
Sevginin Kırıldığı Çağ
Ümran Öztürk
Her şeyin hızla tüketildiği bir çağdayız. Duygular bile artık “anlık” yaşanıyor; tıpkı sosyal medyada paylaşılan, birkaç saat sonra unutulan hikâyeler gibi. Sevgi bile sabırla büyüyen bir duygu olmaktan çıktı, hemen karşılık bulmak isteyen aceleci bir isteğe dönüştü.
İnsanların içindeki sevgi açlığı büyüdükçe, samimiyet küçüldü.
Artık kimse kimseyi anlamaya çalışmıyor, çünkü herkes anlatılmak istiyor.
Dinleyen yok.
Herkes konuşuyor.
Ve bu gürültüde kalpler birbirini duyamıyor.
Oysa yaşın hiçbir önemi yok; hepimizin içinde çocuk gibi sevilmek isteyen, bir sıcak bakışa muhtaç bir yan var. Ama o sıcaklık giderek uzaklaşıyor. Yerini mesafeler, hesaplar, korkular alıyor. Birinin elini tutmak bile cesaret ister oldu; çünkü her dokunuşun altında bir beklenti arar hale geldik.
Bencillik bu çağın en süslü kıyafeti.
Herkes kendi acısına sarılmış, kimse başkasının yarasına dokunmak istemiyor.
Yalnızlık da artık bir tercih değil; güven duygusunun yitirilişinin sessiz sonucu. İnsan, kalabalıkların içinde bile yalnız kalabiliyor, çünkü kalabalıklar birbirine yabancı.
Oysa bazen bir omza yaslanmak, bir dostun “Ben buradayım” deyişi bütün dünyanın gürültüsünü susturabilir.
Ama biz, duvarlarımızı öyle yüksek örmek zorunda kaldık ki… Ne kimse içeri girebiliyor, ne biz dışarı çıkabiliyoruz.
Belki de en çok sevgiyi değil, güveni kaybettik.
Ve güveni kaybeden bir toplumun sevgisi hep eksik kalır.
Biz şimdi sevginin yorulduğu çağdayız.
05 Ekim 2025