bulaşık yıkar, ağaçların gölgesinde çay bile içilirdi.

Evin su ihtiyacı o arktan ve bahçelerimizdeki kuyulardan karşılanırdı.

Yediden yetmişe hiç kimse o arklara tükürmez ve kötü bir şey atmazdı. Atamazdı.

Arklar toprağın kazılması ile oluşmuş ve su aka aka kumlu tertemiz bir suyolu oluşturulmuştu. Billur gibi "kerhiz suyu" akardı ve her ailenin en az 3 dönüm meyve bahçesi vardı. 10 - 15 hatta 40 -50 dönümde yoncalık, karaağaçlıklar.

El birliği ile sevgi ile emekle oluşturulmuş yemyeşil bir şehir ve bu mahallede yaşayan şen şakrak, baba adam, mahallemizin canı Atatürk hayranı bir büyüğümüzü sizlere takdim ederken gözyaşlarımı da bu satırlara katmak istiyorum.

Güzel insan nurlarda yatsın kasap Halil Altunay, Reşat Eşer ve Rahmetli Dr. Şahin ve Faruk Atakan'ın annesi erken vefat ettiğinden ismini hatırlamıyorum Allah rahmet etsin.

Hayriye Karacehennem (Tahsin, Ömer, Nuriye'lerin anneleri) güzide Güleryüz Allah rahmet etsin (Ahmet ve öğretmen Emin Güleryüz'ün anneleri) işte bu geniş ve değerli ailelerin babaları ve dedeleri kasap Halil.

Aklımda kalan siyah şayak paltosu, lacivert çizgili takım elbise, siyah ve çok şık fötr şapkası. Akşam ikindiden sonra İskele Caddesinden suvaroğluna döner dönmez dışbudak ağaçlarına süzülmek için asılmış yoğurt torbalarını patlatmayı çok severdi. Yakaladı mı sıkar sıkar patlatır kahkahayı da koyuverirdi.

Gelinler, kızlar onun geleceği saati bilir yoğurt torbalarını tez elden toplarlardı.

O evine geldiğinde sanki mahalleye başka bir güzellik gelir, ilaç gibi herkes rahat.

Pazar günleri ya onların, yada bizim kuyubaşında çok keyifli en az on, onbeş kişi ile kahvaltı yapılırdı. Murtuğayı çok sever ve murtuğaya "çatçingir" derdi. Rahmetli anam da çok güzel yapardı. Eşi Gülsün Eze de çayı çok sever tek başına ona bir semaver çay demlenirdi.

Mahallemizde Halil amca yaşadığı sürece bayram günleri çifte bayram yapılırdı:

Evlerimiz karşılıklı idi. (Cumbasız Van Konağı) bayram sabahı kapının önüne milav kazılır Halil amca herkese bolca fındık dağıtır. Özellikle imkânı olmayan, ailesi tarafından izin verilmeyen gelin ve kızları çağırttırır 30 - 40 kızlı, erkekli fındık atardık. O gözler erken yutulan olursa tekrar fındık verirdi. Genelde öğlen sonrası para da dağıtır paraya fındık atardık. Bayramın bir günü de ebe sevim abla gelirdi. (Dr. Dilerin annesi) oda çok şendi ve neşemize neşe katardı.

Bu güzel insan muhtar Necat Suvar. Babam Mustafa Alp (Hızıroğlu) kasap Halil amcanın dükkânına yakın camekanlı kahvede bir araya gelir çay içerler fıs fıs bir şeyler konuşurlardı. Bazen Halil amca koyun cebinden bir deste para çıkarır verirdi. Necat amca alır sayar babamda eski yazı ile cep defterine yazardı. Çok sonralarda öğrendiğim ve de benimde gözlemlerimi eklediğim zaman o paralar: Ya birinin oğlu asker ve yoksul ona ve ailesine gönderilirdi. Ya dul ve yoksula ve öğrencisine yada bir öksüzün düğünü için verilirdi.

Gizlice ve kimseyi incitmeden.

Birde yılbaşı geceleri Halil amcalarda tombala partisi yapılır. Bütün kızları ve torunları gelir, birde beni çağırırlardı. Herkese para dağıtır, lüks yanar, hedik, portakal, mellaki armutlar, kuru kaysılar, taze leblebi alıp gelmiştir sevim abla mis gibi kestane. Gece geç saatlere kadar tombala oynanır. Saat 12'de radyodan milli piyango çekilirken sus pus olurduk. Yarım saat içinde herkes evine gider ve gelecek yılbaşını iple çekerdik.

Kadere bak: 1960 yılbaşı gecesi biz ailecek Şıh Cemal efendilere (Mehmet ve Hayati Talay'ın babaları) davetliydik. Eve dönerken mahalleye girince kalabalıktan iyi bir şey olmadığını söyledi anam. Yaklaşınca öğrendik eğlenirken, mutluyken, kahkaha atarken kalp krizi geçiriyor ve göçüyor. Nurlarda uyusun kasap Halil amca. Benim için çok zor oldu ilk defa sevdiğim birinin ölümü ile sarsıldım bir hafta ağladım ve okula gidemeyecek kadar hasta oldum. Savaşı seferberliği yaşan bir nesil başka nasıl olurdu ki? Kasap Halil nezdinde Van'ın o iki kuşağında kimin babası veya dedesi veya komşusu böyle veya benzer değildiler ki?

İşte o güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler.

Cümlesine rahmetler dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları