Yoksulluk kaderimiz mi?

Hani derler ya, insana balık yemeyi değil, tutmayı öğreteceksin. Bugüne kadar gelen balık verdi, nasıl tutulduğunu kimse öğretmedi. Biraz daha açarsak aslında biz bitmişiz, haberimiz yok. Son zamanlarda ki, bazı sosyal aktiviteleri, kamuoyu üzerinde analiz edecek olursak, nasıl oyunlar dönüyor hepimiz görmüş olacağız. Ülkemizde ne zaman, bir seçim arifesine girilse, çeşit, çeşit siyasi hamlelerin yanında, bazı sosyal aktivitelerin havada uçuştuğunu görmekteyiz. Yoksulluk kaderimiz midir bilmiyorum, ama sanırım birileri, bizlere kader biçmiş. Ben memleketimde fabrika isterim, yatırım isterim, iş isterim. Beş yılda bir başımı okşayarak, önüme bir lokma atılarak susturulmayı değil. Benim aşım evimde pişsin, benim evladım, benden harçlığını alsın, gözü kapıda kalmasın. Hep diyorsunuz ya kardeşiz, evet ama çok çelişkili bir kardeşlik.  Neden derseniz;  Hz. Peygamberimiz (s.a.v)  der ki;  veren el alan elden üstündür. Evet, verirken bile, benden üstün olduğunu açıkça lanse ediyorsun. Fakat farkında değilim, kardeşiz diyorsunuz o halde, bana kazanmak için fırsat ver, hayırda bile benden üstün olma, bana hep yemeyi, tembel olmayı, oturup beklemeyi öğrettin, kardeş ailen, gönül elçin gelir mi diye, hep beklettin. Aslında beni hep aşağılıyorsun ve ben bunun farkında değilim. Kardeş ailem, gönül elçime işini soruyorum; sanayi sektörü gelişmiş batı illerimizde, neredeyse tüm aile fertlerinin çalıştığını söylüyorlar. Peki; kardeşim, bu tür sosyal aktiviteleri batıda uyguluyor musunuz? Biz daha çok doğudaki kardeşlerimize ulaşmayı hedefliyoruz, diyorlar. Doğrusu bu artık beni tatmin etmiyor. Tüm bunlar aslında geçmişten buyana bu halkı yoksullaştırma ve kendine mecbur etme politikalarıdır. Aslında bizden aldığınız vergileri bile bize yatırım olarak geri verseniz, fabrika yapsanız,  bu memlekette zaten işsiz kalmaz.
        İstatistiki bir hesaplama ile konuyu ele alırsak;  Bölgemizde sosyal yardım adı altında yapılan ayni ve nakdi yardımlar, buna zorunlu zehirli kömür dahil, bunlara verilen paralar ile yılda bir fabrika yapılırsa ve bu fabrikada o mağdur ve fakir ailelerin birer çocuğunu çalıştırırsanız, sizden ne kömür, nede gıda isterler. Oysa şuanda gözümüz kulağımız, havamızı zehirleyen kömürden, depolarda küflenmiş makarnada kalmış. Yada benden üstün kardeşimin getireceği pakette. Yapılan yardımlara karşı değilim fakat yapılanları etik görmüyorum. Elbette ki mağdur ailelere sahip çıkalım, bunu yaparken bunlara iş imkanı yaratalım, istihdam sağlayalım. Batıya yapılan yatırımların çeyreğini buraya yapalım, göreceksiniz işsiz kalmaz. Bu ailelerimize böyle sahip çıkalım, hazır balık yemeye alıştırdığımız günler bitsin, bizlere bu balığı nasıl tutulabileceğimizi öğret.
    Devlet erkânına diyeceğim şu; bana gönül elçisi yerine, fabrika kuracak elçi, o fabrikada iş verecek kardeş gönder. İşte o zaman gerçekte kardeş oluruz. Yoksa sen kardeşlerinden üstün olmaya devam edeceksin, bende içi buruk seni bekleyeceğim.
Sağlıcakla kalın.

 

Bakmadan Geçme