
Dünden bu güne Van'da futbol ve Vanspor! (2)
Ümit Kayaçelebi
Yıllar geçti Van büyüdü gelişti artık her yer binalarla sitelerle doldu. Artık yeşil alanların yavaş yavaş yok olmaya yeşilin yerini apartmanların, sitelerin kapladığı günlere geldik. Artık her yer binalarla doluyor ve ne yazık ki artık o bir zamanlar çocukların gençlerin paçalarını sıvayıp ya Allah deyip daldıkları sahalar artık birer birer yok olup gidiyordu.
O bir zamanlar Van amatör liginin alt yapısı dediğimiz mahalle takımları yavaş yavaş ortadan çekiliyorlardı. Hal böyle olunca amatör Van takımları da artık aşağıdan yani mahalle takımlarından futbolcu gelmeyince kan kaybetmeğe devam ediyordu.
Artık mahalle takımları yoktu. Tarihin tozlu raflarında tatlı bir anı olarak kalacaktı eski mahalle takımları. Bu yıllar yılı mahalle takımları birbirleriyle oynadılar ama zaman geldi ki siteler, apartmanlar hortlayınca ne mahalle takımları kaldı ne de mahalle sahaları. Mahalle maçları mahalle takımları yok oldu gitti.
Oysa bu mahalle takımları Van’da ki amatör ligin bir alt yapısı gibiydi. Burada fark edilen oyunculara hemen mahalli takımlar sahip çıkar lisans çıkarıp takıma ilave ederlerdi.
Mahalle takımı çok güçlü olan mahalleler de vardı ve bunların bazıları adeta mahalli takım kadar güçlüydüler. İşte Haraba Mahalle, Yukarı Kerhiz, Şamranaltı, İskele, Yukarı norşin mahallelerinin takımları alabildiğince güçlü takımlardı. Zaten ilk darbeyi o zaman yedik! Çünkü mahalle takımları dedikleriniz amatör ligi besleyen oradan gelen futbolcularla o lig güzeldi ve güçlüydü. Mahalle takımları bitti, akabinde amatör takımlar da haliyle tükendi. O zaman ne oldu? İleride 1974 temeli atılacak Van Spora alttan futbolcu gelmedi. Gelmeyince bu sefer imkanları zorlayarak dışarıdan futbolcu almaya başladık. İşte ne yazık ki içler acısı bir durumdur ki başa da oynasak hangi ligi de hedef alsak o kadroda bir futbolcumuz yok.
Bizim de zamanında mahalle takımımız vardı birazda o günlere dönmek istiyorum;
Ne formamız vardı ne kramponumuz nede spor ayakkabımız. Ayağımızdaki ayakkabı ile gezer dolanır aynı ayakkabı ile de top oynardık. Allahtan ayakkabılar sağlamdı öyle kolay kolay yırtılmazdı.
İşte böyle dostlar bir zamanlar mahalle takımları vardı mahalle sahaları vardı ama şimdi hiçbiri yok hepsi mazide kaldı.
Erkek çocuklarının her zaman en büyük merakı ve zevki futboldur. Bu çocukluk yılarında başlar, gençlik yaşlarında dallanır budaklanır ve ilerleyen yaşlarda da uzun kavak gibi enginlere doğru uzar gider.
Çocukluk yıllarımızda bi naylon top bulsak verirdik peşine toz toprak içinde kalır oyna oyna bıkmazdık. Tek eğlencemiz zaman geçirecek oyunumuz toptu.
O eski banka sokağının tozlu sokağında verirdik topun peşine oyna babam oyna ne acıktığımızı hissederdik nede susadığımızı. Paçalarımızı bi sıyırıp çoraplarımızın içine koyar ondan sonra iki bir yana iki bir yana ikişer tane koca moloz taş bırakır üzerine de ceket yelek vs. bırakır ondan sonra 5 e 5 veya 6 ya 6 maç yapardık.
Bizim sokakta top oynayan kimlerdi diye sorarsanız benimle birlikte Halil ve Veli Polat oğlu, Davut Kılıçlı, Halis ve Güven Bingöl, Sadi Arifoğlu, Cezmi ve Halil Özvan, Cafer Özvan, Faik Saraçoğlu Eski Ziraat Banka sokağının topçularıydı bu saydıklarım.
Bizim mahallede ve sokakta herkesin topu yoktu. Kimlerin topu vardı derseniz; Halil Polatoğlu, Davut Kılıçlı, Mustafa Sönmez, Saracın oğlu İbrahim, Taner Ergun Siirtli Mitatın topları vardı.
Bunlardan birinin topu olmasa ne mahalle veya sokak arasında veya bir başka mahalle ile maç yapmak da mümkün olmazdı.
O yıllarda ne zaman topumuz patlasa veya yırtılsa suç kimdeyse fatura ona kesilir ve gider Pineci Yusuf Eli de tamir ettirir getirir top sahibine iade ederdi.
Bu saydıklarım zaman zaman ikiye ayrılır karşılıklı maç yapardık.
İş bu kadarla da bitmezdi bir de mahalle takımları arasında kıran kırana maçlar oynanırdı. Başka mahalle ile maç yapacağımız zaman işte bu saydığım isimlerden mükemmel bir takım olarak sahaya çıkarken aşağı ve yukarı sokaktan da maçın zorluk derecesine göre takviyede alırdık.
