Ümran Öztürk

'Önce İnsan' Diyebilen Bir Adam: Sırrı Süreyya Önder

Ümran Öztürk

Bazı insanlar vardır; adlarını duyduğunuzda zihninizde ilk beliren şey bir meslek, bir sıfat ya da bir makam değil, bir duruştur. Sırrı Süreyya Önder de onlardan biridir. Onu ilk tanıdığımda ne yönetmenliğini biliyordum ne de siyasetteki yerini. Ama bir sözüyle kazınmıştı aklıma: “Önce insan…”

Bir toplumda insan kalabilmek; bazen bir meslekten, bir başarıdan, hatta bir ideolojiden bile daha kıymetlidir. Hele ki farklılıkların çatışma sebebi sayıldığı dönemlerde , insan olmanın altını kalın kalın çizen birini görmek nadir bir lükstü. Sırrı Süreyya işte o lükstü.

Onu konuşurken dinlediğinizde, önce kelimeleri değil, kalbinin ritmini duyarsınız. Öyle içten, öyle sahici. Rüzgara göre yön değiştirmeyen, nabza göre şerbet vermeyen bir gönül insanı. Siyasi kimliğinden, mesleki başarılarından bağımsız olarak söylemek gerekir ki; onun bu topraklara kattığı en önemli şey, “birlikte yaşama umudu” oldu.

Kürt, Türk, Laz, Çerkeş, Alevi, Sünni... onun nazarında hiçbirinin ayrıcalığı ya da eksiği yoktu. Her biri bir halk, her biri bir insan. Onun derdi halkların kardeşliğiyle, birbirimizi ötelemek yerine anlamakla, barışmakla ilgiliydi. Ne güzel şey, birini onun cesaretiyle hatırlamak… Onun gibi barış, umut deyince gözleri dolan insanlara ne çok ihtiyacımız var bugün.

Senaristliğini yaptığı “ Bir Cumhuriyet Şarkısı” projesi açıklandığında birçok kişi şaşırdı belki ama onu tanıyanlar hiç şaşırmadı. Çünkü Sırrı Süreyya zaten yıllardır bu halkın ortak şarkısına bir dize yazıyordu. Kimi zaman siyasette, kimi zaman beyaz perdede, ama en çok da kalbimizde.

İnsan En Çok Evde İnsan Olur:

Onu sadece bir politikacı, bir sanatçı ya da bir entelektüel olarak değil; kızının anlattığı gibi, iyi bir baba olarak da hatırlamak gerekir. Zira insan en çok evde insan olur. Onun içtenliği, mücadeleye yüklediği sevgi, bizi birbirimize yaklaştıran bir köprü gibiydi.

Meclisteki en kırılgan, en sert tartışmaların yaşandığı anlarda bile mizahı ustaca kullanırdı. Sözleriyle gerginliği yumuşatır, yüzlerde istemsiz bir tebessüm bırakırdı. O sadece bir siyasetçi değil, aynı zamanda meclise renk katan bir ışık, bir canlılık vesilesiydi. Duruşu kadar diliyle de fark yaratır, söylenemeyeni incitmeden söylerdi. Meclis kürsüsünde sergilediği zarafet, espriyle karışık bilgelik, onu farklı kılan yönlerinden sadece biriydi.

 

Sırrı Süreyya Önder… Adının geçtiği her yerde umutla anılması boşuna değil. Çünkü o en başından bu yana sadece inandığı gibi yaşadı. Onu anlamak için çok derin analizler yapmaya gerek yok. Sadece bir sözü yeter:

“Önce insan.”

Yazarın Diğer Yazıları