Yunus Türkoğlu

Kürt Pilavı-2

Yunus Türkoğlu

Geçen haftadan devam ediyoruz.

 Haymana İlçesi Yenice Bucağı İlkokulu’nda göreve başladım. Öğretmen arkadaşlar ve diğer personellerle tanıştım. Merhum İzzet Seven her konuda personeline yardımcı olan babacan bir müdür. İlk göreve başlayanlara genellikle birinci sınıf verirler, tabi bana da birinci sınıf verdiler. Yıllık ve ünite planlarını hazırlayıp derslere başladık. Bir iki akşam arkadaşlara misafir oldum. Okulumuzun karşısında İki katlı taş yapılı tarihi PTT binası var. Zemin katta PTT şubesi, yirmi dört saat “tık-tık” diye çalışan roleli santral, üst kat lojmanda postacı Mehmet bey, karşısında Okulumuz öğretmeni Hasan hoca oturuyor. Zemin kat okula bakan kısımdaki lojman boştu ve biraz bakım istiyordu. Bakım yapıp düzenledikten sonra oturmaya başladım. Evin karşısında okulum, arka tarafındaysa caminin olması benim için idealdi…

 Yeni Bucağı’nda ilkokul, ortaokul, Sığırcık Yaylası’nda birleştirilmiş sınıflı okul ile Halk Eğitim Merkezi’nin bayanlar için kursları vardı. Öğrenci sayısı fazla, öğretmen ve memur kadrosu geniş, Jandarma karakolu, sağlık Ocağı Tarım Kredi Kooperatifi ve iki camisiyle epeyce kalabalık bir bucak burası. Profesör, mühendis, öğretmen, doktor, ilahiyatçı gibi mesleklere tabi okuyanlar ve çok sayıda yurt dışında yaşayanlar var. Okul ve resmiyetin dışında Zaza Kürtçesi ile konuşurlar. Gelenek-görenek ve kültürleri Van’dan pek farklı değil. Ankara’nın tanınmış iş adamlarından Kürt Ahmet ve Ankara’nın Ulus semtindeki sebze- meyve halindeki balıkçı esnafının büyük bölümü Yenicelidir...

Zaman hızla akıp geçiyordu. Öğretmen arkadaşlarla kaynaşıyor, öğrenci velilerimiz, cami hocalarımız ve diğer memurlarla yavaş yavaş tanışıyordum. Sabahlar ilkokulda öğlenden sonra ortaokulda Türkçe derslerine giriyordum. Öğrenciler pratik zekâlı ve başarılılar. Siyah önlük, beyaz yakalık takılan o güzel günlerdi. Kısa bir süre sonra Bursa Nilüfer ilçesinde görev yapan Sabahattin Bey ortaokula yedek subay öğretmen olarak atandı. Türkçe derslerine girmeye başladı ve askerliği bitinceye kadar PTT lojmanında beraber oturduk. Bu arada bende ortaokulda Beden Eğitimi derslerine girmeye başlamıştım...

Öğretmenler odasında sohbet dönüp dolaşıp yemek konusuna gelince Kürt pilavı hep konuşulurdu. Düğün ve sünnetlerde, mevlitlerde, asker uğurlaması ve özel günlerde sofrada mutlaka Kürt pilavının olduğundan bahsederlerdi. Çok beğendiklerini söylerlerdi. Arada “Sen bilirsin hocam!” deyince soruyu geçiştirirdim. Aslına bakarsanız bilmiyordum! Etli veya etsiz olabilirdi fakat üzerine kızgın tereyağı “çosss” diye mutlaka dökülmeliydi! Okulumuzda çoğunluk Ankaralı olmakla beraber, Yozgat, Kırşehir, Sivas, Gaziantep, İstanbul, Bartın, Trabzon-Of ve Kayseri illerinden öğretmen arkadaşlarımız vardı..

Ramazan ayına sayılı günler kalmıştı. Önceki yıllarda olduğu gibi her akşam iftara velilerden biri öğretmenleri davet ederdi ve her sofrada mutlaka Kürt Pilavı olurdu. Ramazanın ilk günü iftara yakın bir velimizin evindeyiz. Salona boydan boya yer sofraları serilmiş, su, bardak, kâse, tabak, kaşık-çatal vs. bırakılmış. Ev sahipleri son derece samimi ve hürmetkâr olmalarıyla doğu insanın misafirperverliğini gösteriyorlar. Sofraya oturduk ezan okundu çorbalar içildi ve peşinden büyük bakır servis tabaklarında Kürt pilavı geldi, üzerine eritilmiş kızgın tereyağı döküldü yanına ise ayran servis edildi. Evet, bu bizim iyi tanıdığımız, Van kültüründe önemli bir yere sahip olan yeşil mercimekli bulgur pilavıydı. Bu pilavı annemiz bizi sütten kestiği günden beri biliriz ve yeriz...

 Bizim yemek kültürümüzde önemli bir yeri olan yeşil mercimekli bulgur pilavını Van halkı dört mevsim severek tüketir. Balık mevsiminde taze balıkla, sonbaharda siyah üzümle ve kışın tuzlu balıkla nefis olur. Tercihen kemikli kaburga etiyle yapanlarda olurdu. Rahmetli annem, teyzem mercimekli bulgur yapar akrabalar toplanır, dedem Tütüncü Mehmet Efe’nin bahçedeki sıralı vişnelerin veya Fikriye teyzenin armutların altında yerdik...

Yenice halkına sorsan bunun mercimekli bulgur pilavı olduğunu söylerler. Haymana yerlilerine veya Yenice’de görev yapan memur, doktor, askeri personel veya öğretmene sorsan Kürt pilavı derler. İsmine ne derseniz deyin her kesimden insan bu pilavı sever ve zevkle tüketir.

Maziyi anmak bazen hüzün mevsimi gibidir. Baharda yemyeşil olan yapraklar sarıya ve alev rengine döndüğü gibi zamanla dalından kopuk toprağa düşer hep… Bizim yaşadığımızda bir yaprağın toprağa düşmesi gibi değil mi? Evet, insanın bu dünyada bir yolculuğu vardır. Bu yolculuk ebediyetedir ve hazırlıklı olmak gerekir! 90 yılında yolumuz Haymana’nın Yenice Bucağına düştü, güzel dostluklar-arkadaşlıklar kuruldu, unutulmaz hatıralar ile geride kalan yıllar oldu. Tefekkür edip, ibret alanlar için ömrün nihayete ereceğini, vaktin su gibi akıp geçtiğini en güzel bir biçimde anlatıyor. Rıza-i ilahi üzere yaşayanlara ne mutlu… 

Birlikte görev yaptığım değerli öğretmen arkadaşlarıma ve saygıdeğer Yenice halkına selam ve sevgilerimi gönderiyorum…

Allah’a emanet olunuz…

 

Yorumlar 1
Abdullah HACIÖMEROĞLU 08 Ocak 2024 22:02

Kalemine sağlık Yunus hocam 90 lı yıllara götürdün bizi. Çok görev yerlerim oldu ama en güzel anılarım Yenice de geçti. Orada ki arkadaşlıklar birliktelikler başkaydı. Teşekkür ederim.

Yazarın Diğer Yazıları