Sedat YÜZBAŞIOĞLU (Kuyumcu)

'Altın'ı satan bilir'

Haber-Röportaj İkram KALİ

Van'da "Binbirçeşit" mağazaların yaygın olduğu 1940'lı, 50'li dönemlerden Kuyumculuğa dönüşen mağazalardan biri'de Yüzbaşıoğlu mağazasıdır. Dededen toruna, torundan bugüne gelen mağazanın geçirdiği evreleri Sedat Yüzbaşıoğlu yaşayarak anlatıyor. Sedat Yüzbaşıoğlu ticaret ruhu ile ailede başlattığı ve başarıya ulaştırdığı değişimi özetliyor.


Sizi tanıyabilir miyiz?
1959 yılında Van'da doğdum. 2 Çocuğum var.


Kuyumculuğa ne zaman başladınız?
Mağazamızı 1940'lı yıllarında dedem işletiyormuş. Dedemin yanında babam ve amcamda aynı zamanda çalışıyormuş. Mağazayı daha sonra babam devam ettirdi. Bende ticareti çok seviyordum. Meslek hayatıma, okul yıllarımda başladım. Okul sonrası babamın yanına gelip işi ucundan kenarından tutuyor ve öğreniyordum. 1965 yılından bu yana dede baba mesleğini sürdürüyorum. O dönemde dükkânımızın ismi Yüzbaşıoğlu' ydu


Kuyumculuğa tam olarak ne zaman döndünüz?
O dönem özelliği olan mağazalar yoktu. Bir dükkânda manifatura, hazır giyim, kundura, halı, orlon ve kuyumculuk bir arada satılıyordu. Ortaokulda dükkâna çok sık gidip gelmeye başladım. Bizim zamanımızda liseye hazırlık filan yoktu. Dershane yoktu. Mecburen büyükşehirlere gidiyorduk. Bir müddet İstanbul'da dershaneye gittim. Daha sonra üniversiteyi kazandım. Fakat sevmediğim bir bölüm çıktığı için okumadım. İstanbul'da tek başına özellikli dükkânlar gördüm. Özelliği olan mağazalar ön plana çıkmaya başlamıştı. Bende gelip babama mağazaların özelliklerini anlattım. Babamda o dönem dedemden yeni ayrılmıştı ve kendisine bir dükkân açmıştı. Yine dükkânımızda birçok çeşit malzeme satıyorduk. Hem manifatura hem kuyumculuğu bir arada yapıyorduk. Van'ın artık özellikli bir mağazaya ihtiyacının olduğunu düşündüm. Çünkü manifatura ve kuyumculuğu bir arada yapamıyorduk. Babama anlattım ama babam kabul etmedi. Babam "oğlum sen bizi batıracaksın" dedi. Babam esnaf kurallarına çok dikkat ederdi. Bu nedenle riski sevmedi çekinirdi. Bende babama olmuyor bu şekilde dedim.


Mağazayı değiştirmeyi kafanıza koymuştunuz
Evet. 1975 yılından sonra hazır giyim artık ağır basıyor manifatura geri planda kamaya başladı. Babam bu sefer dışarıdan hazır giyim almaya gidiyordu. Şoratan Salih parti malları satıyordu. Bende kendisini çağırdım ve dükkânda bulunan manifatura malzemelerini Şoratan Salih'e sat dedim. Babamda bu olayı duyunca küplere bindi. Babamla aramızda mücadele başladı. "Oğlum satalım-bitirelim ondan sonra yapalım" dedi. Bende gençliğimin heves ve heyecanıyla biran önce hayalimdeki dükkânı kurmak istiyordum. Neyse manifatura malzemelerini boşalttık. Ama babam bu olaya çok üzülüyordu. Boşalan raflara boş görünmesin diye bez çekiyordum. Babamla epeyce mücadelem oldu ama malları satarak bitirdim. Ondan sonra dükkânın içine bir tadilat dekor filan yaptırdım. O dönem kuyumculuğu çok iyi yapıyorduk. Hem manifatura hem altın işi yapıyorduk. Oda çok zorluyordu. İstanbul'da gördüğüm özellikli mağazaların aynısını Van'da açmak istiyordum. Van'da kuyumcu da yoktu. Bir dedem birde biz vardık.


Mağazanızın isimi neydi?



'Diba' mağazasıydı. Diba ismi İran Şahı'nın hanımı Ferrah Diba'dan geliyordu. Dedem bu isimden esinlenerek mağazamıza "Diba" ismi koymuş. Çünkü o sıralar Vanlıların Şah ve ailesine karşı derin bir sevgisi vardı. Babam dedemden ayrılıp yeni mağaza açınca dükkanımızın ismini Yüzbaşıoğlu bırakmış. Kuyumcu mağazası artık açılıyor. 1970'li yıllardı. Dükkânı hazırladık daha sonra Yüzbaşıoğlu levhasını astık. Babamla birlikte İstanbul'a gittim. Orada daha önce altın aldığımız esnafların yanına gittik. Müslüman ve gayri Müslim esnaflar vardı. O esnafların hepside dedemi çok iyi tanırlardı. O dönem babamda dedemle çalıştığı için oradan altın almakta sıkıntı çekmedik. Babama biraz daha yakınlık gösterdiler ve yeni bir işe girmişsin hayırlı olsun şeklinde yakınlık gösterdiler. Baya bir çeşit altın aldık. Van'a döndük. Mağazamız büyük bir ilgi görmeye başladı.


Ne tür altın aldınız?
O zamanki gelinlere genelde zincir takarlardı. Ekonomik gücü olmayanlar bir metre, gücü olanlar ise 2 metre alıyordu. O dönemki gelinlerin olmazsa olmazı zincirdi. Zincirlerin birde ortasında tuğra kolye vardı. Moda oydu. Birde habbeler vardı. Bunları bizden bir önce kuşaklarda nine ve annelerimiz kullanırdı. Ama şuan moda çok değişti. Şimdiki gelinler düğünlerde set takıyorlar.


Kuyumculuğa babana rağmen giriyorsun ailenin bakışı nasıl? ?
Annem bana oğlum baban bu konuya çok üzülüyor diyordu. Bizi bitirecek- bizi batıracak gibisinden. Daha sonra çok mutlu oldu. Küçük Vedat'ta artık büyüdü ve dükkana gelmeye başlayınca babamın yükünü biraz daha hafiflettik. O dönem öyle başladık ve bugünlere kadar geldik. Halen işimize devam ediyoruz.


Altın takıları nereden alırdınız?
Genelde İstanbul'dan alırdık. Bu işin imalatı İstanbul'du. O dönemler Anadolu'nun tamamı İstanbul'dan alışveriş yapardı. O dönem imalat çok az olarak birde Adana'da vardı. Daha sonra Mersin, Maraş bu yerlerde imalat yapılmaya başlandı. Zaman geçtikçe artık insanlar altının yükselmesi, risk nedeniyle illerinde imalat yapmayı tercih ettiler. Bu imalat Malatya, Ankara, İzmir, Trabzon gibi birçok illerde başladı.


Van'da neden altın imalatı yok?
1990 yılında Van'da altın imal etmeyi çok istedim. Bunun için de baya çalıştım fakat o dönem hammadde, usta sıkıntısı, ayar evi bulunmaması nedeniyle bunu yapamadık. Altın teknolojisi bu kadar gelişmemişti. İlkel usullerle üretim yapılıyordu.


Van'da altın müşterisini kaça ayırırsınız?
Altın yatırım amaçlıdır. Yani takı için alanlar hem takı hem de yatırım içi alıyor. Altın hem dar gün dostu hem de takı. Altın yatırımı Anadolu'nun güvencesidir. Bu hiç değişmez. Bilindiği gibi iki tane büyük kriz yaşadık. 2000-2004 yılları arasında. Bu krizi Anadolu insanı çok daha hafif atlattı. Çünkü birikimlerini altın olarak değerlendirmişlerdi. En dar günde altın satarak ödemelerini yaptılar. Bundan dolayı krizden çok az etkilendi. Batı illerindeki insanların parası genelde bankada oluyor. Ama Anadolu insanı parasını sürekli altına yatırıyor. En fakir insan bile en azından bir çeyrek bile alarak bir tasarruf yapıyor. Parayı bankada değerlendirmektense en azından bir altın alayım düşüncesi var insanımızda. Üç aşağı beş yukarı dar günde satıp borcunu veriyorsun. Buda çok tasarruflu bir şey. Altın her devirde dar gün dostudur. Bundan dolayı insanımız için altına yatırım yapmak basit ve önemlidir.


Altında bir moda var mı?


Tabi ki var, yani altın kendini daima yenileyen bir sektör. Anneannelerimizin döneminde habbe vardı. Ondan sonraki nesilde ise zincir moda oldu. Zincirsiz bir gelin düşünülemezdi. 1 veya 2 metre zincir mutlaka alınırdı. Daha sonra işler ve moda değişince örf adetlerde değişmeye başladı. Takılar set olamaya başladı. 1979 yılında altın fiyatları bugünkü gibi artık artmaya başladı. O dönemler bir memur maaşına bir bilezik alınabiliniyordu. Zincir, bilezik, gerdanlık alıp düğünlerde ayrı ayrı takabiliyordun. Sonra şartlar ağırlaşmaya başlayınca bunların hepsi bir arada bir set olmaya başladı. Artık insanlar set aldığı zaman bir bilezik almaya gerek duymuyordu. 2000 yıllarında ise bir kriz yaşadık. İnsanlar ellerinde ne varsa tüketmeye başladı. O dönemi öyle atlattık. Bir durgunluk yaşadık. Daha sonra tamamen tasarrufa yönelik işler yapılmaya başlandı. Cumhuriyet altını, çeyrek, yarım bu altınlara yöneldiler. Buna de medyanın yönlendirmede çok etkisi oluyor tabi. Ekonomistlerin konuşması insanları yatırıma yönlendiriyor. Ağırlık bu sefer sarrafiyeye döndü. İnsanlar tamamen yatırımlarını bu şekilde değerlendirmeye başladı. Beyler hanımlarını biraz geride bırakarak tasarruf yapmaya başladılar.


Habbeler nerede yapılıyordu?
Bunlar ekseriyetle Mardin'de yapılıyordu. Dede, nine ve annelerimizin dönemlerinde aşırma denilen 5'i bir yerde vardı. Genelde bunlar takılıyordu. Ondan sonrakiler ise bir habbe ortasında 24 ayar top ortasında bir tane beşli bunu boyunlarına takarlardı. Bunlar ekseriyetle Mardinden getirilirdi. Bu işi Mardin'de Suriye kökenli ustalar yaparlardı. Bu sektör Mardin'de şuan gümüşe dönmüş vaziyette. Zenginleri ise İstanbul'a göç edip orada yapıyor.


Sarraf nedir? Kuyumcu Nedir?
Sarraf sadece çeyrek, tam, yarım altın satanlara deniliyor. İşlenmiş bilezik, kolye, küpe, yüzük, gerdanlık gibi altın satanlara ise kuyumcu denir.


Van'da kıymetli taşa ilgi var mı?
Van'da değerli taşa her zaman ilgi olmuştur. Önceleri elmas vardı ama daha sonra pırlantaya geçildi. 1990'lı yıllarda ve öncesinde Van'ın zengin aileleri İstanbul'a gidip pırlanta gibi değerli taşlar alıyorlardı. Şimdilik lükstense tasarrufa yöneliyor. Altın kara gün dostudur diye insanlar altından vazgeçmiyor. Altına daha çok ağırlık variyorlar.


Van'da kuyumcu sarraf kimler vardı?
Van'da ilk olarak dedem Celal Yüzbaşıoğlu kuyumculuk yapmaya başladı. Sonra amcam Sedat Yüzbaşıoğlu dedemle birlikte kuyumculuk yapıyordu. Daha sonra babam Sabahattin Yüzbaşıoğlu ikinci kuyumcu dükkânı açtı. Bizden sonra Naif Koyuncu vardı. Oda yarı manifatura, yarı kuyumculuk yapıyordu. Daha sonra Günerler açtı. Necdet Güner, Özkan Güner. Süreç bu şekilde ilerledi.


Kuyumcular Derneği nasıl kuruldu?
Daha sonra Van'da bir nüfus artışı oldu. Nüfus artınca kuyumcu sayısı da artmaya başladı. Van için bir şeyler yapalım dedik ve bir dernek kurmak istedik. Bu sektör başıboş olmasın istedik. Birde dışarıdan gelen insanlar çok ürkek oluyordu. Hep böyle sınıra yakın olduğumuz için İran altınımı, İran'dan mı geliyor gibi bir güvensizlik vardı. Bizde bunu anlata anlata tabi bir nevi yıldık. Artık bir dernekleşmek istedik. Altıncılara tamamen bir güvenin gelmesini istedik. Bizden yaşça büyük Menduh Tomar vardı. O ağabeyimizi de dernek başkanı yaptık. 1996 yılında hayatını kaybedince bu sefer beni başkanlığa layık gördüler. Sağ olsun arkadaşlarla birlikte 16 yıl bu işi götürdüm. Van'a karşı bir vefa borcumuz vardı ve bu borcu ödemek istedik. Bu sektörü daha belli bir seviyeye getirmek istedik. Artık insanlara biraz daha faydalı olmak istedik. O dönem başladığımız zaman Van'da 12-13 tane kuyumcu vardı. Ama şimdi 58 kuyumcu var.


Van'da İyi ustalar var mıydı?
Necmettin Terzioğlu ağabey vardı. Kendisi aynı zamanda özel imalat yapıyordu. Mesela taş götürdüğün zaman o taşı sana yüzük yapıp verebiliyordu. Hem altın hem gümüş imalatı yapıyordu. Kendi el becerisiyle çok güzel işler yapıyordu. O dönem Necmettin usta ve Menduh Tomar usta vardı. Onlardan önce Çerkez Mehmet Usta varmış.


Altın ticareti nasıl yapılırdı?
Babamın döneminde çek ve senet olayı yoktu. Her şey sözdü. Her şey güvene dayalıydı. Babamda o sözünden hiçbir zaman ödün vermedi. Altınları sattığı zaman hemen onların parasını gönderiyordu. Dükkânımız özellikli olduğu için bu kez müşterilerde bizi tercih etmeye başladı. Dükkânımızda çeşit bol olunca işlerde artmaya başladı derken bugünlere kadar geldik.


Altın müşterisi neye dikkat etmelidir?


Altın alırken önce ne amaçla altın aldığını bilmesi gerekir. Eğer insanlar tasarruf amaçlı altın alıyorlarsa kendilerine Cumhuriyet altını tavsiye ediyoruz. Altın güven, sırdaş isteyen bir iştir. Dedemin zamanında altınlarını bile kasaya emaneten bırakan insanlar vardı. Çünkü banka olayı yoktu. O dönemler insanlar kuyumcuları tercih ederlerdi.


Dedeniz ve babanız ilke olarak neyi tavsiye etti?
Dedemden ve babamdan çok gördüm ilk önce dürüstlük. Dürüst olmayı, her zaman sözümüze sadık kalmayı bize öğrettiler. Hiçbir zaman sözümüzü yemedik her zaman sözümüzün arkasında durduk. Hangi gün demişsek o gün o parayı ödedik. Bu güveni sarsarsan İstanbul'da o gün silinirsin.


Altınını mağazada unutanlar oluyor mu?
Evet, çok oluyor. Bir gün bir dostumuz hanımıyla gelmişti. Trabzon bileziği vardı. Bir ev alacaklardı paraları eksik çıkmış. Altını tarttık ama onların düşündüğü gibi olmadı ve çekip gittiler. Bir baktım masanın üstünde bir Trabzon bileziği bugünkü değer ile 8-9 bin TL tutuyor. Meğerse kadın unutmuş gitmiş. Aldım kasaya koydum daha sonra heyecanla gelip altınlarını alıp teşekkür ettiler.


Erkeğe yönelik altın satışı nasıl?
Erkeklerde altın kullanıyor ama çok az. 70'li yıllarda daha fazlaydı ama şimdi çok az. Erkek yüzüğü o zamanlar şövalye yüzük derlerdi. Büyük ve gösterişliydi. Birazda otobüs, kamyon, taksi şoförleri takarlardı. Biraz daha efe insanlar takardı. O zaman aksesuarı tamamlayan unsurlardı. Daha sonra boyuna zincir çıktı. Buda 80'li yıllarda vardı. Zincir ve künye takıldı. Son zamanlarda kalktı. Artık erkekler nişan yüzüğü takıyor.


Altın satış dönemi ne zamandır?
Mevsim olarak ekseriyet son baharda satışlar çok fazla oluyor. Bir nevi köylünün mahsülü kaldırılıp ürününü satma ayıdır. Bir de iki Bayram arasında düğün yapmama mevzusu olduğu için son baharda satışlar iyi oluyor. İki bayram arasında düğünlerin yapılmaması halen devam ediyor.


Emanet takı olayı nasıl oluyor?
O bir ara çıktı. Fakat artık kalktı. Son zamanlarda altınlar yükselince insanların alım gücü azaldı. Bazıları takıyı kiraya verelim dediler. Buda kredi kartı veya altın miktarı kadar para ödüyorlardı takıyı taktıktan sonra altını geri getiriyorlardı. Bir kira bedeli ödüyorlardı. Bunu bir iki arkadaşımız yıllar önce yaptı ama şimdi yapılmıyor. Çünkü takıyı gelinden geri almak çok zor oluyor. Aileler arasında tartışma çıkarmaya başladı. Birde altın deforme oluyordu. Kuyumcular onu geri alınca ezilmiş veya eğilmişse işçilik parasını da alıyordu. İnsanlarda birde bir onur meselesi var. Borç alayımda ama kiralamayayım düşüncesi ile bu işten vazgeçildi. Birde altın almak çok kolaylaştı. Kredi kartına 6 ay taksitle altın alınabiliyor.


Van'da bir kuyumcular pasajına ihtiyaç var mı?

Aslında var. Biz bunun çok araştırmasını yaptık. Fakat Van'da ahbap-çavuş ilişkisi var. Bu halen devam ediyor. İnsanlar bir pasaj olayında iki dostunun dükkânı karşı karşıya ise ne ona gidebiliyor ne de diğerine başkasından alışveriş yapmak istiyor. Ama o görecek diye yapamıyor. Van'ın kültür yapısı şuan pasaja müsait değil. Bizim Van insanında bir huy var. Kesinlikle ikinci kata çıkmaz. İnsanımız basamaklı yere girmiyor. Böyle bir alışkanlık var..


Bu işe aileden devam edecek olan var mı?
Tabi var. Oğlum Veysel askerden geldi ona mesleğin inceliklerini öğretiyorum. Veysel şuanda deden kalma mesleği devam ettirmeye çalışıyor. Yüzbaşıoğlu ismini indirmemeyi hedefliyoruz. Bizde diğerleri gibi çekip gidebilirdik ama gitmedik. Memleketimize hizmet ettik. Şuana kadar çizgiyi bozmadık. Sürekli aynı prensiple devam ettik. Kalitede hiçbir zaman ödün vermedik. İnsanlara karşı sürekli dürüst olduk ve doğru konuştuk. Oğluma da bunu sürekli söylüyor, öğretiyorum.


Unutamadığınız bir anınız?
Bilindiği gibi kuyumcu dükkânları büyük şehirlerde biraz daha küçükler. İlimizde yöre itibari ile aileler alışverişe kalabalık bir şekilde geliyor. Bundan dolayı dükkânlarımızı geniş tutmaya çalışıyoruz. Bir gün bir aile altın almaya geldi. Kız tarafı genelde çok altın almak istiyor ama erkek tarafı da elinde bulunanan paraya göre altın almak istiyor. Bundan dolayı her iki tarafa da yardımcı olmaya çalışıyoruz. Her zaman dengeyi bulmak istedik. Bu durumlarda hiçbir zaman fırsatçılık yapmadık. İki tarafın gönlüde hoş olsun diye hep dengeli olmayı tercih ettik. Bir gün yine iki kalabalık aile geldi. Biraz münakaşa filan neyse biraz altın aldıktan sonra bir minibüse binerek gittiler. Dükkân biranda boşalınca bende biraz rahatladım ve içeriye gitmeye karar verdim. Bir baktım koltuğun üzerinde bir çocuk. Kundakta bebek. Bebek yatıyordu ben de çok şaşırdım. Sağa sola baktım kimse yok. Aradan biraz geçtikten sonra baktım annesi geldi. Altın heyecanına kapılan aile çekip gittiler ve çocuğu orada unuttular. Annesi bir heyecanla geldi. Bende çocuğunuz bıraktığınız yerde uyuyor dedim ve çocuğunu alıp gitti.


Başka neler yaşadınız?
Birde mesela bazı insanlar var altınlarını satmaya geldikleri zaman çok üzülüyorlar. Eskiden Van'da kimin ne olduğunu herkes çok iyi biliyordu. İnsanlar altınlarını bozduğu zaman utanıp üzüldüklerinden kendileri gelmezdi. Bir yakınıyla gönderirlerdi. Eskiden karısının, kızının altınını satmak bir ardı. Ama şimdi öyle değil insanlar artık rahatlıkla alıp satıyorlar. Eski Vanlı ailelerde halen öyle karısının kolundan altını çıkarmak bir ardır. Eskiden insanlar altınlarını gizli bir şekilde satarlardı. Eskiden karısının altının satmak insanlara ar gelirdi. Karısının altını satıp gözleri dolan, hüzünlenen insanlarda gördüm. Babam bu insanlara " Canını sıkma, bir şey olmaz paran olduğunda yenisini alırsın" şeklinde tesellide bulunuyordu. Bir müddet sonra hanımını alıp getirirdi ve ona yeni altın alırdı. Alırken de çok mutlu oluyorlardı. Bir borç ödüyor gibi seviniyorlardı. Babam "Alacaklı gördüğü yerde ister, hanım borcunu her gün ister" derdi. Satan adama bu kelimeyi derdi. Eskiden alışverişin bir tadı vardı. Şimdi ki gibi değildi. Alıp satanlar belliydi. Şimdi artık bir çocuk bile biraz para biriktirdiği zaman gidip altın alabiliyor. Bu alışkanlıklar çocuklar için bir yandan iyi ama bir yandan da iyi değil. Önceleri iş yaparken çok zorlanıyorduk. O zaman teknoloji bu kadar gelişmemişti. Altın sürekli güncel olduğu için biz bile yarım saatte bir İstanbul'u arar altın fiyatı alırdık. O dönem telefonları santrali arayıp yazdırıyorduk. Acil yazdırıyorduk. Çin çin çaldığı zaman İstanbul'un olduğunu hemen anlıyorduk. Altın fiyatlarını İstanbul'da ki kapalı çarşıda bulunan kuyumculardan öğreniyorduk.

Bakmadan Geçme