Sudan'daki Bölünme Dalgası
Yusuf Kazak
Sudan’da, 2000’li yıllardan itibaren ortaya çıkan ve bilhassa 2019 yılında Ömer el-Beşir’in devrilmesinden sonra Sudan Silahlı Kuvvetleri tarafından, askeri yönetime muhalif kesimleri bastırmak amacıyla kullanılan ve orduda rol verilen Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), son dönemde Sudan içerisindeki şiddet olayları ve terörizm dalgasıyla gündeme gelmektedir. Geçtiğimiz günlerde Faşir kentinde yüksek boyutlu bir insani yıkım dalgası oluşturan Hamdan Dagalu yönetimindeki HDK, 2011 yılında Sudan’dan ayrılan Güney Sudan örneğinde olduğu gibi hem Sudan içerisinde bir bölünme dalgası hem de bölge ülkeleri temelinde bir istikrarsızlık oluşturmaktadır.
Hızlı Destek Kuvvetleri’nin faaliyetleri Sudan’ı yeni bir bölünmeye doğru sürüklerken; Libya, Cezayir, Çad, Mali, Nijer ve Mısır gibi ülkeler açısından da bir ‘destabilizasyon’ ihraç etmektedir. Yüksek miktarda petrol rezervlerine sahip olan ve Nil Nehri’nden faydalanan Sudan, bilhassa önemli miktarda Sudanlı mülteciye ev sahipliği yapan Mısır açısından göz ardı edilemeyecek bir düzlemdedir. Bu yönüyle Kahire yönetimi, sınırlarına gelebilecek yeni mülteci akını ihtimalini de göz önünde bulundurarak Sudan’da meşru olarak kabul ettiği Abdülfettah el-Burhan yönetimini desteklemektedir.
Hızlı Destek Güçleri’nin (HDK) oluşturduğu şiddet sarmalının hangi sonuçlara yol açabileceği ve bu bağlamda Sudan’ın bölgesel ve jeopolitik önemliliği irdelenmeye değerdir. Yaşananların, Güney Sudan’ın bağımsız devlet olma sürecindeki parçalanma ve kaos manzarasıyla benzerlikleri mevcuttur. Ömer el-Beşir döneminden beridir Sudan’da devam eden siyahi nüfus ile Arap kabileleri arasındaki çatışmaların büyüttüğü ve konumlandırdığı HDK, 2000’lerden sonra Darfur şehrinde meydana gelen olaylarda üstlendiği rol gibi etnik ayrımcılığa dayanan bir militarist yaklaşım içerisindedir. Bu çerçevede, HDK’nın destek edinmek için bilhassa Körfez bölgesindeki ülkelerle yakın temasları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, ülkenin kuzeyinde ve doğusunda kontrolü elinde bulunduran ve Ömer el-Beşir’in halefi olarak kabul edilen Abdülfettah el-Burhan yönetimi de hem bölgedeki Arap devletleri hem de birtakım Batılı ülkelerle diplomasini trafiğini sürdürmektedir.
Esasen, Ömer el-Beşir yönetimininde etkili bir konuma gelmiş ve askeri temelde güç kazanmış olan Hamdan Dagalu ve Abdülfettah el-Burhan’ın, el-Beşir’in mirasına sahip çıkma ve Sudan’ın kontrolünü ele geçirme mücadelesine tanıklık edilmektedir. Ülke bu çerçevede, iki mücadele sahasına ayrılmıştır.
Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ne komşu olan, yüksek miktarda petrole ev sahipliği yapan ve hem jeopolitik hem de jeostratejik önemi açık olan Sudan’ın yaşadığı kaotik süreç, istikrarın sağlanamaması halinde ülkeyi yeni bir bölünmeye, çöküş senaryosuna veya konfederasyona sürükleyecek gibi görünmektedir.