Yaşar Adıyaman

Geleceğimiz Olan Gençleri Geleceğe Hazırlama Çocuk Eğitiminde 40 Altın Kural

Yaşar Adıyaman

Geleceğimiz olan gençleri bu günün çocuklarına verdiğimiz değeri aman çocuğum yere düşmesin, aman çocuğum acı çekmesin, aman çocuğum ne olacak kaygısından ziyade onları hayata hazırlamak zorundayız.

Çocuklara sorumluluk ve aidiyet duygusunu, bilgiden önce bilinç ile hem onlara bir gelecek hemde insanlığa bir gelecek hazırlamak mecburiyetindeyiz. Yeni nesil ultra "Z" kuşağı kavramı küresel bir köy olmuş dünyanın karmaşık yapısı içinde uygulamalı eğitimler göreceli kavramlar ve kazanımlarla çocuğu gelecek kaygısı taşımadan donanımlı bir şekilde yetiştirmeliyiz.

Bu günün çocukları  başta uyuşturucu madde bağımlılığı olmak üzere her türlü bağımlılıktan uzak, kendi ayakları üzerinde durabilecek birer birey olarak; topluma yöneltilmiş genç bir beyin ile hayatın tüm zorluklarını bilerek yetiştirmeliyiz.

Ülkemizi kasıp kavuran bağımlılık her gün gençlerimizin ölümüne veya bilinç kaybına uğramasına sebep olmaktadır. Gençlerimizin geleceğini çalan, emperyalist güçlerin kirli emelleri ile doldurdukları başta esrar, eroin, kokain ve sentetik uyuşturucular olarak bonzai, flaka, skunk, jamaika, med ve sentetik hapları ile dolup taşarken kimilerin ceplerini dolduruyor kimilerin canlarını alıyor kimi devletlerin geleceğini yok ediyor. İşte tam bu noktada dur demek ve çocuklarımıza sahip çıkmak için;

Dünyanın neresinde olursa olsun çocukların, diğer bütün canlılarla kusursuz bir uyum içinde yaşayabildiğini; her canlının yaşam hakkını, ekolojik dengeleri ve doğa yasalarını kendiliğinden, koşulsuzca koruduğunu, insanın yetişkinliğe evrilirken geçirdiği karmaşık “özünden uzaklaşma” dönüşüm ve değişim ile “Büyüyen” insanın hızla doğallıktan vazgeçişini, ait olduğu gezegene, damlası olduğu insanlık okyanusuna düşmanlığa kadar nasıl dönüşüverdiğini, içinden geçmeye çalıştığımız şu son karanlık çağın nedenlerini irdelememiz insanlığın yeniden kurtarmanın neden sonuç ilişkisi içerisinde düşünce, fikir ve edinimsel kavramları ile birlikte icraatlar ile birlikte harekete geçmek elzemdir.

Günümüzde yetişkin dünyanın “çocuk” hayalinde rol oynayan duygusal, sosyolojik, antropolojik, dinsel etkenlerin hiçbiri; dünyaya gelen her çocuğun koşulsuzca hak ettiği özgür, eşit, adil, güvenli yaşama hakkını sağlayamıyor. Sınıfsal farklar, inançlar, töreler, yoksulluk, eğitimsizlik, ayrımcılık, savaşlar, doğal afetler ve ölümle iç içe yaşamak; çocukluğun muhtaç olduğu sevgi, şefkat, saygı ve anlayışı neredeyse olanaksız kılıyor. Dünyanın büyük bölümünü ele geçiren şiddet, en çok çocukları vuruyor. Bir yandan teknoloji, iletişim baş döndürücü bir hızla gelişiyor; bir yandan her gün sayısız çocuk katlediliyor, taciz ediliyor, istismara uğruyor. Bu sarsıcı zıtlık gelecek endişesini kat kat artırıyor.

Artık hızla farklı davranmak durumundayız. Sevgi ve umut yeşertmek tutkusuyla dünyaya getirilen çocukların, ilk andan başlayarak aslında ailelerine “ait” olmadığını; bağımsız, özgür ruhlar olarak büyümeyi hak ettiklerini; dünyayı değiştirme güçlerini bir an önce açığa çıkaracak düşünsel ve duygusal ortamları sağlamak zorundayız. Çocukların önünde yürümekten vazgeçme zamanımız çoktan geldi. Şansımız varsa, onların usulca yanında yürüyebiliriz. Yine de çoğunlukla arkada kalacağımız ve ancak soluk soluğa yetişmeye çabalayacağımız açık. Bu gerçeğe, bu hak edişe, bu değişime bir an önce teslim olmak, kabullenmek, alışmak, artık ebeveyn-çocuk ilişkisini sürdürülebilir kılmanın da tek koşulu belki de.

Elbette sabır gerek öncelikle. Sabır içinse, bilginin yarattığı güven gerekir. Çocuklu yaşamın gerektirdiği güven, sabır, hoşgörü ve sağduyuyu çoğaltmak, genişletmek için kesintisiz kaynaklardan biri edebiyattır. Edebiyat metinlerinin yüreğimizde sonsuzca birikmesi, yaş farklarının silinmesini, birbirini anlamayı ve yaşamda birlikte daha cesur adımlarla yürümeyi mümkün kılar; nesiller arasında zamanla farkına varılan mucizeler yaratır. Bir diğer önemli kaynak, ülkemizde nitelikli örnekleri epeyce ender görülen bilgilendirici kitapların başında Şehvan Karakoyun Çocuk Eğitiminde kırk Altın Kural kitabı ile adeta yirmi yıllık bir emeğin ürününü biz insanlara sundu her ebeveynin baş ucu kitabı olarak gördüğüm bu eser çocuk hakları, ülke ve dünya gerçekleriyle uyumu açısından bence benzersiz olan kitap, altını çizerek, tartışıp düşünerek okumak için günümüze ve geleceğimiz olan çocuklarımızın daha iyi yetiştirmek için bir reçetede sunmaktadır.

Çocuk basit değildir. İnsanoğlunun milyonlarca yıllık dünya yolculuğunun tüm kodlarıyla donanmış mükemmel bir varlık olarak geldiği dünyada, gelişkin ve yaratıcı bir yaşam sürdürebilir. Bunun tek koşulu, yetişkinlerin onlara engel olmamasıdır. Hayatı okurken, tartmamız gereken tam da budur. Her koşulda çocukların, gençlerin tarafında olabiliyor muyuz; dünyaya, olaylara bakış açımızda, ilişkilerimize tutunma seçimlerimizde bunu başarabilirsek daha yaşanabilir bir dünya görebiliriz. Son olarak kitabın tanıtım bölümünde, Şehvan Karakooyun, eğitimin amacı; öğrenciyi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yetiştirmek, iyi bir insan olmaları için gerekli bilgi ve alışkanlıkları kazandırmaktır. Bireyin iyi bir insan olmasını, değerler eğitimi sağlar.

 Değerler eğitimi, ailede başlar ve bireyin yaşamının sonuna kadar devam eder. Değerler, iyiyi ve yapılması gerekeni gösterir. Hangi davranışın iyi, hangisinin kötü olduğu da eğitimle öğrenilir. Değerler eğitimi, ailede başlar, okulda pekiştirilir ve hayat boyu devam eder.

İnsan değerleri bilmiş olarak doğmaz. Değerleri sonradan öğrenir. Değerler, çocuklardaki iyi tarafı ortaya çıkarmayı ve kişiliğini bütünüyle geliştirmeyi sağlar.

Toplum bir okuldur. Toplumu oluşturan insanlar bu okulun hem öğretmeni hem de öğrencisidir. Biz hangi durumda nasıl davranmamız gerektiğini, içinde yaşadığımız toplumun yetişkin bireylerinden veya yaşıtlarımızdan öğreniriz. Değerlerin öğrenilmesi, bir sosyal öğrenmedir. Günümüzde akademik başarı kadar, değerler eğitiminde de başarı gerekir.

Günümüz dünyasında, akademik başarı kadar, hayatın vazgeçilmezi hâline gelen dürüstlük, saygılı olma, rahat iletişim kurma, insan ilişkilerine özen gösterme, nezâket kurallarına uyma, inisiyatif kullanma, iş disiplini, temizlik, insan haklarına ve farklılıklara saygıyı duyma, doğayı ve çevreyi koruma gibi davranışları önemseyen insanlar yetiştirmekte önemlidir. Birey bir bütün olarak ele almakta, insanı insan yapan özelliklerin geliştirilmesine çaba harcanmaktadır. Bunlar eğitimin en temel amacıdır.

Değerler eğitiminin amacı, çocuğun doğuştan getirdiği iyi taraflarını ortaya çıkarmak; kişiliğinin her yönüyle gelişmesini sağlamaktır. Bireyi ve toplumu ortak değerlerle donatmaktır.

Değerler eğitimi evrensel ölçekte kabul görmüş olan değerler olmalıdır. Temel değerlerin hem bireye hem de topluma olumlu katkıları olan değerler olmalıdır. Sevgi, saygı, dürüstlük, dayanışma, paylaşma, mutluluk, sabır, cesaret, empati, adalet, huzur, yardımlaşma, sorumluluk ve barış gibi değerler hayatı yaşanılır kılar.

Yorumlar 1
Şehvan 26 Nisan 2022 17:00

Kaleminize sağlık, yazılarınızın sürekli olması dileğiyle

Yazarın Diğer Yazıları