Ümran Öztürk

Kentin hafızası yerel gazeteler

Ümran Öztürk

“Bir halk, kendi hikâyesini yazmıyorsa; başkalarının yazdığına mahkûm olur.”

— Eduardo Galeano

Yerel gazeteler bir kentin belleği, toplumun vicdanıdır. Onlar sustuğunda sadece haber değil, geçmiş, kültür ve insan da kaybolur.

Bir şehirde yaşamak, o şehri bilmek değildir.

Bazen bir sokak haberidir o şehri sana tanıtan,

Bazen küçük bir dükkânın kapanış ilanı…

Bazen de bir yerel gazetenin üçüncü sayfasında çıkan sararmış bir fotoğraftır; yıllar sonra seni çocukluğuna götüren.

Yerel gazeteler tam da budur işte:

Unutulmaya yüz tutmuş bir geçmişi bugüne taşıyan,

Sesi duyulmayanın fısıltısını satırlara yazan,

Küçük gibi görünen ama derin izler bırakan hikâyelerin taşıyıcısı…

Bir mahallenin kalbi, bir köyün belleği, bir ilçenin vicdanıdır yerel gazete.

İşte bu yüzden, sadece gazete değildir.

Aynı zamanda bir kentin ruhu, bir toplumun aynasıdır.

Yerel gazeteler, kültürel bellek taşır.

Ulusal basın büyük resme odaklanırken, yerel gazeteler ayrıntıya dokunur.

Bir köyde açılan okul, doğduğu kasabaya dönen doktor, kuruyan çeşme, kapanan mahalle bakkalı…

Ulusalda manşet olmaz belki ama yerelde anlam bulur.

Bir kasabanın nabzını, bir köyün neşesini, bir mahallenin hüznünü ancak yerel gazete duyurur.

Ama artık o kasaba da eski kasaba değil.

Tandır ekmeği kokusu yok sokağında,

Çocuk sesi azaldı,

Testilerin yerini plastik şişeler aldı,

Tarım öldü, hayvancılık sustu.

Üreten köylüler, tüketiciye dönüştü.

Bir zamanlar sabanla iz düşülen topraklar, şimdi betonla örtüldü.

Köyler mahalleye çevrildi, mahalleler sitelere dönüştü.

Şehirler büyüdü ama insan küçüldü.

Kentleşme dediler, geçmişi silip doğayı yok ettiler.

Denizler müsilajdan girilmez oldu,

Ormanlar yandı, piknik alanları çöp dağlarına döndü.

Sokaklar isimlerini unuttu,

Köyler hikâyelerini.

İşte bu hengâmede, yerel gazeteler hâlâ direniyor.

Her haber, bir tanıklık;

Her köşe yazısı, bir kültürel direniş;

Her fotoğraf, geçmişe tutulmuş bir ayna…

Ulusal basın çoğu zaman yerelden beslenir.

Bir çevre felaketi önce bir köyde başlar,

Bir sosyal hareket ilk kez bir kasaba meydanında dile gelir.

O kıvılcımı yakansa, çoğu zaman yerel bir köşe yazarıdır.

Yerel basın, yalnızca bilgi taşımaz; kültür taşır.

Bir halk dansını, bir unutulmuş türküyü, bir şiiri yaşatır.

Genç kalemlere cesaret, yerel sanatçılara nefes olur.

Kentin sanat etkinliklerini duyurur, sosyal hayatı canlandırır.

Bir mahallenin sesi sustuğunda, orada kültür de susar.

İşte yerel gazeteler, o sessizliği bozacak cesarettir.

Ama bugün?

Bugün birçok yerel gazete, dijital baskı altında.

Reklam gelirleri azaldı, baskı maliyetleri arttı.

Birçok gazete kapanıyor,

Birçok köşe yazarı kalemini bırakıyor.

Ama farkında değiliz:

Bir gazete kapandığında, bir kentin hafızası da susar.

Bir gazete sustuğunda, mahalle unutulur, çocukluk silinir, hikâyeler yarım kalır.

Şunu unutmayalım:

Bir ulusun sesi güçlü olacaksa, önce kasabanın, ilçenin, mahallenin sesi duyulmalı.

Çünkü ne kadar yukarı çıkarsak çıkalım,

Ayağımız hâlâ toprağın üzerinde.

Ve o toprağın sesini en iyi yerel gazeteler duyar.

Yerel gazete yaşarsa, kent yaşar.

Kent yaşarsa, kültür yaşar.

Kültür yaşarsa, insan yaşar.

Yorumlar 1
Yusuf 10 Haziran 2025 11:47

Tebrik ederim efendim ????????

Yazarın Diğer Yazıları