Ortalık baba dolu ama...
Ümit Kayaçelebi
Sevgili dostlarım günümüzde "baba"lar çoğaldı. Hatta baba enflasyonu yaşıyoruz dersem abarttığımı sanmayın. Hangi taşı kaldırsanız altından bir baba çıkıyor, ağaç diplerinde biten mantarlar kadar baba bitiyor. Lafın özü; ortalıkta babadan, babalardan geçilmiyor. Bu babalara gösterdiğimiz saygının çeyreğini kendi öz babamıza, bizi dünyaya getiren, bizim için didinen, bizim için kendini feda eden "babamıza", "babacığımıza" gösterseydik, babamızın duasıyla belki Cennet'ten bir kapı aralardık yüce Mevla'nın lütf-u keremiyle.
Baba, gençlik yıllarımızda okuduğumuz Mario Puzo'nun bir romanına verilen isimdi. Ve o kitap çıktığı yıllarda altın kitaplarda satış rekorları kırmıştı. Zaman ilerledi ve zaman içerisinde o "baba" anılmaz, yâd edilmez, esamesi bile okunmaz oldu.
Şimdilerde gazino kralı babalar, futbolun sahada oynanmadığı yerde de futboldan anlamasa dahi bunu bir kâr ve itibar kapısı sayan futbol babaları var. Müzik dünyasına dönüp baktığımızda ise yine babalar rekabet halinde; bir yanda arabeskin kralı denilen Orhan Baba beri yanda ise arabeskin pul biberini, isotunu, yedi baharını biraz fazla kaçıran Müslüm Baba var.
Başta demiştik ya gazinolar kralı ben çocuktum vardı yaşımız kemâli buldu o yine var, o da Fahrettin Aslan Baba. İşin başına geçtiğinden bu yana elini hep cebine atıp Fenerbahçe için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, 25 milyon Fenerli'nin (65 milyonluk Türkiye'de bu kadar Fenerli nasıl oluyor onu da anlayamadım ya!..) ve taraftara Ortega'yı hediye eden Aziz Yıldırım Baba.
İlerlemiş yaşına rağmen çıktığı her programda ceketini beline sarıp, mezdekeye dahi taş çıkartan Şenses'li Adnan Baba. Efendim, babalar saymakla bitmez. Dedik ya baba enflasyonu var ülkemizde. Ortalık babayla dolu.
Tabiî ki biz bu babalara kötüdür, yaramazdır demiyoruz. Halkımızın tercihine göre her babaya gönül verenler var, neredeyse öl dediği zaman ölecek kadar sevdiği, gönül verdiği babaya tutkun insanlarımız var.
Müslüm Baba'nın konserlerinde görmüyor musunuz, o kadar resmi ve özel korumaya rağmen o topluluğu zaptedemiyorlar. O kendisini, baba, baba diye feryad edip jiletle doğrayanlar da işin tuzu, biberi.
Eh bu kadar babayı saydıktan sonra sayın "Süleyman" babayı saymamak vefasızlık olur tabiî. Bendeniz mini minnacık çocukken Süleyman Demirel DSİ'de barajlarda mühendisti sonra bir çalımla rahmetli Ragıp Gümüşpala'yı ekarte etti Adalet Partisi'nin Genel Başkanı oldu. İslam köy’den gelen sayın Demirel baba Başbakanlık yaptı, Cumhurbaşkanlığı yaptı ve hâlâ da kendisine "Kurtar Baba" diyenler var bu ülkede.
Bir de memleketi soyup soğan ağacına çeviren, yetimin, öksüzün, devletin, milletin malını çalıp çırpıp yurtdışına kaçanlar, Kartal'da yatanlar var. Bankaları hortumlayıp devleti milyonlarca dolar çarpıp birkaç ay yatıp sonra dışarı çıkıp ben masumum diyen utanmaz babalar var.
Aziz dostlarım Türkiye'de senelerdir hırsızlık, talan bitmez, siyasette kavgalar, statlarda anarşi, enflasyon, IMF'ye borçlanmak, sağcılık-solculuk vs. hiç mi hiç bitmez. Dün de bitmedi, bugün de bitmediği gibi gelecekte de bitmeyecek gibi görünüyor.
Biz böyle her babaya dört elle sarılırsak, sonumuz korkarım ki hüsrandır. İşte bizi 40 yıldır idare edenler iç-dış borca mahkûm IMF'ye kul-köle ettiler. Kendileri koltuklarını kaptırmamak için bu milleti birbirine şucu bucu diye düşman edip birbirlerine kırdırdılar.
Onun için diyorum ki artık baba edebiyatı bitsin. Ve de bitmelidir. Bize şefkatle bakacak, hakkımızı koruyacak, bize kol kanat gerecek bir baba lazım. Biz böylece kendi yolumuzu çizebiliriz. Keşke gözümüzde büyütüp gönlümüzde yer verdiğimiz "bazı iskele babaları" kadar kendi öz babamıza kıymet verebilsek diyorum.
Babacığım çok geç de olsa "seni çok sevdiğimi" bir kez daha anladım.