Yılkı

Doğadaki canlılar arasında en acımasız olan canlı yaşamı tüm yönleriyle kavrayamamış ve var olan canlıların bir parçası olduğunun bilincine varamamış insandır.
Son günlerde sosyal paylaşım sitelerinde, çevremizdeki dilsiz canlılardan olan hayvanlardan söz eden ve onların sıcak yaz aylarında susuz kalmaması için kapı önlerine, balkonlara bir tas su koyulmasını öneren dostları saygıyla selamlıyorum ve onların bu yöndeki önerilerini paylaşmayı bir görev olarak belirtiyorum.
Yere atılmış bir sakızı gagasıyla alan kuşların bir daha gagalarını kapatamadıklarını ve ölüme mahkûm olduklarını anlatan yorumlar doğaya saygısı olan insanların zarif düşünceleri ve hayata karşı saygın duruşlarıdır.
Duyarlı dostlar, hayvanları karne tatillerinde çocuklarına bir armağan olarak alındığından söz ediyorlar.  Çocuklara hayvan sevgisini özendiren bu güzel örneğini zaman içinde suiistimal edenlerden de söz ediliyor… Okullar açıldığında bakımı zorlaşan ve apartman dairelerine tutsak kalan hayvanlardan kurtulmanın çaresini de onları sokaklara bırakmakta bulanlara dikkat çeken yorumlar düşündürücüdür.
Yıllar önce Datça'da bir haftalık tatilimizde etrafta başıboş gezen köpekleri fark etmiş ve bir akşam oturduğumuz sahil boyundaki Cumhuriyet Kahvehanesinde selamlaştığımız insanlarla söyleşirken sözü bir başına bırakılmış köpeklere getirmiştik.
Aldığımız bilgiler ilginçti. Etrafta bulunan zengin tatil konaklarının hayvanları olan bu köpekler yaşlandıklarında yazlığa bırakılıyor ve aç kalan köpekler bu yüzden Datça'ya iniyorlarmış.
Kahvehanedeki dostlara Yozgatlı değerli roman yazarı Abbas Sayar'ın ödül almış Yılkı Atı yapıtından söz etmiştim.
Yaşlanınca terk edilen hayvanların at boyutundaki müthiş yapıtının bir sonraki gün kahvehanenin kadim müşterilerinin elinde görünce umutlanmıştım. Ve bana Datça Belediyesi ile görüşeceklerine söz vermiş, yalnızlığa terk edilen köpeklerle ilgileneceklerini söylemişlerdi.
Sadece hayvanlar mıydı terk edilen? Ya da Orman Haftasında desinler diye dikilen ve töreninde hamasi nutuklar atıp bakımları yazgılarına bırakılan ağaçlar… Bir insan ömrü kadar zaman yaşamış ağaçları AVM' ler, HES'ler, beş yıldızlı oteller için kendi ellerimizle yok etmiyor muyuz?
Yılkı…
Yaşlanınca terk edilen!
Ya emekli olan insanlarımız?
Bugün bizim ülkemizde emekliliği gelmiş insanlara son kalan ömürlerini rahat yaşasınlar diye devlet sosyal ve ekonomik güvence verebiliyor mu?
Onlar da yılkı…
Emekli olunca inadına küçültülen emekli maaşları, hayat şartlarında bir türlü iyileştirilmeyen durumları…
Çok önceleri de yazmıştım.
Ne zaman Antalya Cumhuriyet caddesinde bir tur atmaya kalksam emeklilik dönemini dünyayı gezerek yaşayan başka ülkelerden gelmiş mutlu insanlarla karşılaşıyorum.
Ya bizim emeklilerimiz?
İnsan en acımasız canlılardan biri demiştim. Bizim ülkemizde acımasızın da acımasızı!
Kanıtı giderek yok ettiğimiz muhteşem doğamız!
Kanıtı hala hayvanlara mundar diyen bakış açımız!
Kanıtı yüz binlerce yokluk ve sıkıntı içine terk edilen emeklilerimiz.
Sevgi…
Hoşgörü…
Kul hakkı…
Dayanışma ve paylaşma…
Bütün bu olgular ne yazık ki Mevlana'nın, Yunus Emre'nin, Hacı Bektaşi Veli'nin ve Hazreti Ömer adaletinin felsefesinde güzel bir anı olarak kalmış değerler.
Sahipsizlerin sahibiyiz diyenler var ya…
Kimsesizlerin kimsesiyiz diyenler…
Bence onların da yılkısı vicdanları!

Bakmadan Geçme