Ümran Öztürk

Nar Gibi İnsanlar...

Ümran Öztürk

Sonbahar geldi. Ağaçlar sessizce soyunuyor, rüzgâr havayı biraz daha düşünceli yapıyor. Tezgâhlarda kırmızı bir meyve beliriyor usulca: nar.

 Her yılın bu zamanında, doğa yeniden bize bir şeyler anlatmak ister gibi onu önümüze bırakıyor. Sert kabuğunun ardında sakladığı binlerce tanesiyle, nar yine sabrı, dengeyi ve çoğul bir yaşamın inceliğini fısıldıyor.

O, çatlamadan açılmaz; tanelerini göstermeden anlaşılmaz. İçine baktığınızda yalnızca parlak kırmızılıklar değil, insan ilişkilerinin gizli haritasını da görürsünüz.

Her tanecik kendi zarında saklıdır. Ne birbirine karışır, ne de birbirinden uzak durur. Saydam zarlar hepsini bir arada tutar; bir düzen içinde, bir saygı içinde.

Nar, birlikte olmanın ama birbirine karışmadan var olmanın simgesidir.

 İç içe ama ayrı… 

Yakın ama özgür… 

Tıpkı insan ilişkileri gibi. Dostlukta, aşkta, ailede de böyle değil midir? Gerçek yakınlık, iç içe geçmekten çok, temas ederken bile kendi rengini koruyabilmektir. Çünkü zarlar koparsa narın tadı bozulur; tıpkı saygının, özenin eksildiği yerde ilişkilerin çözülmesi gibi.

Eski zamanların mitleri de bunu anlatır. Yunan mitolojisinde yeraltı tanrısı Hades, yeryüzünün genç tanrıçası Persephone’yi kaçırır. Onu yeraltına bağlayan şey ise yalnızca bir nar tanesidir. Persephone, Hades’in sunduğu nardan birkaç tane yediği için sonsuza dek yılın bir kısmını yeraltında geçirmek zorunda kalır. Kaderin simgesi Nar, aşkın sınır tanımayan arzusu ile özgürlüğün narin dengesidir.

Narla mühürlenen her bağ, hem aitliğin hem de ayrılığın iç içe geçtiği bir varoluşa dönüşür.

Nar gibi insanlar vardır. Dışları serttir; hemen açılmazlar. Ama içleri, dikkatle yaklaşıldığında sabırla dizilmiş bir sevgi haritası gibidir. Onlar kolay dağılmaz, kolay kabullenmez. Ama bir kez açıldılar mı, sundukları sevgide ölçü, düzen ve derinlik bulursunuz. Dağılmadan durmayı, dökülmeden sevmeyi bilirler. Sınır koyarken bile zarif kalırlar.

Narın içi, çoğul bir yaşamın dersidir. Her bir tanesi tekil bir varlığı, bir kişiliği, bir sınırı temsil eder. Kimse kimsenin yerine geçmez ama herkes bütünü tamamlar. Bir nar tanesi eksik olsa fark edilmez belki, ama yeterince tanecik yitirilirse, artık o nar, nar olmaktan çıkar. Tıpkı ilişkilerde olduğu gibi… Küçük kaçamaklar kopuşları, kopuşlar büyük sessizlikleri doğurur.

Belki de anlam, büyük sözlerde değil; gündelik bir eylemin sessizliğinde gizlidir.

Bir narı ayıklarken, bir insanı seyreder gibi oluruz. Ne çok şey anlatır o tanecikler: Sabırla dizilmiş, içten içe birbirine yaslanmış, ama her biri kendi varlığını koruyan bir evren gibi… Nar ayıklamak, aslında hayatı anlamaktır.

Çünkü hayat da, aşk da, dostluk da bir nar gibi…

Kırıldığında çoğalır, açıldığında sır verir.

Çünkü en büyük dönüşümler, en sessiz anlarda yaşanır.

Nar gibi insanlar...

Dağılmadan durmayı, dökülmeden sevmeyi bilenler.

Yazarın Diğer Yazıları