
Göç Zamanı
Ümran Öztürk
Gökyüzü kararmıştı. Bulutların arasından süzülen birkaç ışık hüzmesi, sanki göç yoluna düşen insanlara “unutulmadınız” der gibiydi. O ışık, bir umudun son kırıntısı mıydı, yoksa veda eden bir günün gözyaşı mı, kim bilir...
Toprak, onların ayak izlerini tanıyordu aslında. Her sabah sabanla yarılan, her akşam nefesleriyle ısınan bu topraklar şimdi sessizdi. Yılların emeği, bir çuvala sığdırılmış hayatlar gibi omuzlarda taşınıyordu.
Bir kadın, arkasına bile bakmadan yola koyulmuştu — çünkü bakmak, kalmak demekti.
Bir çocuk, anlam veremediği bir hüzünle annesinin eteğine sarılmış, sessizce yürüyordu.
Bir adam, elindeki arabaya son kalan ekmeği, birkaç giysiyle birlikte yüklemişti.
Geride bıraktıkları ev, tüten ocağıyla birlikte, bir masalın son sayfasına dönüşmüştü artık.
Göç…
İnsanı köksüz bırakan en ağır kelimedir belki de. Çünkü insan sadece yerinden değil, içinden de göç eder. Bir köyden, bir şehirden, bir yürekten…
Tekerleklerin toprağa bıraktığı izler, sanki bir veda mektubunun satırları gibiydi. Her bir izde bir hikâye, bir anı, bir ses gizliydi.
Gittikleri yerde toprak farklıydı, rüzgâr başka esiyordu, ama gökyüzü aynıydı.
O yüzden başlarını hep yukarı kaldırdılar. Çünkü bulutların arasında, ardında bıraktıkları evlerin hatırası vardı.
Yeniden başlamayı kim ister ki?
Ama insan mecbur kaldığında bile filiz verir.
Kırılan dalın ucundan çıkan küçücük bir tomurcuk gibi, yaşam kendine bir yol bulur.
Çocuklar yeni kelimeler öğrenir, kadınlar yabancı topraklara kendi ekmeğinin kokusunu taşır.
Erkekler, uzak dağların ardında bile aynı dili konuşur.
Her biri, ardında bıraktığı köyün bir parçasını kalbinde taşır.
Zamanla acı azalmaz belki ama kök salar.
İnsanın yüreği, gurbete bile alışır bir nebze.
Çünkü yaşamak, bazen sadece nefes almak değil; hatırlayarak ayakta kalmaktır.
Bir gün, rüzgâr yine o eski köyün üstünden geçecek.
Bir çocuk, bir taşın kenarında eski bir oyuncak bulacak.
Ve belki o an, göçün değil, dönüşün hikâyesi yazılacak.
Gökyüzü yine ışığını yollayacak o toprağa —
tıpkı o ilk günkü gibi.
Ve biz bileceğiz ki:
İnsan ne kadar uzaklaşsa da,
kendi toprağının ışığıyla aydınlanır.
Resim: Vanlı Ressam Ayla Özen Çıtak