İdris Ortakaya

İnsan Doyumsuz Bir Varlıktır

İdris Ortakaya

  İnsan, Tanrının yarattığı en mükemmel ve en acımasız bir varlıktır. Bu varlık hem mükemmel hem de acımasız bir canavar nasıl olabiliyor. Çok az şeylerle mutlu olan ve  Yaradan’ına  şükreden bir insan portresinin karşısında dünyayı versen doymayı bilmeyen, daha çok isteyen ve istediklerini alamayınca canavarlaşan ikinci bir insan portresi. Bu iki tip insana rastlamak mümkündür. Herkes kendi çevresine baktığında bu iki tip insanı rahatça görebilir.

          Mükemmel insanlar, Dünya’yı  cennet  ederler. Bunların içi insan sevgisiyle, doğa sevgisiyle doludur. Bunlar çocuklarına torunlarına yaşanabilir iyi bir miras bırakanlardır. Gözü gönlü tok olanlardır. Bunlar yaşam süreci içinde, doğal yapılarında bulunan doyumsuzluklarından dolayı içlerinde bulunan iyilik ve kötülük duyguları arasında verdikleri mücadele sonunda içindeki kötülüklere gem vurup, iyilikleri gün yüzüne çıkaranlardır. Bunlar merhametli ve vicdan sahipleridirler. Bunlar zalimleri sevmeyen, zulmedenlere karşı direnenlerdir. Bunlar dostluğa, kardeşliğe değer verenlerdir. Bunlar insanlar arasında dil, din, renk farkı gözetmeksizin tüm insanları kardeş kabul ederek sevenlerdir. Bunlar tüm komplekslerinden kurtulmuş, kendi kendilerini aşan bir kültür seviyesine ulaşanlardır. Bunlar güven duyulan, ahde vefası olanlardır.

          Diğer insan portresi, Dünya’yı cehenneme çevirenlerdir. Bunlar, silah imalatçıları. Bunlar silah kaçakçıları. Bunlar uyuşturucu baronları. Bunlar savaş kışkırtıcıları. Bunlar katil, bunlar işkenceci. Bunlar zalim. Bunlar acımasız, canavarlaşmış insan düşmanları. Bunlar doyumsuz yaratıklardır. Bunlara dünyayı verseniz doyuramazsınız. Bunlar, iç dünyalarında bulunan iyilik ve kötülük duyguları arasındaki savaşta kötülük duygularını zaferle sonuçlandıranlardır. Bunlar insan düşmanı oldukları kadar da doğa düşmanıdırlar. Parasal güçlerine güç katmak için, dünyayı yakıp yıkabilecek kadar acımasızdırlar.

          Sosyalist devrimin lideri, Lenin; “bana üç sağlam adam verin, ben Dünya’yı  yerinden oynatayım ”demiş. Bu ne demektir. Her şeyimizle güvenebileceğimiz üç kişiyi bulabilme olanağının olmadığının ifadesidir. Bu üç kişinin içinde, en yakınlarımız ”kardeşlerimiz, çocuklarımız, eşimiz, dostumuz“ dahildir. Güvenilir üç kişiyi bulma imkanından mahrumuz. Bu mahrumiyet herkes için geçerlidir. O taktirde, dört dörtlük güvenme  yerine, dört üçlük, dört ikilik, dört  birlik  oranlar şeklinde güven duyduğumuz insanlarla işbirliği yapmak zorunda kalmaktayız. Bu güvendiğimiz insanlar bizi nereye kadar taşır onu da tahmin etmek zordur. En güvendiğin,  inandığın yakınından öyle bir darbe yiyorsun ki, düşmanına gerek kalmıyor.

          Bu düşüncelerimizi güncelleştirir isek; Başbakan bakanlar kurulunu oluştururken  yirmi altı güvenilir üyeyi bulması çok önemli bir maharettir. Bunların içinden Başbakana ihanet eden birileri çıkacaktır. CHP saflarında mücadele etmiş ve hiçbir başarı elde edememiş ve sıfır duruma düşmüş, eski CHP milletvekili olan birinin elinden tutup partisine  alan ve milletvekili seçtirip, bakan eden, başbakana karşı kılıcını çeken ve ulaştığı mevkiyi rüyasında görse inanamayacak kadar uzakta, hiçbir özelliği olmayan bu adama yapılan iyiliğin, dostluğun karşılığında ki ihanet herkesin gözleri önündedir. Öyle bir ortamda yaşıyoruz ki kendi çocuğumuza  dahi güven duymakta tereddüt  etmekteyiz.

          Manevi değerlerimizi yitirmiş, her şeyi maddi temel üzerine inşa etmeye çalıştığımız bu acımasız dünyada, ahlaki, insani, vicdani değerlerden uzaklaşan bir toplum yapısı oluşturmaya doğru gidiyoruz. Eline bir fırsat geçen o fırsatı değerlendirmeye çalışıyor. Eğer o fırsatı değerlendirmezse, toplumun nazarında enayi  durumuna düşüyor. Bu devleti yönetenlerin içinde her dönemde yolsuzluk yapan bir yığın insanla karşılaşmaktayız. Rahmetli Bülent Ecevit dürüstlüğün simgesiydi. Başbakanlığı döneminde yolsuzluk yapan iki bakanı yüce divanda yargılandı ve suçlu bulundular. Bunlardan Gümrük bakanlığı yapan Tuncay Mataracı uzun yıllar hapis yattı. Yine aynı dönemin çalışma bakanı Hilmi İşgüzar da suçlu bulunarak uzun süre hapis yattı. Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in yeğeni Yahya Demirel  ve kardeşi  olan diğer Demirellerin yolsuzluktan mahkum olup yıllarca hapis yattıkları herkesin bilgisi dahilindedir. Bakan Cavit Çağların bankaları boşaltması ve yargılanıp suçlu bulunması. CHP’ li  İSKİ Genel Müdürünün yapmış olduğu büyük yolsuzluk dillere destan bir yolsuzluktu. Yıllarca hapis yattı. Aklıma gelen yüzlerce örnekten birkaç tanesini aktarmaya çalıştım. Az daha unutuyordum. Mustafa Sarıgül: Bu adamın yolsuzluğu CHP eski Genel başkanı Deniz Baykal tarafından belgelenmiş ve bu yolsuzluk belgelerine dayanarak bu şahsın partiden ihracına karar verilmiştir.17.12. 2013 tarihinde yapılan operasyonda iki Bakanın oğullarının karıştığı yolsuzluk iddiaları, muhalefet  partilerinin ellerinde bulundurdukları en önemli malzemelerdir. Bu malzemeyi çok acımasız bir şekilde kullanmaktadırlar. Her kim yapılan yolsuzlukların üstünün kapanmasını isterse o da bu pisliğin ortağı sayılır. Bu olayın sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması görevi,  yargının ve hükümetin namus borcudur. Şimdi bütün bunları değerlendirdiğimizde; muhalefet partilerinin mantığı ile hareket edersek eğer,  “CHP” iktidarındaki  Başbakan Ecevit’in iki bakanının yolsuzluk nedeni ile tutuklanmasından dolayı  başta Ecevit sonra tüm CHP’lilere hırsız mı demeliyiz?  Yeğenlerinin ve Bakanının yapmış oldukları pisliklerden dolayı Süleyman Demirel’e ve Adalet partisi mensuplarının tümüne hırsız mı demeliyiz. MHP’nin yüce divanda yargılanan Bakanı ve yapı işleri Genel Müdürünün yolsuzlukları  nedeni ile aldıkları cezadan dolayı tüm MHP’lilere hırsız mı demeliyiz. Günlerdir TBMM’de bir yasa tasarısı görüşülüyor. Tüm AK partililer, hırsızlıkla itham edilmektedirler. Bu yakışıksız ithamları yapanlar topluma örnek olması gereken milletvekilleridir. Bu vekillerin seviyesizliğinden utanç duyuyorum. Hırsızlığın, yolsuzluğun olmadığı hiçbir dönem olmamıştır. Bundan sonrada olacaktır. Hiç kimse bu pisliğin önüne geçemez. Yolsuzluğun olmaması için ülkeyi ya robotlarla yönetmek  yada her insanın peygamber olgunluğuna ulaşmasını sağlamakla mümkün olur. İnsanın olduğu her yerde yanlış olur, hata olur. Bu yanlış ve hataları asgariye ulaştırmak için sistem değişikliği yapılmalı. Yoksa her insanın başına bir jandarma dikseniz, yine de engel olamazsınız. Bu bir kültür meselesidir. Bu bir ahlak meselesidir. Bu bir vicdan meselesidir. Bu tüm komplekslerinden arınmış, dünya malına değer vermeyen, içinde Allah korkusunu taşıma işidir.

          AKP nin Türkiye genelindeki yönetici sayısı yaklaşık üç milyon civarındadır. Bunların içinde hiç olumsuz insanlar yok mu? Elbette var. Bunları kontrol etmek kolay mı? Çıkar ilişkileri her zaman kişilerin önceliğidir. Çıkar ilişkileri devam ettiği sürece, yolsuzlukta olacaktır. Hırsızlıkta olacaktır. Bütün siyasi partilerde çıkar ilişkileri vardır. Bütün siyasi partilerin içinde çürük elmalar vardır. Kötüyü, yanlışı eleştireceğimize, toplumun tümünü eleştirmek ve suçlamak vicdanlı davranmamak anlamına gelir.

          Bu konuya çok uygun olan ve Anadolu da çok kullanılan bir vecizeyi yazmak istiyorum. Bu vecize bu yazının tümünün bir cümle ile ifadesidir. ”Kör köre demiş cırt gözan…” 

          Parlamento bir ulusun aynasıdır. Ulusu temsil eden kişiler kendilerini sokak kabadayısı gibi görüp, sorumsuz davranış içine giremezler. Ulusa yakışır davranış içinde olmak zorundadırlar. Seviyesiz davranışlardan vazgeçip, ülkemize yakışır bir çizgiye gelmelerini dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları