Ümit Kayaçelebi

Bir şehir efsanesi Timurlenk Bozkurt 4

Ümit Kayaçelebi

GAZİZADE/MOLLA BOZO, Mehmet Ali

(d. 1883 / ö. 1947)

Asıl adı Mehmet Ali olan ve İran’dan Türkiye’ye göçen Mehmet Ali, 19. yüzyılın sonunda doğmuş ve 20. yüzyılın ortalarında vefat etmiştir (Arvas 2005: 56). Aydın Talay, onun Vanlı halk şairlerinden olduğunu ve 1886 yılında İran’ın Rızaiye (Urmiye) ilinin Kulunca köyünde doğduğunu yazar. Babasının adı Mehmet, mahlası ise Feğir Memmed’dir. Mehmet Efendi Rızaiye’de Türkleri temsilen kurucu meclise girer (Talay 1998: 133).

Mehmet Ali, ilk tahsilini amcası ile dayısının yanında görür, medrese eğitimini ise Irak’ta tamamlar. 1915 yılında adamlarıyla birlikte, İngilizlerle çarpışan Türk Ordu Komutanı Cevdet Paşa’ya katılır. 1916-1917 yıllarında Halil Paşa’nın yanında yer alır. 1927’de Yüksekova’ya yerleşen Molla Bozo, üç yıl sonra da Van’a gelir. Van’da Hacı Bekir Kışlası yakınında bulunan Haçort düzüne yerleşir. Ölüm tarihi olan 1948 yılına kadar yazları Yüksekova’nın Şakitan köyünde, kışları ise Van’da geçirir. Mezarı, kayınpederi ile beraber Şakitan köyündedir. Şiirlerinde genelde Azerbaycan Türkçesinin özellikleri göze çarpar (Talay 1998: 133).

Murat Ekinci de Molla Bozo’nun (Mehmet Ali/Gazizade) doğum ve ölüm tarihleri ile ilk ikametgâh bilgileri hususunda Aydın Talay (1998: 133) ile aynı görüştedir (Ekinci 1999: 1). Fakat M. Ekinci, ayrıca Molla Bozo’nun babası Mehmet’in Kaçarlar döneminde parlamentoya girdiğini, siyasî sebeplerden ötürü oradan ayrılarak, Erciş’in Çelebi bağı köyüne gelip yerleştiğini ve burada vefat ettiğini yazar (Ekinci 1999: 1). Molla Bozo’nun oğlu Timurlenk Bozkurt ise bu araştırmacıların aktardığı bilgilerde bazı hatalar olduğunu ifade eder ve babasının 1883’te doğduğunu, 1947’de vefat ettiğini söyler. Timurlenk Bey, ayrıca babasının adının Mehmet değil, Mehmet Ali olduğunu ve daha ziyade Molla Bozo lakabıyla tanındığını belirtir (Arvas 2012: 57-58). Mehmet Bozkurt ise Timurlenk Bozkurt’un amcasının oğludur. Davut Sularî bir şiirinde ondan bahseder. Timurlenk Bey’in dediğine göre Davut Sularî, o dönemde Köy Hizmetleri’nde çalışan Mehmet Bozkurt’a aynı zamanda “üstat” diye seslenir (Arvas 2005: 56).

Büyük ihtimalle halk şairliği babasından kendisine tevarüs eden Mehmet Ali (Gazizade/Molla Bozo) bir görüşe göre usta hikâyecidir. Nitekim Âşık Celâlî, Mehmet Ali’yi “ustamalı ve türkülü hikâye” ustası kabul eder ancak ona ait şiirlerin olmadığını söyler (Arvas 2012: 58). Ali Duymaz da Köroğlu’nun üç kolu başta olmak üzere “Âşık Elesker”, “Kerem ile Aslı”, “Şah İsmail”, “Nevruz” gibi halk hikâyelerini Molla Bozo’dan (Gazizade) derlediğini ifade eder (Duymaz 1993: 341). Buna karşın âşığın oğlu Timurlenk Bey, makamlarıyla beraber babasının otuza yakın deyişinin bulunduğunu, babası deyişlerini irticalen söylerken kendisinin de bunları yazıya aktardığını dile getirir (Arvas 2005: 56).

Başka bir kaynakta Mehmet Ali’nin babası Mehmet’in de “Feğir Memmed” mahlasıyla şiir söylediği belirtilir ve “dayan gönül” redifli bir şiiri örnek verilir (Ekinci 1999:2). Hecenin sekizli ölçüsüyle yazılan ve teknik açıdan kusurlu olan bu şiir, çekilen sıkıntıların dile getirildiği bir eserdir (Arvas 2005: 57). Bu, Feğir Memmed’in kayda geçen tek şiiridir. Mehmet Ali’nin (Molla Bozo) ise otuzdan fazla şiiri olup, bunlar M. Ekinci tarafından hazırlanan teze yazılır (Ekinci 1999). Aydın Talay (1998: 133-134) ise eserinde Molla Bozo’nun sadece üç şiirine yer verir.

Gerek yazılı gerekse sözlü kaynaklardan hareketle Mehmet Ali’ye (Molla Bozo/Gazizade) ait çok sayıda şiir olduğu söylenebilir. