Hasan Akçap

Yapay Zeka

Hasan Akçap

Bekir dayı sinirinden kapıyı çarpıp dışarı çıktı. Kasketini çıkarıp yere vurdu. Elleri titriyordu. Hastane koridorundaki banklarda oturan onlarca hasta ve yakınlarının bakışları bir anda ona çevrildi. Hanife teyze oturduğu yerden fırlayıp yanına koştu "sana ne oldu herif" diye feryat etti. Yaşı sekseni aşmış Bekir dayı "yav bunlar insanın yüzüne bile bakmiyi, yürü gidelim" dedi titreyen sesiyle. Halbuki daha beş dakika önce morali gayet iyiydi. Kapının üstündeki monitörde adını soyadını görünce telaşla kalkıp sağ ayağını sürüyerek doktorun odasına girmişti. Selam verip doktorun masasının önündeki sandalyeye yığılırcasına oturmuştu. Selamını alan da olmamıştı, bir hoş geldin diyen de. Oysa o eskiden defalarca karşılaştığı güler yüzlü doktorlardan biriyle karşılaşacağını zannetmişti. Asık suratlı, gözünü bilgisayar ekranından ayırmadan konuşan doktor bir robot gibi "neyin vardı" diye bir ses çıkardı. Bekir dayı hemen kendini toparlayıp konuşmaya başladı "vallahi tuktur bey üsten sağlık sağ terefımdan boynuma doğru pis bir ağri vuriyor, aha bu gış çok artti nedendır bilmiyem" dedi. Doktor bilgisayarda birkaç şey yazıp yazıcıya gönderdi. Yan tarafta oturan hemşire yazıcıdan çıkan küçücük kağıdı alıp yaşlı adama uzattı. "Amca bu ilaçları eczaneden al, geçmiş olsun" dedi. Bekir dayı ayağa kalktı doktora baktı, doktor yüzüne bile bakmıyordu. Oysa köyüne gelse ona ne sofralar kurar ne ziyafetler çekerdi. Şöyle adam akıllı bir muayene etmek bir yana yüzüne bile bakmaya tenezzül etmemişti doktor. Canı pek sıkılmıştı. "E peki hadi Allahaısmarladık" deyip çıkmıştı.

 

Hastaneden dışarı çıktıklarında yüzlerine çarpan soğuk hava kendilerine getirmişti ikisini de. Hanife teyze bir eliyle başındaki leçeğiyle yüzünü korudu diğer eliyle aksayarak yürüyen kocasının koluna girdi. Az çok olan biteni sezmişti. Olan bitene Fadime hemşire şahit olmuştu. O da içerde iyice daraldığından Bekir dayının arkasından dışarı atmıştı kendini. Yaşlı çift hiçbir şey konuşmadan yürüyüp gittiler, az sonra gözden kayboldular.

 

Fadime hemşirenin üç aydan beri yardımcılığını yaptığı doktor aslında mükemmel eğitim almış uzman bir doktordu. Kolejlerde eğitim görmüş, ülkenin marka üniversitelerinden birinden mezun olmuştu. Ama niyeyse insanlara karşı yaklaşımı hiç güzel değildi. Hastalarından tiksiniyordu adeta. Ama ilginçtir, özel muayenehanesine gidenler pek memnunmuşlar ondan.

 

HOWARD GARDNER BU DURUMA NE DERDİ?

Yukarıda okuduğunuz olay gerçek hayattan alınmış olup ülkemizde hemen hemen her gün binlerce insanımız tarafından yaşanmaktadır. Eminim doktorun tavırlarından hiç hoşlanmamışsınızdır. Ancak benzer durumlarla sadece sağlık kurumlarında değil, eğitim kurumlarında, hukuk kurumlarında ve kamu hizmeti veren pek çok devlet dairesinde de karşılaşıyoruz ne yazık ki.

 

Konuya insan psikolojisi açısından yaklaştığımızda aklımıza zeka türlerini araştıran Amerikalı ünlü psikolog Howard Gardner geliyor. Kendisi aynı zamanda meşhur "çoklu zeka kuramını" ortaya atan bilim insanıdır. Bekir dayının yaşadıklarını görse bu duruma ne derdi acaba? Üzerinde çalıştığı zeka türlerini literatüre kazandırmadan önce keşke bir süre ülkemizde yaşama imkanı olsaydı. Ülkemizde hakikaten çok farklı zeka türleri var ve biz bunları Gardner'ın yelpazesinde bulamadık. Örneğin "Sivri Zeka", "Kıvrak Zeka" , "Pratik Zeka" gibi kavramlar Gardner'ın zeka türlerine renk katabilirdi.

 

İNSANLIĞIN GELECEĞİ TEHLİKEDE Mİ?

Başka bir zeka türüne gelecek olursak; son yıllarda bilim alanında büyük ilerlemeler kaydeden ülkelerin üzerinde çalıştıkları "yapay zeka". Robotlara insan davranışları kazandırmaya çalışarak günlük hayatta daha fazla işlevsel olmalarını sağlıyorlar. "Bunu biz de yapmalıyız" diye düşünüyor insan ama sonra bakınca aslında ülkemizde buna pek gerek olmadığına kanaat getiriyoruz. Çünkü şöyle bir baktığımızda çevremizde ne kadar çok yapay zekaya sahip insan olduğunu fark edebiliyoruz. Özellikle yukarıdaki doktor örneğinde gördüğümüz gibi kamu hizmeti sunan bir çok insanın aslında yapay zeka grubuna girdiklerini anlayabiliyoruz. Asıl görevi halka hizmet vermek olan görevlilerin sosyal iletişim kurmaktan ve çözüm üretmekten ne kadar aciz olduklarını görebiliyoruz. Yapay zekalıların aynı zamanda ne kadar bencil olduklarını, iletişim, merhamet ve adalet gibi özelliklerinin pek gelişmediğini görmek mümkündür.

 

Çevremizde yaşayan yapay zekalıların daha fazla gelişmeleri ve daha fazla insani özellik taşıyabilmeleri için onlara daha fazla insan sevgisi, sosyal iletişim becerisi, merhamet, hoşgörü gibi yazılımların yüklenmesinin doğru olacağı kanaatindeyiz. Hatta merhaba, günaydın, hoş geldiniz, iyi günler gibi bazı kelimeleri de yüklemek faydalı olabilir. Aksi takdirde bu yapay zekalılar dünyamızı ele geçirebilir, insan soyunu yok edebilirler.

Yazarın Diğer Yazıları