Ümit Kayaçelebi

MİSAFİR ODASI MI?

Ümit Kayaçelebi

Vakti zamanında o sonradan bazılarının beton evler arzı endam edince  kötüleye kötüleye bitiremedikleri iki tam bi yarım kerpiçten duvarları yapılmış tek veya iki katlı toprak evlerimiz  vardı.

Hattızatında ağırlıklı olarak iki katlı bina alabildiğine daha çoktu.

Bizim de 2 evimiz vardı. Eski Ziraat Banka Sokağında, biri ki katlı idi biz oturuyorduk diğer tek katlı evimiz de hep kirada oluyordu.

Bu iki katlı toprak evlerde süslü saçaklar, duvara taş örme şekiller evin önünde ve arkasında balkonları dahi vardı.

Biz bu evlerde hayata gözlerimizi açtık merhaba dedik.

Ayağımızda naylon ayakkabılar burnumuzdan sümüklerin aktığı çocukluk günlerimizi bu evlerde yaşadık.

O toprak sokaklarda çember çevirdik, bilye oynadık, birdirbir oynadık, fırfıra çevirdik.

İşte darı süküne dediğimiz o toprak evler bizim gözümüzde bir saraydı bir malikaneydi bizi mutlu eden hanelerdi.

Şehirde yaşasak bile gidip gelenimiz çoktu. Kazadan misafir gelirdi, nahiyeden misafir gelirdi. Hasılı kelam her taraftan misafirimiz gelirdi.

Annem eski Kasrik (Kırkgeçitli) olması hasebiyle annemin babası ve annesi de o köyde hayatlarını sürdürüyorlardı.

Annemin babası Kadir Özcan (1903-1981) 78 yaşında iken vefat etti. Anne  annem ise Safiye Özcan (1914-1992) o da ne güzel tesadüftür ki 78 yaşında hayata veda etti.

Safiye nenemi ve Kadir dedemi de burada anmış iken rahmetle yâd ediyorum. Kendi halinde olan bir lokma bir hırka misali yaşayan insanlardı. 5 kızı olmasına rağmen Rabbim ona hayatında bir oğlan çocuğu vermedi.

İşte bizim en çok misafirlerimiz ağırlıklı olarak Kasrikten gelirdi. Ayrıca Baba annemde Edremitli olduğu için Bahriye Kayaçelebi (1899-1962) 63 yaşında vefat etti. Baba annem çok halim selim bir kadındı. Çoğu zaman beni koynuna alırdı kucaklayıp yatardık hiç unutmam mekanı cennet olsun inşallah.

Sadede gelirsek aziz ve Kıymetli misafirlerimiz için herkes gibi bizimde onlar için bir misafir odamız her an hazır ve nazırdı.

Bizim evin üst kattaki sağ odası Hacı Nuhi Polatoğlu’nun evine bakan misafir odamızdı.

Evimizin hiç bir odasında tahta tavan yoktu sadece misafir odamızın tavanı tahtadan ibaretti

Odada bir yüklük vardı ve içinde halis muhlis yünden yapılmış yataklar, yorganlar, yastıklar üst üste yığılıydı.

Odada kış aylarında yakılan soba mangal ve müştemilatı emre amadeydi.

Yerde Isparta halısı basit bir iki sehpa ve iptidai bardak tabak bırakılan bir mini büfe.

Koca misafir odası bundan ibaretti..

Mesele oranın süslü olması değil misafirin ister yaz ister kış en güzel şekilde rahatının sağlanmasıydı.

Ve bu senelerce devam etti gitti

Gel gör öyle bir zaman geldi Van’da çimento fabrikası yapılmasıyla beton evler çığ gibi artmaya başladı.

Bu kez toprak evler geri planda kaldı, biraz da lüks hayat başlayınca o güzelim toprak evlerdeki misafir odaları geride kalmaya başladı.

Beton evler çoğaldığında bu kez misafir odalarında artık o eskisi gibi sade olan misafir odaları yoktu.

Bilmem nereden özel getirilen mobilyalar, büfeler, masalar sehpalar, arzı, endam etmeye başladı. Odaları şenlendiren artık gelen misafirler değil pahalı pahalı abartılı alınan lüks eşyalardı.

Artık o misafir odalarına şehirden, kazadan,köyden gelen misafirler artık söz konusu bile değildi. İlginçtir ki bazı çok titiz hanımların sayesinde evin içinde yaşayanlar bile misafir odasına ayak atamaz oldular zamanla. Şimdilerde bir çok evde böyledir maalesef.

Bırakın yatılı gelen misafirleri artık bayramlarda veya sayılı günlerde bile misafir odasının kapısını açan yok.

Misafir odaları artık o evin hanımı veya hanım efendileri tarafından allanan pullanan süslü odacıklardan ibaret.

Misafirin yatılı gelmediği oturmadığı yerler oldu  o sözde misafir odaları.

Her tarafı mobilya ile örtülmüş içinde zor teprendiğiniz insanın dışarı eşyanın içeri olduğu yer oldu bizim misafir odaları.

Büfelerde yemek yemediğiniz tabaklar su içmediğiniz bardaklar sürahiler sadece bakmak için. Onlar kullanılmaz sadece bakılacak şeyler.

Paranızla aldığınız üzerine oturamadığınız kanepeler.

Hasılı kelam bi ton para yatırlımış misafirin girmediği süsülü odalar oldu şimdi misafir odaları.

Sadece adı misafir odası.

Misafir yok ama adı misafir odası olan hanelerde şimdi hayatımız devam ediyor.

Nerde o eski misafirler nerde o eski misafirler demeyeyim de ne diyeyim dostlar.

Belki burada derdimizi ifade edemedik ise şiirle işi iyice anlatırız inşallah.

MİSAFİR ODASI

Bütün hanımların tek kesin emri

Misafir odasına girmek yasaktır

Kanepeye otursan duracak kalbi

Kapısından içeri bakmak yasaktır.

 

Büfede en nadide tabaklar

Seramik çömlekler ve çanaklar

Soğuk kesim sürahi ve bardaklar

Lakin onunla su içmek yasaktır.

..

Tahtaya para vermekten usandım

Mobilyacı büyüdü, bense ufaldım

Üç bin liraya yemek masası aldım

Ne yazık masada yemek yasaktır.

..

Salep takımına elim değmedi

Süt takımı hiç yerinden inmedi

Kahve fincanları yerinden oynamadı

Gel bir kahve yap demek yasaktır.

..

Adı misafir salonu gelen yok

Bir gece olsun misafir olan yok

Kapımızın tokmağını çalan yok

Misafire misafir odası yasaktır.

..

Kendi evimdeki odaya giremem

Bir an olsun zevk-ü safa süremem

Diken üstündeyim rahat edemem

Yorulup da istirahat etmek yasaktır.

..

Kendi paramızla bir esir olduk

Kendi hanemizde yabancı kaldık

Biz bu mobilyayı ele mi aldık?

Ele helal bize oturmak yasaktır!

Yazarın Diğer Yazıları