Yahudi zulmünün sonu yakındır
Yunus Türkoğlu
Allah-ü Teâlâ, bir ayeti kerimede kıyamet gününe kadar Yahudilere azabın en kötüsüyle eziyet edeceğini bildiriyor ve şöyle buyuruyor:“Rabbin İsrailoğullarına Kıyamet gününe kadar azabın en kötüsüyle onlara eziyet edecek kimseleri musallat edeceğini yeminle bildirmişti. Muhakkak ki Rabbinin azabı pek süratlidir…” (Enam Süresi 167)
İsrailoğulları yeryüzünde devamlı fesat çıkarıyorlar, büyük taşkınlıkla azıyorlar ve hak ettikleri cezayı her daim buluyorlar. Ve bu tarih boyunca hep böyle olmuştur. Çıkardıkları bu fesatların ilki, Hz. Süleyman’dan sonra gerçekleşmişti. Yahudiler Tevrat’ın hükmünü dinlemediler, putlara taptılar, peygamberleri Eş’iya’ı (a.s.) şehit ettiler. Allah-ü Teâlâ, Yahudilere Buhtunnasır diye birini musallat etti. Buhtunnasır, Yahudilerin ileri gelenlerini öldürdü, kadınlarını, çocuklarını esir aldı, mallarını yağmaladı. Mescid-i Aksa’yı ahır yaptı ve Yahudi âlimlerinin pek çoğunu hizmetçi olarak çalıştırdı. Böylece Yahudi Devleti M.Ö. 586 yılında tarih sahnesinden silinip gitti.
Bundan sonra Yahudiler sürgün hayatı yaşamaya başladılar. Bir müddet sonra İsra Süresinde(4-8) bildirildiği gibi Rabbimiz Yahudilere mal ve evlatla kuvvet verdi. Yahudiler şükredecekleri yerde her zaman olduğu gibi yine nankörlük ettiler. Kendilerine peygamber olarak gönderilen Hz. Zekeriya, Hz. Yahya’yı şehit ettiler. Hz. İsa’yı öldürme teşebbüsünde bulundular. Yüce Rabbimiz vaadi gereği M.S. 70 yılında Romalıları musallat etti. Romalılar kimini kesip, kimi de esir aldılar. Kudüs’ü yağmaladılar, kitapları yaktılar, mabetleri tahrip ettiler. Bu sefer Yahudiler iyiden iyiye tarumar oldu. Böylece Yahudiler Tevrat’ta yazıldığı, Kur’an-ı Kerim’de haber verildiği üzere iki defa cezalandırılmış oldu…
Yahudiler ikinci cezadan sonra vatansız kalmışlar, yeryüzünün çeşitli bölgelerine dağılmışlardı. Başka milletlerin idaresi altında yaşıyorlardı. Bir kısmı da Mekke ve Medine’ye yerleşmişti. Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- Medine’ye hicret ettikten sonra Yahudilerle anlaşma yapmıştı. (geçen hafta anlatmıştık) Fakat Yahudiler bu anlaşmayı bozdular. Medine’yi koruyacakları yerde düşmanla bir olup Müslümanlara karşı savaştılar. Medine’de birçok fitne ve fesat çıkardılar. Yeni kurulan İslam devleti için tehdit oluşturmaya başladılar. Bunun üzerine Cenab-ı Hak vaadi gereği bu defa onları Peygamberimizin ve Müslümanların eliyle cezalandırdı. Allah Rasülü Efendimiz, onlardan pek çoğunu Arap Yarımadasından sürdü, bazılarını cezalandırdı, malları ganimet olarak ele geçirildi.
Aradan yıllar geçti, çeşitli Avrupa ülkelerinde Yahudiler fıtratları gereği oralarda fesat çıkardılar. Bunun neticesinde pek çok ülkede öldürüldüler, mallarına el konuldu ve kitleler halinde sürgün edildiler. Yahudiler son olarak şiddetli fitne, fesat çıkardıkları için Almanya’da Hitler tarafından cezalandırıldılar.
Yahudiler tarihleri boyunca fitne, fesat çıkarmışlar ve Allah-ü Teâlâ her seferinde onları cezalandırmıştır. Günümüzde ise her cezadan sonra olduğu gibi, Allah-ü Teâlâ yine onları mal ve evlatla kuvvetlendirmiştir. 70 yıllık bir süredir ise diğer ülkelerinde yardımıyla sancılı da olsa küçük bir devlet lütfetmiştir. Burada zihinlere Yahudilerin yakın zamanda niçin tokat yemedikleriyle ilgili bir sual geliyor. Üstad Bediüzzaman, böyle bir suale Şualar eserinde (sayfa 427) verdiği cevapla şöyle diyor:
“Yahudi milleti hubbuhayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeğe müstahak olmuşlar. Fakat bu Filistin meselesinde, hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki enbiya-i beni İsrailiyenin mezaristanı olan Filistin o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle bir cihette bir ehemmiyetli hissi milli ve dini olmasından çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa koca Arabistan’da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti.
Evet, Yahudilerin çabuk tokat yemelerinin sebebi hayat ve dünya sevgisiyle değil, dini ve milli hislerle hareket etmelerindedir. Onların çabuk tokat yememelerinin mühim bir sebebi budur.”
Diğer taraftan Yüce Rabbimiz, “Müslümanlar kardeştir!” hakikatini unutup biri birlerine düşman olan, biri birlerinin kanını emen milyonlarca Arabı, sayıları pek az olan Yahudilerle cezalandırdığı da unutulmamalıdır!
Cenab-ı Hakkın vaadi açıktır; onlar fesada dönerse, kendisi de cezaya dönecektir. Kıyamete kadar da onlara eziyet edecek kimseler musallat edecektir. İçinde yaşadığımız bu yıllar vaad edilen cezaların yaklaştığı yıllardır! Çünkü İsrail devleti Filistin halkı üzerine kadın, çocuk, yaşlı demeden zulüm ve ölüm yağdırmaktadır. Öyle ise Hak Teâlâ’nın mal ve evlat vererek kuvvetlendirdiği Yahudiler bu fesatlarının ve zulümlerinin cezasını çok yakında çekecekler…
Bunun çabuklaşması, Yahudilerin zulümlerine devam etmeleri, Arapların dinimizin kesin olarak yasakladığı tefrikayı bırakıp kardeşliğe yönelmeleri, İslamiyet’e sarılmaları ve başlarındaki batı güdümlü liderlerden kurtulmalarıyla mümkündür. Araplar şuurlanırsa; Yahudilerin kalplerine korku düşecektir ve zillet tokadını pek çabuk yiyeceklerdir.
Konumuzu bir Hadis-i şerif mealiyle bitirelim:
“Müslümanlarla Yahudiler arasında çok kanlı bir savaş olmadıkça kıyamet kopmaz. O savaşta Müslümanlar Yahudileri tamamen kırıp öldürürler. Hatta bu kırıp öldürme o dereceye varır ki; bir Yahudi taş veya ağaç arkasına saklansa, o taş veya ağaç ”Ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! Şu arkamdaki bir Yahudi’dir “gel onu öldür” diyecek olmasın. Bundan sadece Gargat ağacı müstesnadır. Çünkü o Yahudi ağacı nevindendir.” (Müslim, Fiten: 82)
Dua, dua, dua…