Yusuf Kazak

Türkiye-Japonya İlişkilerinin Geleceği

Yusuf Kazak

Japonya Savunma Bakanı Nakatani’nin ağustos ayındaki ziyaretinden sonra Japonya Prensesi Akiko Mikasa’nın bugünlerde gerçekleşen Türkiye ziyareti, gelişen Türkiye-Japonya ilişkileri bakımından mevcut konjonktüre ve geleceğe dair birtakım hassas hesapları bünyesinde barındırmaktadır. Son dönemde, imparatorluk mirasını daha fazla hatırlamaya başlayan ve bölgesinde değişen tehditler ile güç dengesi bağlamında ordusunu kuvvetlendirmeye çalışan Japonya, bu süreçte Türkiye’yi en önemli partnerlerinden biri olarak belirlemiş görünmektedir. Yükselen bir ivmeyle devam etmesi beklenen Türkiye-Japonya ilişkilerinin perde arkasını; İHA teknolojisi, yüksek teknolojili silah ve sistemler, nadir element rezervleri, nükleer enerji ve uzay gibi alanlardaki iş birliği unsurları oluşturmaktadır.

Pasifik’teki en büyük Amerikan üslerine ev sahipliği yapan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne uzanan süreçte askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda ciddi bir Amerikan etkisiyle muhatap olan Japonya, halihazırda değişen küresel ve bölgesel şartlar gereği yeni bir savunma konsepti içerisine girmiş görünmektedir. Son yıllarda yükselen Çin faktörüne paralel olarak Kuzey ve Güney Kore’nin sert güç unsurlarıyla daha fazla sahneye çıkması, Tokyo yönetimini yeni ittifak arayışlarına ve bölge dışı iş birliği sahalarına yöneltmektedir.

Son dönemde savunma yatırımlarına ciddi bir kaynak ayırmaya başlayan Japonya; hava unsurları, donanma ve uzay çalışmaları kapsamında caydırıcılığını artırmaya çalışmaktadır. Bu eksende, Tokyo yönetimi için en ideal partnerlerin başında Ankara yönetimi gelmektedir. Bilhassa İHA teknolojisi, Japonya için birincil derecede önem arz etmektedir. Bunun yanı sıra uzay çalışmalarına büyük önem veren Japonya; füze teknolojisi, hassas uydular, uzay madenciliği ve uzayın askerileştirilmesi gibi alanlarda Türkiye’yi “iş birliği yapılabilir” bir konumda görmektedir. Bu doğrultuda, Japonya-Türkiye ilişkilerinin geleceğinde uzay ve muhtelif savunma sistemleri alanlarındaki iş birliğinin katlanarak artması beklenmektedir.

Öte yandan, son dönemde ekonomik durgunluk yaşayan ve hem enerji hem de nadir element ihtiyacı artan Japonya için Türk ve İslam dünyası ile ilişkiler her zamankinden daha önemli bir noktayı teşkil etmektedir. Petrol ve doğalgaz bakımından zengin olan Orta Doğu ve nadir elementler açısından ciddi bir rezerv barındıran Orta Asya, Tokyo yönetimi için yüksek seviyeli yayılım ve temas gerektiren havzalar olarak öne çıkmaktadır. Bu bölgelere yönelik olarak sürdürülecek atılım ve stratejilerde Türkiye, Japonya tarafından “kolaylaştırıcı” ve “kilit açıcı” bir ortak olarak telakki edilmektedir. Son olarak, nükleer enerjinin barışçıl kullanımı temelinde Japonya’nın sağlayacağı teknoloji transferine, Türkiye tarafından hayati bir önem atfedilmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları