Yunus Türkoğlu

TRT Ankara Radyosu

Yunus Türkoğlu

(Ankara’yı sevenlere…)

Geçen zaman kimine göre çok eskilerde kaldı, kimine göre ise daha dün gibi. Bana soracak olursanız, dün gibi! 1980’li yılların ortalarıydı, ihtilalin yaraları yavaş yavaş sarılıyor ve normalleşmeye doğru gidiyorduk. TRT Ankara Radyosu; “Türk Sanat Müziği dalında stajyer ses sanatçısı alınacaktır.” diye ilan buyurmuştu. Sesimin güzel olduğu söylenir. Bu alana ilgim vardır, azıcık söylerim. Müracaat ettim, kaydımı yaptırdım. Filan tarihte Sıhhiye’de bulunan Ankara Radyosu’nda hazır bulunun diye tebliğde bulundular…

TRT elemanları da cuntacılar tarafından “Bir sağdan, bir soldan!“ akıbetine uğramış olabilirler miydi? Azalma olmazsa ses sanatçısı alırlar mıydı? Diye düşünmeden edemiyorum! O dönemde insanlarda merhameti görmek istiyordum, doğruluğu, belki de gördüğüm meziyetler arasında vefayı arıyordum ne yazık ki aradığımı bulamamıştım, aslında hiç kimse bulamamıştı! Apoletinde bir sürü yıldız taşıyan birileri gelmiş, sürgün etmişti sevgileri gönül yurdundan. Bazen düşünüyorum; gördüklerim karşısında “Ben bu devrin insanı değilim!” diyordum kendi kendime… Ve “ Biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri, her şeyi kötüledi, bizi yaraladı…”

Elemeye katılacağımız gün gelmişti. Mithat Paşa Caddesi’nde kuzenim Mehmet Faruk Çakmakçı’ya ait işyerindeyim. Yedinci kattayız, cadde tarafındaki balkonda bir çay içtikten sonra yürüyerek radyoya gitmeyi planlıyorum.  Önceden imtihana gireceğim diye söylemiştim. Soruyorlar “O gün, bugün mü?” diye “-Evet …“ diyorum. 

Çaylarımızı yudumlarken etrafı izliyorum. Meşrutiyet ile Mithat Paşa Caddelerinin kesiştiği noktadayız. Sol tarafımızda muhteşem Kocatepe Camii duruyor. Haymana Yenice’de görev yaptığım yıllarda ramazan aylarında hafta sonları sırf burada teravih namazı kılmak için Ankara merkeze gelirdim. O dönemde merhum İsmail Coşar burada müezzin-i kayyım görevindeydi. Hocamızın Fatiha Süresini her yedi rekâtta bir ayrı makamda okuması muhteşemdi, unutulmazdı! Sağ yanımızda,  akasya ağaçlarıyla kaplı Mithat Paşa Caddesi uzayıp gidiyor. Yola revan olma vaktidir deyip vedalaşıp çıkıyorum. Hafif eğimli olan yoldan kendimi aşağıya doğru bırakıyorum... 

Mithat Paşa, Kızılay’ın en güzel caddelerinden biridir. Misafirhane, otel, dershaneler, resmi kuruluşların olduğu, telaş ve koşturmacanın olmadığı,  araç trafiğinin sükûneti, akasya ağaçlarının gölgesi, şık giyimli insanlar ve beyaz yakalılar… İçinden çıkılmaz cümlelere ve hüzünlere doğru yol alıyorum. Sonra hatıralar geliyor aklıma ve kalbimin en karanlık yerlerinde çiçekler açıyor gibi oluyor rengârenk… Benim ruhum hala; kalabalıkların olmadığı sokakları, 64 model Chevroletleri, taş plakları ve el yazısıyla yazılan o içli mektupları, klasik Türk Sanat Müziği şarkılarını seviyor. Hala o günlerin yitikliğini yüreğimde hissediyorum…

Kızılay’dan gelip İncesu’ya giden sokağı geçiyorum. Biraz daha ilerleyince dört yol ağzındaki ışıklardayım. Bulvardan sağa tarafa gidecek olursanız TED Koleji, Sıhhıye Parkı, Dikimevi, Cebeci vs. sol tarafımızda ise Kızılay göbek, Maltepe, Tandoğan Meydanı, Beşevler, Emek Mahallesi diye devam edip gider. Karşımızda otobüs durağı var. EGO’ya ait efsane kırmızı körüklü otobüslerin gidip geldiğini görürdünüz. Karşı köşede İngiliz Kültür Merkezi var. Yolun karşısına geçip devam ediyorum, sağ tarafta TRT hizmet binası ve akabinde SSK Genel Müdürlüğü binası duruyor. Sol tarafta PTT Müdürlüğü mevcuttu…

Yürüyorum, sol tarafa giden sokaktan ilerlerseniz dünyanın en güzel dönerine ulaşma şansınız olabilir. Sakarya Caddesi ve ünlü dönerciler hemen yanı başımızda duruyorlar.  Burada yapılan nefis dönerleri başka yerde bulma şansınız yoktur… “Hosta Döner” aklımın bir köşesinde duruyor!

Ulus’tan gelip Çankaya’ya doğru giden Atatürk Bulvarı’na bağlanıyoruz ve Mithat Paşa Caddesi sona eriyor. Sağ tarafımızda Sağlık Bakanlığı, Bulvarın her iki yanında ayrı ayrı Subay ve Astsubay orduevleri, sol tarafta Necati Bey Caddesi devam edip gidiyor. Yürüyorum Abdi İpekçi Parkı, Sıhhiye Köprüsünün altından ilerliyorum, Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi’ni geçiyorum, nihayet TRT Ankara Radyosu’nun önündeyim…

Önünde çam ağaçları olan dört katlı tarihi taş bina, ortada büyükçe kapı, bulvara bakan pencereleriyle TRT Ankara Radyosu. Merdiven basamaklarını çıkıp görevliye görüşüp kapıdan içeriye giriyorum. Büyükçe çift kanatlı kapısı, konferans veya konser salonu olan bölümün karşısında bekleyenlerin arasına dâhil oluyorum. İsmi okunan içeri girip duruma göre bir-iki parça okuyup çıkıyordu. Sıra bendeydi ismim okundu “-Buradayım.” Deyip içeri girdim…

İçeri adımımı atar atmaz şaşkınlık yaşadım. TRT televizyonunda konserlerde izlediğimiz saz ekibi karşımda oturuyordu. Demir Karabaş, Sedat Oytun ve diğerleri… Bir ud, bir keman olabilirdi veya bir kanun bize eşlik edecek diye tahmin ediyordum! Sağ taraftaki masada jüri üyeleri vardı. Jüriye başkanlık merhum Ziya Taşkent yapıyordu. Biraz heyecanlanmıştım fakat hep söylediğim şarkılardı ve heyecana gerek yoktu.

 “Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır! – Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın - Bir kızıl goncaya benzer dudağın – Şarkılar seni söyler – Dalgalandım da duruldum… - Bir sevgi istiyorum – Rüzgâr söylüyor… - Nasıl geçti habersiz… - Alıverin bağlamamı çalayım...” 

Baş işaretle başla deyince başladım ve peşinden saz ekibi devreye girdi, devam ettik.. Kısa bir bölüm okuduktan sonra değişebilirsin deyince sonraki parçaya geçiyordum. İyi gidiyordum fakat üçüncü şarkıda nakarat yapmamam gereken yerde nakarat yapmıştım. Futbol terimiyle kontrpiyede kalmıştım! Saz ekibi sustu, ben sustum ve Rahmetliye döndüm, O’da bana göz işaretiyle “yapacak bir şey yok!” demişti. Bir şans daha beklemiştim fakat olmadı! “ Sen de git, sen de unut kimler unutmadı ki…” parçasını söyleme vaktidir deyip, üzgün bir halde teşekkür edip çıktım…

Dünyada huzurun, saadetin anahtarı, peşinden gidilecek ideallerin isabetli seçimiyle olur. İnsan kendine “Nereye gidiyorum?” diye hep sormalıdır. Bir şans daha verilmemesinin isabetli olduğunu yıllar sonra idrak etmek “Nereye gidiyorum?” un cevabıdır. Rahmetli Ziya Taşkent dualarımda, Yasin’lerimde…

Sevgi ve sağlıkla kalınız…

Yorumlar 1
Hayat Şahin 23 Haziran 2025 11:55

Nostalji , yeniden genç olmak demek. Geçmiş yıllar sevgiyle hatırlanmış. ...bulvardan sağa dönünce TED Koleji ve Kurtuluş Parkı* , Van' dan sonra Ankara kent hatıraları...Teşekkür ederiz.

Yazarın Diğer Yazıları