İran-İsrail Çatışması (1)
Yusuf Kazak
13 Haziran gecesi, İsrail’in İran’a gerçekleştirdiği yüksek çaplı saldırılar sonucu iki ülke arasında fitili ateşlenen çatışma hali, uzun zamandır İsrail’den beklenen bir saldırının İran ile ABD arasındaki nükleer müzakerelere ve görece diplomasinin işletildiği bir ortama rağmen ‘sürpriz’ ve ‘tahrip boyutu yüksek’ bir şekilde ortaya çıkması şeklinde yorumlanabilir. İran’ın bu saldırılar sonrası başlatmış olduğu karşı saldırıların, uzun zamandır vekil güçler üzerinden yürütülen ve daha çok dolaylı olarak süregelen İran-İsrail çatışmasını ‘doğrudan’ bir forma dönüştürdüğü ifade edilebilir.
Vuku bulan saldırılardan önce, İsrail’in nasıl aşama aşama bugünlere hazırlandığını irdelemekte fayda vardır. Suriye’de Esad rejimi devrilmeden önce İran’ın Şam Büyükelçiliğini bombalamasına mukabil olarak birçok İranlı kurmaya saldırılar düzenleyen İsrail’in, sonraki süreçte İran’ın vekil güçleri olarak addettiği Hamas, Hizbullah ve son olarak da Yemen’deki Husilere karşı düzenlediği saldırılar; İsrail’in önce ahtapotun kollarını kesip sonra gövdesine hücum etme stratejisi temelinde değerlendirilebilir.
İran’ın nükleer faaliyetlerini ‘varoluşsal’ bir tehdit olarak deklare eden İsrail’in, bölgede kendi donanımlarına yakın bir devlet görmek istemediği açıktır. İsrail’in temel paradigmasının, İran’ın nükleer vizyonunu tamamen yok etmek ve kendisine sorun çıkartmayacak bir yeni rejime kapı aralamak üzerine bina edildiği savunulabilir.
13 Haziran gecesi İran’daki birçok üst düzey ismin hassas ve nokta atışı operasyonlarla öldürülmesi, İsrail açısından uzun soluklu bir istihbari ve teknolojik hazırlığa işaret etmektedir. Yeni dönemin şartları bakımından yer ve sinyal istihbaratının teknolojik unsurlarla harmanlanarak vurucu bir operasyonel güce dönüştürülmesinin önemi, yaşanan gelişmelerle daha da aşikar olmuştur.
Bu süreçte, İran’daki çok etnisiteli yapının İsrail tarafından operasyonel olarak enstrümantalize edilme çabasına tanıklık edilmektedir. 1979 yılında devrilen Şah yönetiminin taraftarları ve rejime muhalif kesimler İsrail açısından İran’daki mevcut rejimin değiştirilmesi sürecinde doğal ve potansiyel müttefikler olarak görülmektedir. Buna mukabil olarak İngiltere’de yaşayan ve Şah rejiminin mirasçısı olan Muhammed Pehlevi’nin, İsrail ve bazı Batılı merkezler tarafından ‘Yeni İran’ın lideri olarak işaretlendiği değerlendirilebilir.
Devam edecek…