Yusuf Kazak

İsrail'in Katar Saldırısı

Yusuf Kazak

Geçtiğimiz günlerde, İsrail’in, Katar’da Hamas toplantısına ev sahipliği yapan binayı vurması ile açılan Pandora’nın Kutusu, hem bölgesel hem de küresel değişim ve dönüşümlere yol açacağa benzemektedir. Yaşanan saldırı ile birlikte Arap ülkeleri bloğunun yeni bir güvenlik yaklaşımı ortaya koyarak bazı kolektif adımlar atacağı ifade edilebilir. Uzun yıllardır ekonomik, politik ve askeri olarak Batı bloğu içerisinde yer alan ve bilhassa güvenlik prosedürlerini Batı’ya havale etmiş bulunan birtakım bölge ülkelerinin, bu saldırı ile birlikte uzun yıllara varan alışkanlıklarını ve dışarıya dönük güvenlik algoritmalarını güncelleyeceği değerlendirilebilir. Günün sonunda, finansal gücün stratejik yaklaşımlarla ve askeri güçle harmanlanması, bölgesel statükoyu değiştireceğe benzemektedir.
Doha’da gerçekleşen İsrail saldırısının, bölgedeki aktörleri bir şaşkınlık iklimine soktuğu savunulabilir. Orta Doğu’daki en büyük ABD üslerine ev sahipliği yapan ve ABD menşeli silah sistemleriyle donatılmış olan Körfez ülkelerinin, Bu gelişme çerçevesinde Batı bloğuna yönelik yüksek ve koşulsuz güvene dayalı ilişkilerini gözden geçireceği belirtilebilir. Bu çerçevede, başta Katar olmak üzere bölge ülkelerinin yeni partner arayışlarının ve bu doğrultuda Çin, Rusya ve Türkiye gibi yeni güvenlik tedarikçilerine yönelimin ivme kazanacağı değerlendirilebilir.
İsrail’in, son yıllarda bölgesindeki birçok ülkeye yönelik müdahaleci ve sert yaklaşımının, uzun zamandır cılız ve teorik bir düzlemde dillendirilen Arap ve İslam içerikli bir birliğin bölge bazında daha fazla gündeme gelmesine sebep olduğu aşikardır. Bu bağlamda; ortak ordu, ortak pazar, yüksek boyutlu koordinasyon ve stratejik işbirliği gibi gündemler bölge ülkeleri nezdinde daha da zaruri bir konuma yükselmiştir. Bölgede bolca bulunan finans ve enerji unsurlarının, tahrip gücü yüksek stratejiler, incelikli politikalar ve savaş aygıtları ile harmanlanması, kadim zamanlarda birçok sıvının karışımı ile meydana getirilen iksirler kadar etki edeceği beklenebilir.
Öte yandan, İsrail’in saldırısı ile değişen dengeler uyarınca küresel aktörlerin de yeni yaklaşımlar içerisine gireceği ifade edilebilir. Bölgede İsrail’e oldukça yakın duran ve aynı zamanda Körfez ülkeleri ile de özellikle ekonomik ve askeri ortaklığını sürdüren Birleşik Devletler’in, artık bu iki yönlü çerçevede durmasının daha da zorlaşacağı öne sürülebilir. Buna mukabil olarak, uzun zamandır bölgeye artan ilgisi ile ön plana çıkan Çin’in, bölgeye dair ilişkiler kartelasını daha da genişleteceği öngörülebilir. Son tahlilde ise hava savunma sistemleri ihracatı bakımından Rusya ve Türkiye’nin de bölgede daha aktif bir rol üstlenebileceği analiz edilebilir. 
 

Yazarın Diğer Yazıları