BÖYLESİ BİR DEPREM ORTAMINDA SİYASİ RANT BEKLENTİSİ ÇOK YANLIŞTI.

Rıdvan CAN, Vansesi Gazetesi Muhabiri
Bu sütunlardan sizlere başarı ve mutluluk öykümü anlatmayı çok isterdim. Ancak 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 de yaşadığımız büyük depremler olmasaydı. 'Olmasaydı' diyorum çünkü her iki felaketin ardından Van'da geçen her günüm hüzünlü oldu. Hani derler ya 'bazı şeyler anlatılmaz sadece yaşanır. Bizimkisi öyle oldu. Yaşadığımız büyük depremler ve binlerce artçılarla yaşadığımız sıkıntı ve sorunları tüm boyutlarıyla anlatmak mümkün değil. Deprem sonrasında anlatılacak birçok hikaye ve kahraman var. Biz bundan halkımızın içinde bulunduğu sıkıntıları siz değerli okuyuculara yansıtıyoruz
İlk depremin yaşandığı gün evdeydik. Güneşli ve güzel bir Pazar günüydü. Çocuklarımla beraber balkonda çay içiyorduk. Bir ara ben içeri geçtim ve iki oğlum balkonda kaldı. Eşim mutfaktaydı O anda büyük bir uğultu duydum. Bu uğultunun ne olduğunu anlamadan, büyük bir sarsıntı oldu. Hemen balkona koştum, çocuklarımı kucağıma alarak hızlı bir şekilde merdiven basamaklarından inmeye çalıştım. Eşimi ve çocuklarımı evimizin önünde bulunan bahçeye bırakarak komşularımın yardımına koştum. Kadın çoluk çocuk kim varsa herkesi bahçeye topladım. Kadınların kimisi baygın, kimisi ağlıyor. Bir taraftan onları teselli etmeyi çalışıyor, bir taraftan da yakınlarımı arıyordum. O gün kıyamet koptu sandım. O karmaşa içinde komşumuzun gelini ağlayarak yanıma geldi. Bana 'Rıdvan kaynanam evde kalmış, çıkamıyor' diye seslendi. Ben sarsıntıların devam ettiği o anda eve girdim. Yaşlı teyzeyi belime alarak evin ikinci katından aşağı kadar getirdim. Yaşlı komşumuz öyle çaresizdi ki o anı asla unutmam. Teyzeyi de ailemin bulunduğu bahçeye bıraktım. Daha sonra gazete büromuzun yanında bulunan 5 katlı binanın çöktüğü haberi geldi.
Akşam saat 17.00 sıraları gibiydi, ben ailemi ve yakınlarımın iyi olduğundan emin olduğum için hemen yıkılan binalarda göçük altında kalan insanların yardımına koştum. Fakat çok geçti o gün bir kıyamet gibiydi, herkes tedirgin, herkes çaresiz ve perişan durumdaydı. İlk deprem Erciş ve Van merkez köyleri vurmuştu. Van merkezi ise ilk depremde fazla etkilenmemişti.
İkinci depremde Van'da olmadığım için depremi yaşamadım. Batman'da bulunuyordum. Depremi duyar duymaz Van'da bulunan yakınlarımı aradım. Aradığım yakınlarım, depremin şiddetinin ilk depremden daha büyük olduğunu söylediler.
İkinci deprem Van ve merkez köylerde daha yıkıcı oldu. Kış olmasından dolayı Van halkı zorunlu olarak Türkiye'nin dört bir yanına göçe etti. Nitekim bu göç, Van da ekonomik ve sosyal yapıyı olumsuz etkiledi. İkinci deprem Van'da yaşam alanı bırakmadı. Evler in yüzde 30'u yıkıldı, yüzde 30'u da orta hasarlı olduğu için insanların barınacak yerleri kalmadı. Evi hasarsız olanlar da deprem korkusuyla evlerine giremedi. Şehirde yaşam durma noktasına geldi. İkinci deprem bilhassa kamu binalarını ve hastaneleri etkilemişti. Kısacası ikinci depremden sonrası Van merkezde hayat durmuş, Van adeta hayalet bir şehre bürünmüştü. İkinci deprem Van'da yaşayan insanların mal kayıpları yanında hayallerini ve gelecek beklentilerini alıp götürmüştü.
Depremlerde yaşanılan en büyük sıkıntı barınmaydı. İlk depremin ve ikinci depremin ardından uzun zaman geçmesine rağmen insanlar çadır bulmakta zorluk çekiyorlardı. Şimdi bile çadırda kalan ailelerin olduğunu görüyoruz. İnsanların en büyük sıkıntısı barınmaydı. Depremde herkes gibi bizde en çok barınma zorluğu çektik.
Şabaniye mahallemizde yaklaşık 45 yıldır aynı sokağı paylaştığımız komşumuz vardı. Komşumuz 57 yaşında bir büyüğümüzdü. Kendisine deprem öncesi kanser teşhisi konulmuştu. İlk depremde bile hastanede tedavi görüyordu. Hastanenin ağır hasarlı olmasından nedeniyle evine getirildikten sonra kendisine geçmiş olsun ziyaretine gittiğimde ' Amca bir ihtiyacınız var mı?' dedim. Ağlamaya başladı.
'Rıdvan çocuklarım size emanet' dedi. Benden bir çadır istedi. O gün bir çadır bulmam gerekiyordu. Fakat kimi aradıysam, kime ulaştıysam, çadır sorununu çözemedim, bir çadır bulamadım. O gün gece geç saatlere kadar araştırdım, uğraştım maalesef girişimlerim sonuç vermedi. Ertesi gün sabah bir gazeteci meslektaşımı aradım sağ olsun çok yardımcı oldu. Ve çadır sorunumu çözerek gece çadırı gönderdi. Çadırı komşumuza gece saat 11.00 de götürmeye hazırlanıyordum ki… Kanser hastası olan, çadır bekleyen komşumuzun hakkın rahmetine kavuştuğu haberi geldi. Orada öylece kaldım. Depremde beni çok duygulandıran, hafızama kazınan olay buydu.
Yaşadığımız iki büyük deprem ve binlerce artçı deprem felaketinden sonra bizleri unutmayan, yaramızı saran, 70 milyon Türkiye oldu. Bu da bizlere Van depreminde Türkiye'nin tek yürek olduğunu, bir kez daha gösterdi. Ülkemizin her kesiminden Van'a çok anlamlı yardımlar yağdı. Van depremleri Türkiye'nin ne kadar büyük ve güçlü olduğunu, bu bölgedeki insanlar yaşadılar, gördüler. Yaşanan birlik, beraberlik ve kardeşlik duygusunun daha da gelişmesi, için şimdi Van halkının kenetlenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Van'ın yeniden kalkınması, gelişmesi için burada iş yapan esnafın ve sanayicinin desteklenmesi gerekiyor. Bu tür doğal afetlerde bilinçli, eğitimli yerel yöneticilerin görev alması gerekiyor. 23 Ekim ve 9 Kasım depreminden sonra Van'a gelen yardımlar, başarısız dağıtım ve organizasyon, halen tartışılmaktadır.
Van'da yaşayan herkesin dile getirdiği ve birbirine sorduğu soruların başında 'yapılan yardımlar nerede ve kimlere nasıl dağıtıldı' yönündedir. Gelen yardımları siyasi partiler amblemleri altında dağıtmaları tepkilere neden olmuştur. Bu hoş görülecek bir durum değildi. Siyasi partilerin afet anında ayrımcı, siyaset kokan tutumu sonucunda birçok gerçek depremzede yoksun kaldı. Böylesi bir afet ortamında siyasi rant beklentisi çok yanlıştı.
Bazı yerel siyasiler depremzedeler dağıtılmak üzere gönderilen yardımları gizlice deprem görmemiş siyasi ve akrabalık bağları olan bazı ilçe ve köydeki yandaşlarına, yakınlarına gönderildiklerini duyduk. Bu davranış; ahlaka, inanca, yaslara, insanlığa sığmamıştır. Tarih bunları affetmeyecektir. Ayrıca deprem sonrası hasarsız iş yeri ve konut kira fiyatlarında suni, gerekçesiz büyük artışlar meydana gelmesini ahlak, vicdan sorunu olarak görüyorum.
Depremde Van'da görev yapan yerel basın çok zor günler geçirdi. Buna karşın biz Vansesi gazetesi olarak, Van halkının sorunlarına tercüman olmaya çalıştık. Bu anlamda gazetecilik görevimizi imkanlarımız ölçüsünde yerine getirdiğimize inanıyorum.
Van'ı deprem sonrası yönetecek kadroların daha bilgili, birikimli, vizyon sahibi kişilerden oluşmasını bekliyorum. Çünkü beceriksiz, bilgisiz görevliler, makam işgal edenler, devlete, millete ve hükümete zarar vermektedirler.
Her yönüyle; planlı, modern bir Van görmek istiyorum. İnsanların huzurlu ve mutlu olduğu, herkesin birebirine, yasalara, kurallara saygı duyduğu Van hayal ediyorum. Şehrin dört bir yanında yeşil alanların, yürüyüş, bisiklet parkurlarının, spor tesislerinin, halk eğitim merkezlerinin olduğu, çocukların, gençlerin, yaşlıların doğayla iç içe olabildiği, doğru yönetilen temiz, bakımlı güzel bir Van hayal ediyorum.

Bakmadan Geçme