
Mazide kalan o eşsiz tını
Ümran Öztürk
Kapılar, dünyaya açılan gözlerimiz, sosyal alana attığımız ilk adımın başlangıç noktası olurken dışarıyla ilişkimizi kestiğimiz son noktadır.
Kapının açılması özgürlüğe adım atmak iken kapının üzerinizden kapanması özgürlüğünüzün üzerine ipotek konması, ket vurulmasıdır.
Kavuşmalar kucaklaşmalar, ayrılıklar vedalaşmalar hep kapılarda, kapı önlerinde olur. Bir evin mahremiyetidir kapı. Sosyalleşmemizin ilk adımıdır.
Kapı kilidi ve kapı tokmağı bizim dışarıyla olan bağımızın açılmasıdır. Yani insanların alanı ile onun dışında kalmış olan her şey arasında bir bağ oluşturur.
Eskiden kapılarda görülen en önemli obje kapı tokmağıydı. Kapı tokmaklarının her biri bir anlam taşırdı.
Bugün hala Bursa, Safranbolu, Antalya, Muğla,Kütahya, Afyon ile Uşak’ın eski evlerinde, Ege’nin bir çok yerleşim alanında, Ayvalık, Cunda Adası’nda eski Rum taş evlerinin devasa kapılarında bir sanat eseri gibi duran kapı tokmaklarına rastlamak mümkün. Eski Mardin ve Diyarbakır ile İstanbul’daki konaklarda, kiliselerde, hanlarda hala orijinalliğini koruyan kapı tokmakları mevcuttur.
Ben en etkileyici, ilginç, değişmeden, bozulmadan günümüze kadar gelen kapı tokmaklarını Mardin’de gördüm. Her biri adeta bir sanat eseri gibiydi.
Mardin’in dar sokaklarını gezerken önünüze ansızın bir ev,bir konak çıkar. Taş evlerin adeta vitrini olan ahşap kapılar ve kapılarını süsleyen tokmaklar size hane halkı hakkında da birçok bilgi verir.
Ustanın elinde şekillenen tokmakların her biri mitolojik, sosyolojik, felsefi anlamda farklılık gösterir. Usta, yaptığı her tokmağa ayrı anlam yükler. Her kapı tokmağı, içinde yaşayan ailenin nüfuzuna uygun seçilirdi. Sosyal mesajlar veren, inançları, yaşam felsefelerini, sosyal statüyü yansıtan, aile bütünlüğünü- genişliğini temsil eden ve sembolik anlamlar taşıyan kapı tokmaklarıydı.
Dövme demir veya tunç dökümden, pirinç, bronzdan yapılmış gücü temsil eden ejder, aslan başı, kurt başı, koç başı, kar¬tal başı, horoz gagası gibi güçlü hayvan figürlerini varlıklı aileler kullanırmış. Fakir ailelerin kapılarında ise; ince, basit, demirden ve halkadan yapılan tokmaklar bulunurmuş.
El formundaki tokmaklarda kimi elde yüzüğün hiç olmaması, kimi elde orta parmakta veya yüzük parmağında yüzüğün olması ev sahibinin bekar, evli ya da dul oluşunu simgeler. Eve gelen konuk tanıdıksa kapıdaki halkayı, yabancıysa kapı tokmağını vurarak ev sahibini haberdar edermiş. Kapı kanadı üzerinde rastlanan çift tokmaklardan büyük olanını eve gelen beyler, küçük olanı ise hanımlar kullanırmış.
Yani her kapı tokmağı kendi içinde değişik nüanslar göstermekteymiş.
Zamana yenik düşen eski yapılar yıkılmış kapıların üzerindeki kapı tokmakları da eskicilerin, kolleksiyonerlerin, antikacıların eline geçmiş, en şanslıları da müzelere kadar gitmiştir.
Bu gün kapı tokmağı yapan sanatkarlara, ustalara rastlamak çok güç. Günümüzde bu sanatsal objenin yerini elektronik ziller aldı. Kapı zilleri mazide kalan o tınıyı vermese de farklı melodilerle bizlerin kullanımına çoktan girmiş durumda.
Kapılara estetik kazandıran, basit bir ayrıntı gibi görünse de aslında onların sanatsal bir obje, geçmişe ait birer kültür varlığı, kültürel miras olduğunu unutmamak gerekir.