Kırık Cam Teorisi Gölgesindeki Toplumlar
Ümran Öztürk
Bir kentin kaderi bazen bir camın kırılışında gizlidir.
Kırılan bir cam onarılmadığında, sadece cam değil; güven, düzen ve aidiyet de sessizce çatlar. Çünkü ihmal edilen her küçük ayrıntı,sessiz bir kabullenişin başlangıcı, büyük bir çözülmenin habercisidir.
Bugün yaşadığımız şehirler, kurumlar ve ilişkiler, Kırık Cam Teorisi’nin gölgesinde şekilleniyor. Görmezden gelinen her düzensizlik, onarılmayan her olumsuzluk, aslında bize şunu fısıldıyor: “Burada artık kimse kurallara inanmıyor.”
1980’lerde Wilson ve Kelling’in ortaya attığı Kırık Cam Teorisi, aslında sadece suçla değil, insan doğasının ve toplumsal çözülmenin ince noktalarıyla ilgilidir.
Teori der ki: Bir yerde küçük bir düzensizlik görmezden gelinirse, zamanla daha büyük bozulmaların yolu açılır. Bir binanın camı kırılır ve onarılmazsa, oradan geçen herkes “burada kurallar işlemiyor” diye düşünür. Sonra o mahalleye umursamazlık yerleşir; duvarlara yazılar yazılır, çöpler yığılır, huzur yavaşça terk eder sokakları.
Bugün şehirlerimizde, kurumlarımızda, hatta aile ilişkilerimizde bile o “kırık camları” görüyoruz.
Bir okulda adaletsizlik karşısında sessiz kalınırsa, çocuklar eşitliğe değil haksızlığa alışır.
Bir iş yerinde liyakatsizlik görmezden gelinirse, emeğin değeri kaybolur.
Bir toplumda yalanın, şiddetin ya da yozlaşmanın küçük örnekleri tepki görmezse, o toplumun vicdanı yavaşça körelir.
Kırık camlar sadece binalarda değil, vicdanlarda da çoğalıyor.
Birine yapılan haksızlık karşısında sessiz kalmak, kırılan bir insanın onarılmayışını seyretmektir.
Oysa toplumun dokusu, bireyin onarımıyla güçlenir.
Birinin yarasına kulak vermek, bir camı onarmak gibidir. Hem o kişiyi hem de çevresini korur.
Belki de artık sormamız gereken soru şudur:
Biz ne zaman bu kadar çok kırık camın önünden geçip hiçbirini fark etmemeye başladık?
Ne zaman görmezden gelmek, korumaktan daha kolay geldi bize?
Toplumsal barış, büyük ideallerle değil, küçük onarımlarla başlar.
Bir camı, bir sözü, bir adaleti onarmak…
İşte o zaman yeniden kurulmaya başlar insanın birbirine güveni.