Ümit Kayaçelebi

Ermeniler ve Van İhtilal Örgütü (1896-1915) (6)

Ümit Kayaçelebi

İddia ettikleri olaylara gelince:

Ermenilerin yeni propaganda usul ve teknikleriyle Osmanlı erkanını şaşırtmak için kullandıkları metodunu anlamakta zorlanan yetkililer şaşkınlık içerisinde iddialara safiyane bir şekilde cevap vermeye çalışmaktadırlar. İlk önce o kazada emniyet ve asayişin olmadığından ve bir takım kimselerin eşkıyalık yaptığı iddia edilmektedir. Bunun en ciddi delili bu an şimdiye kadar kendilerinden başka hiçbir ferdin nümayişte bulunmamış ve her tarafta sükun ve huzurun devamı ve hiçbir kimsenin hiçbir taraftan zarar gördüğüne dair hükümete müracat etmemesi ve hükümetin de bu yolda bir istihbaratta bulunmamasıdır. Kendileri dahi davalarına maddi delil gösteremediklerine nazaran bu fesatlığın sırf kendilerinde olduğunu ispat etmektedir.

İkincisi Kürtlerin Hıristiyan karı ve kızlarına taarruzda bulunduklarını iddia etmektedirler. Bu yolda dahi hükümete her hangi bir müracaatta bulunulmamıştır. Kendileri Paktan köyünde karı ve kızların bu yolda bir taarruza maruz kaldıklarını ifade etmekte iseler de Paktan köyü ihtiyar heyetinin verdikleri ifadelerde böyle bir olayın olmadığını yalnız Paktan köyünün dağ yamaçlarında karı ve kızlar pancar toplarken beş altı tane Kürt gördüklerini ve bunları karı ve kızlara söz ile bile bir sataşmada bulunmadıklarını beyan etmişlerdir. Bu ise kaale bile alınmayacak bir şeydir. Zira yaz mevsiminde yollarda dağlarda insan bulunması tariz olduğu manasına gelmez.   

Üçüncüsü Oseb kendisini Baklağan gediğinde beş altı tane Kürt kovaladığını ve bu adamların yolu kestiğinden halk korkusundan bu yerden geliş gidiş yapamadığını beyan etmektedir. Olayın incelenmesiyle ve kendisinin getirdiği şahidin şahadetiyle bu olayda uydurma ve iftira olduğu ispat edilmiştir. Her gün kazanın en uzak noktalarından yüzlerce yolcu geldiği halde bir kimsenin bir şikayette bulunmadığı bir taarruza hedef olmadığından bununda uydurma olduğu diğer bir delildir.

Hasılı Oseb’in ve Taşnaksutyun fırkasının “Komitesi Müzakerat Meclisi” azalarıyla İslam ve Hıristiyan arasına bir fesat sokmaya gayret ettikleri ele geçen talimatnamenin maddeleri incelendiğinde anlaşılmakta olup bundan başka Oseb’in özel maddelerinde yazılı fikirler ihtilali hızlandırarak meydana getirmeğe çalıştığı bunun için de bizzat köylerde ve şurada burada dolaşarak İslam ve Hıristiyan ahaliyi galeyana getirecek surette yalan ve uydurma haberler yayıyordu. Bunun yanında Gevaş ahalisi namına sahte telgraflar düzerek ortalığı karıştırmak istediği yapılan sorgulamada anlaşılmıştır.

Ayın 14–17 günlerinde manastırda toplanan “Meclis-i Umumi-i Milli” namı verdikleri azalarından bazılarından da adı geçen muhtevası yalan ve iftira dolu düzmece telgrafla haksız yere kamuoyunu heyecanlandırmaya gayret ettikleri anlaşılmaktadır.

Bundan başka komite meclislerinin ahaliyi hapis ve tazyik ederek cebren para aldıkları  hükümetçe malum ise de korkudan hiçbir kimse resmen hükümete müracaat ve ihbara cesaret edemediğinden olayları takip etmek zorlaşmaktadır. Bu kere Oseb’in cep defterinde yazılanların tercümesinden anlaşıldığına göre dört kişiden nakdi[85] ceza tahsil edildiği anlaşılmakta olup fakat bunların kimler olduğu bilinmediğinden bu yönde daha derin araştırma yapılabilmesi için Van bidayet mahkemesi savcılığına sevki münasip ise de karar sizindir.” 

Gevaş kaymakamlığının Van valiliğine gönderdiği bu yazı üzerine valilik durumu derhal Dahiliye Nezareti’ne bildirmiş, Gevaş’ta tutulan inceleme fezlekesi, kaymakamın yazısı ile yakalanan tutanakların tercümesi gönderilmiş, yakalanan evrakların asılları da ait olduğu mahkemeye tevdi edilmiştir.

Dahiliye nezareti Van’dan gelen bu beklenmedik yazıyı derhal incelemeye almış, 31 Mayıs 1909 da Van’a çekilen bir telgrafta Oseb’in üzerinde yakalanan evrakların asıllarını aceleyle Dersaadet’e gönderilmesi talep edilmiştir.

Van valiliği bu gelişmeleri yakından takip edilmesinden memnunluk duyarak derhal istenen belgeler 2 Haziranda Dahiliye Nezareti’ne gönderdi.[89] Dahiliye nezareti Van’dan gelen yazıları tekrar inceledikten sonra metinlerde dikkate değer bazı fikirlerin olduğunu görmüş ve hükümet ve ya ahaliye karşı isyan şeklinde bir oluşumun olabileceğinden Ermenice metnin itimada şayan birisi tarafından aslına kesinlikle sadık kalınarak harfen tercüme edilmesi için Maarif Nezaretine göndermeğe karar vermiştir.[90] Van’dan gelen Ermenice metin tercüme edilmesi için mahremane bir şekilde Maarif Nezaretine Temmuzda gönderilmiştir.

Maarif Vekaleti işin ehemmiyetinden dolayı kısa zamanda metni tercüme ettirerek 11 Temmuzda evrakları tekrar Dahiliye Nezaretine göndermiştir.

Belgeler bu şekilde elden ele dolaşırken Van’da devam eden mahkeme 2 Ekim 1909’da beraat şeklinde sonuçlanmış ve netice bir telgrafla Dahiliye nezaretine bildirilmiştir.

Aram Manukyan’ın rüşvet vererek Van memurlarını etki altına aldığını yukarıda görmüştük. Bu mahkeme üyelerine de bu şekilde bir yaklaşım içerisinde oldular mı bilemiyoruz fakat bu kadar önemli bir kongre tutanakları hakkında beraat verilmesinin şayet içeriğinin ne manaya geldiği anlaşılamamışsa başka bir anlamı yani rüşvet ve iltimas içerisinde davranıldığı açıktır. Van’ın ele geçen bu tutanaklardan hareket eden bir komite tarafından sevk ve idare edilen Ermenilerce beş yıl sonra kanlı bir isyan ile işgal edileceği hiç kimse tarafından hesap edilemedi. 

Kaynak: Dr. Hasan Oktay

ERMENİ ARAŞTIRMALARI, Sayı 5, Bahar 2002

Devam edecek

 

 

Yazarın Diğer Yazıları