Çünkü bazı mahalle takımları alabildiğince güçlüydü. Bu mahalle takımlarında bazen mahalli lig de top koşturanlarda olunca haliyle biz de aşağı ve yukarı sokaktan takviye alırdık. Tabi bu arada takviye alanda da bazen itirazlar olurdu bunlar sizin mahalleden değil diye ancak yinede anlaşırdık.
İşte bize her zaman takviye olarak gelenler; Taner Ergun, Mustafa Sönmez, Mitat, Faruk, Ziya, İbrahim, . Bu arkadaşlarımızda bize geldiklerinde güç katarlardı.
Saha mı? Van da sahadan çok ne var ki daha siteler zuhur etmemiş, apartmanlar bağ ve bahçeleri yerle yeksan etmemiş, betonlaşma daha başlamamış işte böyle bir minvalde her yer bize saha her yer futbol sahası.
Sırf bizim mahallede Zeki Güzel hamamı arkasındaki yer, Ali Şen yüzün yanındaki arsa, bizim maç yaptığımız yerlerdi.
Daha doğrusu o zaman herkes boş bulduğu arsalarda arazilerde top oynardı. Zaten öyle direk falan yok kaledeki kalecinin boyuna göre kaleye giden şutlar da gol mü değil mi derken bazen sinirler gerilir goldü değildi diye tartışırdık. En sonunda ya gol sayılırdı veya iptal edilirdi. Direk olmayınca atılan şutlar çoğu zaman ya sayılır veya sayılmazdı. Kale iyi belli olsun diye çoğu zaman üstümüzden çıkan giyeceklerden bazılarını kale taşlarına bırakır kalenin daha belirgin olmasını sağlardık.
Bizim mahallede herkesin topu da yoktu. Top belli kişilerde olurdu onlar oynamaya gelmeseler topu asla emaneten vermezlerdi. Kendileri gelir ve mutlaka da oynarlardı. Kendileri oynamazsa zaten topu vermezlerdi.
Bi de bu top verenlere maçta çok pas isterler at bana derler çoğu zaman atmazsan küse kızar bir daha topunu getirmez diyerek korkar en çok da onlara pas atardık.
Top dediğiniz de şişirme top. Lastiği nefesinizle veya bisiklet pompasıyla şişirip başını topun içine katlayıp bırakıyor ve ipleri üzerine çekiyordunuz. Top oynarken o kısım başınıza gelince sizi çok rahatsız ederdi. Bazen fısss der birden çalıya vesaire ye değerse patlar maç yarıda kalırdı.
Biz ofsayt falan da bilmezdik giderdik ta öbür tarafta neredeyse kaleciyle burun buruna oynar şansına bir beleş top da gelmişse avantadan bir gol atar neredeyse kendinizi kahraman hissederdiniz.
Çoğu zaman hakem olmayınca içinizden biri hakem olur ama velâkin bu sefer iki tarafa da yaranamazdı.
Her saha çimen olmazdı toprak sahada bi düşsen elin ayağın soyulur çizilir o acıyla yinede oynamaktan geri kalmazdık. Bazen arka arkaya 3 köşe attığımız da 3 köşe atışı bir penaltı der rakip kaleye penaltı atılırdı.
Kaleler göz kararı ile tespit edilirdi. Hatta bazen kaleciler kaşla göz arasında taşlarla oynar kaleyi küçültürlerdi. Lakin bu fark edildiği zaman da maraza çıkardı.
Yedek oyuncu pek olmazdı mahalle de yaşça bizden küçük olanlarda bazen bizimle sahaya gelince bazen biri gönlünce çıkar o sahaya daldığında ne kadar sevinirdi anlatılmaz.
Bazı zamanlarda ortaya para da bırakılırdı bazen de gazozuna da oynanırdı. Ha alınırımıydı? Alınmazımıydı mı derseniz? Bazen çamura yatanlarda olurdu. Bazen de kasayla gazoz gelir galip gelmenin keyfiyle ne de hoş içilirdi.
O yıllarda televizyon yok yalnız gazetelerden dergilerden futbol takımlarından tuttuğumuz takıma göre belli futbolcuları görüp ezberler kendimizi ona benzetmeye çalışırdık.
Mesela o yıllarda çoğu kaleci kendini Galata Saraylı Turgay zannederdi, kimi kendini lefter, kimi Şenol Birol’a, Kimi Mikro Mustafa’ya ve en çok ta golcüler kendilerini Metin Oktayla özdeşleştirirlerdi.
Ve ne yazık ki gün geldi amatör lig cazibesini yitirdi. Mahalle takımları da artık bitti. Her ne kadar 1,2.amatör lig olsa da artık maçlar eski toprak sahada değil İpek yoldaki yeni yapılan sahada oynanmaya başlamıştı. Bu saha o eski sahanın tadını vermiyordu sanki o eski toprak sahanın çok ayrı bir ruhu vardı. İnsanlar o eski sahayı ve o eski hocaları, hakemleri ve futbolcuları çok arıyordu. Artık yeni bir saha ve yeni bir kuşak vardı artık 80’li yıllardaydık ve gözümüz 2.ligdeydi.
Artık doğu ligi bizi sarmıyordu vites büyütmek zamanıydı!
Ama nasıl!
DEVAM EDECEK.