'Ermeni soykırımını kabul etmediğim için ihraç oldum'

Avrupa'nın ilk başörtülü vekili olan Mahinur Özdemir, verdiği bir röportajda 'Partim Ermeni soykırımını kabul ediyorum diye bir bildiriye imza atmamı istedi. Bunu sadece benden istediler. Belçika'nın soykırım demediği bir olayı benim üzerimden baskı aracı yapmaya çalıştılar. Karşı çıktım diye 12 saat içinde ihraç ettiler' dedi.

Bu haftaki pazar röportajım Brüksel milletvekili Mahinur Özdemir hanımefendi ile. Brüksel'e yaptığım 1 günlük seyahat esnasında misafirperverliği, sıcak sohbeti ve ayırdığı değerli vaktinden dolayı kendisine teşekkür ederim. Mahinur Özdemir'i çoğumuz Avrupa'daki ilk başörtülü vekil olarak tanıdık, Mahinur Hanım'ın tercihli seçmen listesinde listenin başında olmamasına rağmen seçilen az sayıda vekilin arasına genç yaşında girmesinin hikayesinden, son dönemde partisinden Ermeni Soykırım'ını kabul etmediği için haksız şekilde ihraç edilmesine kadar bir çok şeyi konuştuk. 10 parmağında 10 marifet olan başarılı siyasetçi aynı zamanda bir anne ve eş, Yusuf İhsan isminde bir oğlu var ve şu anda da 7 aylık hamile.

* İlk seçildiğiniz dönemi anlatır mısınız? İtiraz edenler oldu mu?
88 kişilik bir listede 22. sıradaydım. 150 kişi tarafından oy birliğiyle yapılan bir listeydi. Medya yasağım vardı o dönemde de. Medyanın tek ilgi odağı başörtüsüydü ve benim kişiliğim değildi anlaşılabilir bir yasaktı o yüzden. Seçildikten sonra da yemin törenim çok medyatik geçti. 5 yıllık dönemde ise, hem halkın hem medyanın güvenini kazandım. Kolay olmadı. Biraz farklı olduğunuzda eşit şartlarda yarışmıyorsunuz herkesle.

* Türkiye'de mecliste başörtülü vekil yokken siz Avrupa'da parlementodaydınız, ne tür problemler yaşadınız?
2009'da eski parti başkanım bir bayandı ve hem o süreçlerde hem de yeni yaşadığım ihraç sürecinde de bana çok destek çıktı. “İlk pantalonlu bayan meclise geldiğinde nasıl olay olduysa burada da olabilir, insanlar seni tanıyacaklar çalışmalarına odaklan” demişti. Biz de öyle yaptık zaten. Geçtiğimiz dönem en çok soru önergesi veren milletvekillerinden birisiydim.

* Peki 2. dönem, yeni başkanla durum nasıldı?
Ciddi sıkıntılar yaşadım. Ne zaman problem yaşasak, yeni başkan bana, “Biliyorsun ben 2009'da başkan olsaydım sen asla milletvekili olamazdın” derdi. Yani ondan bir talepte bulunmamam gerektiği mesajını verdi.

* Ne gibi talepleriniz olabilirdi?
Makul taleplerdi. Biz tercihli oylarla seçiliyoruz. Geçen yılki seçimlerde de sıralamam çok görünür olmamasına rağmen partinin en yüksek 5. oyunu alarak seçildim. Herkesin oyu düşüşteyken oyunu yükselten iki vekilden birisiydim. Komisyon başkanlıkları istedim, vermedi.

* İhraç edildikten sonra başka partilerden yaklaşanlar oldu mu?
Oldu. 1915 olaylarının yüz yıl ilerisindeyiz ve Belçika medyası da bu konuya çok önem veriyor. Aynı zamanda da benim medyada çıkan röportajlarımın sonrasında haksızlığa uğradığımı kabul ediyorlar. Çünkü modern engizisyonun kurbanı olmuştum. 2 ay sonra bebeğim dünyaya gelecek, meclis de tatile girecek. Bu zaman diliminde geleceğimle ilgili düşünmeye vaktim olacak.

* Siyaset fikri ilk ne zaman çıktı?
Ailem 45 yıl önce buraya gelmiş. Ama ben 11 yaşındayken çifte vatandaş oldum. Partiler oy talebi için ziyaretlere geliyordu, ben de madem Belçika vatandaşıyız, daha aktif olmalıyız diye düşündüm siyasetin içinde temsil edilmeliyiz dedim. 2004 yılında bu partiye oy vermiştim zaten. Hem partiye üye oldum. Hem toplantılara katılmaya başladım. Teklif de onlardan geldi, yerel yöneticilerin dikkatini çektim.

* İlk seçildiğinizde çok gençmişsiniz.
18. sıradaydım ve teşkilatın 2 sandalyesi vardı sadece, imkânsız gibiydi kazanmak. 23 yaşındaydım o zaman. Kahve kahve, dernek dernek dolaşıyordum ve bana kız çocuğu gözüyle bakıyorlardı. O zaman bekardım. “Üniversite okudum, çalıştım, masterım da var, illa evli mi olmak gerekiyor?” demiştim. O mahallede yetiştiğim için çocuk gözüyle baktılar. O kabuğu kırmak çok zor oldu.

* Milletvekiliyken evlendiniz ve anne oldunuz, şimdi de 2. çocuk geliyor, nasıl yetişiyorsunuz?
Ailem çok yardımcı oluyor. Yusuf çok anlayışlı bir çocuk. Benim ani çıkışlarıma, gece yarısı toplantılarıma alışık. Sadece çarşamba günlerim tamamen Yusuf'a ait. O gün hiç toplantım olmaz.

* Eşiniz nasıl karşılıyor bu yoğun hayatı?
Eşim de çok destek oluyor. Çok şanslıyım onunla evli olduğum için.

* Yemek yapıyor musunuz?
Az. Zaman buldukça yapıyorum, yoksa annemlerde yiyoruz. Yakın oturuyoruz.

* Müzikle aranız nasıl?
Uzun süre piyano ve saz çaldım. Tek başıma öğrendim sonra solfej kurslarına gittim.

* Sporla aranız?
Lisede okulun voleybol takım kaptanıydım ama sonra ayağımı burktum ve bir daha devam edemedim.

Kimdir?
Brüksel milletvekili Mahinur Özdemir, 24 Haziran 2009'da Frankofon kesimden, Hıristiyan Demokrat çizgideki CDH partisinden Brüksel Meclisi'ne seçildi. Böylece Avrupa'da ve Belçika'da vekil seçilen ilk başörtülü aday oldu. Özdemir, Konya ve Emirdağ asıllı göçmen bir Türk ailesinin Belçika'daki üçüncü nesil fertlerindendir. Brüksel ULB Üniversitesi İnsan Kaynakları Mühendisliği Bölümünde Lisans, Kamu Yönetimi alanında da Master yaptı. Özdemir, başlıca ilgilendiği konuların şehir planlama, imar, çevre, konut sorunu ve işyerlerinde ayrımcılıklarla mücadele olduğunu açıkladı. Göreve ilk başladığında meclisin en genç üyesi olan, Mahinur Özdemir, halen Brüksel Meclisi Sosyal İşler Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Schaerbeek Belediyesi Meclis Üyesi. Geçtiğimiz haftalarda Ermeni Soykırımı'nı reddetmesi sebebiyle partisinden ihraç edilmiştir ve bağımsız milletvekili olarak görevini sürdürmektedir.

İHRACIN PERDE ARKASINI ANLATTI:
Sadece benim için bildiri hazırladılar

Medya, 'Ermeni Soykırımı ile ilgili cevap vermek istemedi' şeklinde bir haber yaptı. Bunun üzerine partim, 'Soykırımı kabul ediyorum' şeklinde sadece benim imzalayacağım bir bildiri hazırladı. Kabul etmeyince ihraç edildim.

