İran-İsrail Çatışması (2)
Yusuf Kazak
İsrail’in saldırılarına karşılık İran’ın verdiği sert tepkiler ve karşılıklar, bilhassa füze teknolojisi bakımından Tahran yönetiminin ciddi bir seviyeye ulaştığını göstermektedir. Buna karşılık olarak İsrail’in, son dönemdeki etkili operasyonları sonrası büründüğü ‘güç vehmi’ tablosu, Tel Aviv yönetiminin karşılaştığı ağır bilançoyu şaşkınlık ile karşılamasındaki etken olarak öne sürülebilir.
Yaşanan çatışma süresince karşılıklı olarak verilen zayiatlar, iki ülke açısından yaşananların muhasebe edileceği ve görülen eksikliklerin süratle giderileceği bir fasılayı doğurmuştur. Bu yönüyle; istihbarat aygıtları, espiyonaj faaliyetleri, hava savunma sistemleri, teknik-elektronik sistemler ve saire gibi unsurlar iki ülke temelinde birincil derecede gündemdedir.
Amerika Birleşik Devletleri’nin müdahil olmasıyla gerçekleşen ateşkes kırılganlığını korurken; Trump yönetiminin, bölgede sağlamaya çalıştığını söylediği ‘Pax Americana’, fazlasıyla tartışmalı ve güdük bir içerik barındırmaktadır. Bunda, Birleşik Devletler’in oldukça taraflı ve bölgedeki diğer devletlerle ilişkilerinde uyguladığı ‘dikte edici’ politikalarının rolü olduğu savunulabilir.
Bu zaman zarfında Rusya ve Çin’in adımları da dikkate değerdir. Özellikle petrol ticareti ve Bir Kuşak Bir Yol projesi çerçevesinde Tahran yönetimi ile son dönemde üst düzey ilişkiler geliştiren Çin, bu proses içerisinde İran’ın tamamen Batı yanlısı bir rejim değişikliğine uğramasını veya İran’ın büyük bir istikrarsızlığa düşerek kendi bölgesel ve küresel çıkarlarının irtifa kaybetmesini istememektedir. Bu doğrultuda Pekin yönetiminin, halihazırda ve orta vadede İran’ın öz savunmasına yönelik güçlendirme çalışmalarına destek vererek bilhassa yüksek boyutlu ekonomik projelerinin sarsılmamasına ve bölgede alan kaybetmemeye gayret göstereceği ifade edilebilir.
Bir diğer taraftan, Rusya için bölgedeki en önemli müttefiği olan İran’ın kaybı, son dönemde Moskova yönetiminin yaşadığı bölgesel ve küresel krizlere bir yenisinin daha eklenmesi anlamına gelecektir. Uzun zamandır Ukrayna’daki cephe hattında takılı kalmış ve Batılı izolasyona muhatap olan Rusya, yakın dönemde Suriye’deki rejim değişikliği ile ciddi bir bölgesel partnerini yitirmişti. Buna mukabil olarak İran’ın da Moskova yönetiminin hoşuna gitmeyecek bir yöne evrilme simülasyonları; politik, askeri, ekonomik ve stratejik bakımdan Rusya üzerindeki baskıyı arttıracağa benzemektedir. Son olarak, Sovyetlerin dağılması üzerine İsrail’e göç eden Yahudiler üzerinden bu ülke ile organik ve tarihsel bağlantılara sahip olan Rusya’nın, İran-İsrail çatışmasında bazı yönlerden de temkinli davrandığı ve ‘büyük devlet’ reaksiyonları sergilemeye çalıştığı değerlendirilebilir.