Ümran Öztürk

Unutmanın Öteki Hali

Ümran Öztürk

Bir kar yanığıydı tenin,

gözlerin ve dokunamadığım ellerin…

Soğuğun bile kıskandığı bir sıcaklıkla

yanı başımda üşüyordun.

 

Konuşmasan da biliyordum,

bir bakışın karla örtülü bir sızıydı,

ve ben her adımda

daha da batıyordum sana…

 

Buz tutmuş bir sabahın sessizliğiydin,

dokunsam kırılacak gibiydin.

Kırılırsan, dağılır sanırdım içimdeki kış,

oysa ben çoktan dağılmıştım.

 

Adını anmak bile

cam bir bardakta fırtına koparmak gibi,

içimi titreten,

dudaklarımı kesen bir sesti.

 

Her cümlem sensiz eksik,

her suskunluğum senle tamam.

Ve ben en çok,

sana hiçbir şey olmamış gibi davranırken yandım…

Gülümserken içimde yangınlar büyüttüm,

bir selamın kıyısında boğuldum defalarca.

 

Bile bile susmanın yüküyle

gökyüzüne bakar oldum,

çünkü gözlerin artık

yemyeşil vadilerin en derin yalanıydı.

 

Her unutuş, hatırlamanın başka bir şekliydi aslında.

Adını anmadığım günlerde

sana dönüyordu içimdeki her düşünce.

Bir fotoğrafta yüzünü silmek,

bir şarkının sözünü eksik söylemek gibiydi unutmak…

Yani mümkün değildi tam olarak.

 

Her sustuğumda,

bir cümleni yeniden kuruyordum zihnimde,

ve sen hep oradaydın 

bir bakışın ucunda,

bir vedanın kıyısında,

 

Hep yarım kalan bir sözcükte

takılı kalıyordu zaman.

Ne söylesem eksik,

ne sussam fazla geliyordu sana dair.

 

Bir virgül gibi duruyordum

cümlelerin arasında,

ne son olabiliyordum

ne de başlangıç.

 

Sen, söyleyemediklerimin içinde

en çok sustuğum kelimeydin

Kalbime bulaştırdığım...

Yazarın Diğer Yazıları