Yahudilerin Tuzakları
Yunus Türkoğlu
Yahudiler tarihleri boyunca kendilerine gönderilen peygamberlerine eziyet ettiler onlara karşı çıktılar. Bunlar Peygamber katilidirler ve kıyamete kadar lanetlenmişlerdir. Tevrat’ta vasıflarını buldukları ve gelmesini bekledikleri Peygamberimizi de birkaç defa öldürme teşebbüsünde bulundular. Bunlardan bir kaçı şöyledir:
Peygamberimizin üzerine damdan taş bırakacaklardı:
Peygamberimiz bir vesile ile Nadiroğulları Yahudilerine gitmiş, bir evin duvarı dibinde oturmuştu. Yahudiler bunu fırsat bilerek Peygamber Efendimizi öldürmek için teşebbüse geçtiler. Damın üzerine çıkarak Allah Resulü’nün üzerine büyük bir taş parçasını bırakmak üzere birini görevlendirdiler. Fakat Allah-ü Teâlâ, bu durumu vahiyle Peygamberimize bildirdi. Peygamberimiz oradan kalkıp Medine’ye gitti. Sonra Yahudileri cezalandırdı…
Peygamberimize sihir yaptılar:
İslamiyet’in gün geçtikçe yayılması ve Müslümanların kuvvetlenmesi Yahudileri aşırı derecede rahatsız ediyordu. Buna mani olmak için giriştikleri teşebbüsler neticesiz kalıyordu. Bu durum onları iyiden iyiye kızdırıyordu. Yahudiler bir gün sihirbaz Lebid bin Asam’a gittiler. Lebid çok büyük bir sihirbazdı. Öyle ki sihirle adam öldürebiliyordu. Yahudiler kendilerinden olan Lebid’den şöyle bir ricada bulundular:
“ Ey Lebid sen bizim en büyük sihirbazımızsın. Muhammed bizim erkeklerimizi, kadınlarımızı büyüledi. Biz ona karşı bir şey yapamadık. Onun bize neler yaptığını, dinimize ters davrandığını, bizden çoğunu öldürüp, pek çoğumuzu da sürgün ettiğini de biliyorsun. Senden bütün bu yaptıklarına karşı ona sihir yapmanı istiyoruz.”
Birkaç altın karşılığında Allah’ın son peygamber olarak gönderdiği birine sihir yapmayı tereddütsüz kabul etti. Çok geçmeden Peygamberimizin taraklarından birini ve mübarek saçından birkaç tel ele geçirdi. Tellere düğümler attı, üfledi ve kurumuş hurma kapçığının içine koydu. Bunu bir kuyunun taşın altına yerleştirdi.
Kısa bir süre sonra Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem)rahatsızlandı. Mübarek gözlerinin feri azaldı, yemek-içmekten ve çevresiyle ilgisi kesildi…
Yahudiler sevindiler ve kendi aralarında şöyle konuşmaya başladılar; “Eğer o gerçekten peygamberse, sihir yapıldığı kendisine haber verilir. Aksi takdirde sihir yapıldığını nerden öğrenecek?”
Nihayet Allah-ü Teala, Peygamberimize sihir yapıldığını ve bundan nasıl kurtulacağını haber verdi!.. Hz. Aişe Validemiz (ra) bunu şöyle haber veriyor;
“Resülullah (sallalahu aleyhi ve sellem) bir gün yine dua etti. Sonra bana, Ey Aişe, yaptığım duayı Allah’ın kabul ettiğini biliyor musun? Bana iki melek geldi ve ayakucumda oturdu. Aralarında şöyle konuştular.
“Resülullahın hastalığı nedir?”
“Sihir yapmışlar.”
“Kim sihir yapmış?”
“Lebid bin Asam.”
“Ne ile sihir yapmış?”
“Erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı, tarak, saç ve sakal kılları ile.”
“Bunu nereye koymuş?”
“Zervan kuyusunun basamak taşının altına.”
“Bu sihirden kurtulmanın çaresi nedir?”
“Kuyu suyunun tamamen çekilmesi, içindeki basamak taşını kaldırılması, sihir yapılan şeyin çıkarılmasıyla…”
Peygamber Efendimiz, Hz. Ali ile Ammar bin Yasir’i (ra) çağırdı. Meleklerden işittiği şeyleri yapmalarını onlara emretti. Gittiler denileni yaptılar ve sihir yapılan maddeyi taşın altından çıkardılar. Peygamberimize götürdüler.
Kıllara atılan düğümleri çözmeye güçleri yetmedi. Cebrail (as) geldi, Felak ve Nas sürelerini okudu. O okudukça düğümler çözülmeye başladı. Düğümler çözüldükçe Peygamberimiz önce sıkıntı sonrada rahatlık duyuyordu. Son düğümde çözlünce Allah Resulü Aleyhiselam normal haline döndü, tamamen rahatladı…
Lebid’i sorguya çektiler, Sahabiler öldürülme emrini vermesini isteseler de Alemlere rahmet olarak gönderilen Resulullah kendisini öldürme teşebbüsünde bulunan ve sıkıntıya sokan Lebid’i affetti. “Onun göreceği İlahi azap daha şiddetlidir” buyurdu…
Yahudilerin Peygamberimizi zehirlemeye kalkışmaları:
Peygamber Efendimizin (sallalahu aleyhi ve sellem) bütün iyi niyet ve güzel muamelesine rağmen Yahudilerin İslam’a karşı gönüllerinde besledikleri kin ve düşmanlık ateşi bir türlü sönmüyordu.
Peygamberimizi zehirlemeye karar verdiler. Bu vazifeyi meşhur Yahudi Sellam b. Mişkem’in karısı Zeynep üzerine aldı. Zeynep bir dişi keçi kızarttı ve etrafını tesirli bir zehirle zehirledi.
Dessas Yahudi kadını, kızartılmış, kebap edilmiş zehirli keçiyi alıp getirdi ve “Ey Ebü’l Kasım!.. Bunu sana hediye ediyorum!” diyerek Peygamber Efendimizin önüne koydu.
Kadın uzaklaşırken, Peygamber Efendimiz ve orada bulunan Sahabiler de ortaya konulan etten yemeye hazırlandılar. Resül-i Ekrem Efendimiz, etin sevdiği kürek kısmından bir lokma aldı., fakat yutmadan Sahabilere “Ellerinizi çekiniz! Şu kürek etinin zehirlenmiş olduğu bana haber veriliyor!” diye buyurdular.
Herkes elini çekti. Sadece Bişr b. Bera (ra) ağzına aldığı lokmayı yutmuştu. Bu öylesine kuvvetli zehirdi ki Hz. Bişr, oturduğu yerde birden morardı ve anında şehit oldu.
Peygamber Efendimiz birkaç gün zehrin etkisinde kaldılar. Cebrail (as) gelip mübarek tükürüklerine karışan zehrin tesirinden kurtulmak için omuzları arasından hacamat yaptırarak kan aldırmasını söyledi. Sonra bu sıkıntıdan kurtuldular… Ve Yahudilerin tuzakları başlarına çevrildi.
“Fedake ebi-ümmi ve nefsi Ya Rasulallah!” (Anam-babam ve canım sana kurban olsun Ya Rasulallah)
İsrail ve Yahudi’nin ürettiği hiçbir ürünü almıyor ve kullanmıyorum…