* Partinizden ihraç oldunuz, bunun arkasındaki olayı ve sebepleri detaylı anlatabilir misiniz?
22 Mayıs'ta parlementoya geldim ve bir kamera ekibi beni bekliyordu çekim yapmak için. Aynı zamanda partiden de bana, “Bir kanal seninle röportaj yapmak istiyor, dikkatli ol cevap verme” diye mesaj geldi. Çünkü aynı günün sabahı parti başkanı sabah radyo kanalında 1915 olaylari ile ne düşündüğü sorulduğunda, “Partimde inkarcı varsa anında ihraç ederim” diye bir beyanat vermiş. Bu da tabii bir kısım basını harekete geçiriyor ve o partideki tek Türk kökenli milletvekiline bu soruyu sormak istiyorlar. Ben de partinin talimatları gereği kamera ile gelen basın mensubuna cevap vermedim ve sonra da parlementodan ayrıldım. Aradan beş gün geçti. Parti benden ortalarda çok görünmememi istedi. Ama ben aynı zamanda yerel meclis üyesiyim. Yerel Belediye'de grup başkanıyım. Mecburen katılmam gereken bir toplantı vardı. Giderken aynı kameralı ekip yine oradaydı, ben oradan yine ayrılınca çıkarkenki halimi çektiler. Kamera ekibi beni takibe devam etti, ben de partinin direktifleri üzerine cevap vermemeye çalıştım. Çok kızmışlar. “Ermeni Soykırımı ile ilgili cevap vermek istemedi” diye bir haber yaptılar. Parti bu haber üzerine beni çağırdı ve “Ben Ermeni Soykırımı'nı kabul ediyorum” diye bir basın bildirisine imza atmamı istediler.

* Siz nasıl cevap verdiniz?
“Neden beni böyle bir soruyla karşı karşıya bırakıyorsunuz, ben partinin talimatlarını uyguladım” dedim. İmzalamam için dayattıklarında da imza atmayacağımı söyledim. Ayrıca beni ihraç komitesi de çağırmadı, Genel Sekreter görüşmeye çağırdı ve böyle bir imza dayatması yaptı. Parti başkanıyla görüşmek istediğimi söyledim, müsait olmadığını söylediler. Başkanın radyoda yaptığı çıkışı desteklemek için böyle bir ihraç tepkisi verdiler.

* Bunu bütün parti üyelerinden mi yoksa sadece sizden mi istediler?
Sadece benden imza istediler. Hatta bir canlı yayında bağlanma imkanım oldu ve parti başkanı başka vekillere imzalatmayacaklarını söyledi. Yani bana özel bir uygulamaydı. Haliyle altından başka sebepler çıkıyor.

* Bu durumda vekilliğe devam edecek misiniz?
Bağımsız olarak devam edeceğim.
* Neler hissediyorsunuz size bu baskıyı yapmalarını nasıl karşıladınız?
Bana karşı alınan tavır, ihracın usulsüz ve bu kadar çabuk gelişmesi haksızdı. Tüzüğe uymayan şekilde 12 saat içinde ihraç edildim. Bu da konunun aslında 'hukuk arayışı' veya 'geçmiş acıları anmak' olarak değil daha çok sağa doğru kayan Belçika siyasetinin baskılarından kaynakladığını söyleyeblirim. Ben geçmişte yaşanan acılarınhiç birini inkar etmiyorum ama terminolojik dayatmalara karşıyım. Üstelik Belçika'nın 'Soykırım' olarak adlandırmadığı bir olayı Türk kökenli bir vekil için baskı aracı olarak kullanılması kabul edilebilir değil. Üstelik ben bu konuyla ilgili hiçbir açıklama yapmamışken niçin dahil oluyorum bu konuya ve baskı altında açıklama yapmam gerekiyor? Partinin yanlış iletişim stratejisinin kurbanı oldum ve ben de bunu kabul edemezdim.

* İnsanlar nasıl tepki verdi?
Vatandaşlar çok büyük destek oldu ve basında kendimi ifade etme özgürlüğüne nihayet kavuştum. Çünkü parti üyesiyken maalesef Belçika medyasına röportaj vermek konusunda hep engelleniyordum. Parti başkanım medya görünürlüğümü istemiyordu. 3 yıl önce parti başkanım değişti ve yeni gelen parti başkanıyla iletişimde zorlandım. Kendisi Brüksel'i bilmeyen, erkek ve daha sağ eğilimli bir başkan. Oysa Brüksel çok kültürlü, farklı dinlerin, farklı ırkların, farklı renklerin yaşadığı bir şehir.

Bakmadan Geçme