Hasan Akçap

Eğitimci duruşu

Hasan Akçap

Hiç kuşkusuz toplumun en itibarlı mesleklerinden biri öğretmenlik mesleğidir. Öğretmen aynı zamanda eğitimcidir. Sadece öğrencilerine akademik bilgiler vermekle kalmaz insani değerler ve uygun davranışlar kazandırma konusunda da çalışmalar yapar. Öğretmenlerimizi itibarlı kılmadığımız takdirde topluma yararlı, sağlıklı düşünebilen ve dengeli davranışlar sergileyen bireyler yetiştirmekten söz edemeyiz. Toplumlar ancak öğretmenlerine saygı duyduğu, muteber gördüğü ve değer verdikleri sürece başarıyı yakalayabilirler.

 

Peki, bizim ülkemizde öğretmenlerimiz hak ettikleri saygıyı, değeri, itibarı görebiliyor mu? Bu soruyu öğretmenlerimize sorduğumuzda büyük çoğunluğun cevabının olumsuz olduğunu görebiliriz. Ancak konunun tek taraflı olmadığı da bir gerçek. Başkalarından saygı ve itibar görmek için saygın ve itibarlı olmak gerekir. Öğretmenler, eğitimciler olarak öncelikle bizim özeleştiri yapmamız gerekmez mi?

 

ÖRNEK İNSAN

Anne ve babaların en değerli varlıklarını emanet ettiği kimseler olarak öğretmenlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Her bir öğrenci ayrı bir dünya, ayrı bir değerdir. Ailelerinin en özel bireyleridir. Çocuklara okul mevhumunu, öğretmen sevgisini, arkadaşlığı, paylaşmayı kazandıran öğretmenidir. Birçok çocuk anne ve babasından ziyade öğretmenini örnek alır, öğretmeninin davranışlarını taklit eder, cümlelerini öğretmenin kurduğu gibi kurmaya çalışır. Öğretmenin giyim tarzı, konuşma şekli, insanlarla olan iletişimi öğrencileri tarafından sürekli takip edilir. Bu nedenle öğretmen öğrencilerine sadece bilgiler öğreten kişi değil aynı zamanda kişilik ve kimliğini kurma sürecinde örnek olan kişidir. Sadece ilkokul öğretmenleri değil, ortaokul ve lise öğretmenleri de öğrencilerine birey olma yolunda ışık tutan, yol gösteren rehberlerdir.

 

ÖĞRETMEN SİYASET YAPAR MI?

Her insanın bir sosyal çevresi, bir hayat görüşü, bir yaşam biçim vardır. Mesleği ne olursa olsun demokrasiye inanan her insan zamanı geldiğinde sandığa giderek kendisine en yakın siyasi partiye oyunu verir. Bu bağlamda toplumdaki her birey bir seçmendir. Öğretmen de bir seçmendir. Ancak siyasetçi değildir. Yaşam tarzı, siyasi çizgisi, ideolojisi, inancı, milliyeti ne olursa olsun öğretmenlik tüm kimliklerin üzerinde bir kimliktir. Büyüklerimizin çok güzel bir sözü vardır, "camide, kışlada, okulda siyaset olmaz". Aslında her şeyi özetleyen çok güzel bir cümle bu. Öğretmenler odasında siyaset yapılan okul kutsiyetini yitirir. Farklı düşünce yapılarına sahip öğretmenlerin öğretmenler odasında birbirlerine tahammül edemediği, birbirlerinin yaşam tarzına, hayat görüşüne saygı duymadığı bir ortamda insan eğitiminden, sağlıklı birey yetiştirmekten söz etmemiz mümkün değildir. Üstelik demokrasi yoluyla seçilen milletvekilleri, iktidar ve muhalefet partilerinin il ve ilçe teşkilatlarında görevli siyasetçileri bu görevi yaparken öğretmenlerimizin bu işi üstlenmelerine ne gerek var! Öğretmenler odasında insan eğitiminden konuşmaktan, topluma yararlı bireyler yetiştirmekten bahsetmekten, çocuklarımızın eksik bilgilerini tamamlamak ve yanlış davranışlarını gidermek üzerine çözümler aramaktan daha güzel bir şey olabilir mi? Zaten öğretmenlerimizin asli görevleri bunlar değil midir?

 

SENDİKALAR NE İŞE YARAR?

Sendikalar özünde çok yararlı sivil toplum örgütleridir. Çalışanların sorunlarıyla ilgilenir, çalışma koşullarının daha iyi olması, çalışanların daha verimli çalışabilmeleri için çözümler geliştirir, ülkenin iş gücüne güç katmaya çalışırlar. Ne yazık ki ülkemizde öğretmen sendikaları da dahil bir çok işçi ve memur sendikasının siyasi partilerin yan kuruluşu gibi çalıştıklarını görmekteyiz. Her partinin siyasi görüşüne yakın bir sendika var. Diğer kurumlar bir yana, öğretmenlerin dahil oldukları sendikaların öğretmene, eğitime, öğrenciye, okula destek veren kurumlar olmaktan ziyade ideolojik tartışmalar, siyasi yaklaşımlar ve ayrıştırmacı tutumlar içinde olmaları üzüntü vericidir. Toplumdaki bireyler birlik beraberliği, farklı düşüncelere saygı göstermeyi, din, dil, ırk, mezhep gibi farklılıkları kabullenmeyi, kültürel ve etnik zenginliğimize sahip çıkmayı kimden öğrenecekler? Tabi ki öğretmenlerimizden. Öğretmen sendikalarının birlik ve beraberliğe hizmet edecek, eğitimde kalitenin artmasına katkı sağlayacak etkinlik ve organizasyonlar düzenlemelerinin daha faydalı olacağı kanısındayız.

 

ZİHNİYET DEVRİMİ

Ülkemizin son yüzyılda göstermiş olduğu performans gerek gelişmiş ülkeler gerekse ülkemizi örnek alan diğer gelişmekte olan ülkeler tarafından dikkatle takip edilmektedir. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı, Anadoluya gelişimizin bininci yılı gibi hedeflerimiz var. Avrupa Birliğine tam üyelik gibi bir hedefimiz var. Ülkemizi muhasır ülkeler seviyesinin üzerine çıkarmak gibi bir hedefimiz var. Binlerce yıllık tarihimiz, başarılarımız, bilimde, sanatta, edebiyatta elde ettiğimiz birikimlerimiz, bize ışık tutan bilim insanlarımız ve bilge insanlarımız var. Üzerinde yaşadığımız değerli topraklarımız, kültürel renkliliğimiz ve etnik çeşitliliğimiz bizi ayrışmaya değil ilerlemeye, gelişmeye, kalkınmaya davet ediyor. Sahip olduğumuz zenginliklere başka ülkeler gıpta ile bakarken bizler değerlerimize sahip çıkmalı, sahip olduklarımızın farkında olmalıyız. Artık siyasi kavgaları, etnik ayrılıkları, birbirimizin yaşam tarzına dil uzatmayı, tahammülsüzlükleri bir kenara bırakmayı öğrenmeliyiz, farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak görmeli bu topraklar üzerinde yaşayan herkesi bu toprakların bir değeri olarak kabul etmeyi, barış ve kardeşlik içinde yaşamayı başarmalıyız. Küçük işlerle uğraşmayı bırakmalı, bizi oyalayan gereksiz konuları aşmalıyız. Hep birlikte bir zihniyet devrimi gerçekleştirmeliyiz. Bu duruşu en başta öğretmenlerimiz, çocuklarımızı emanet ettiğimiz değerli eğitimcilerimiz başarmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları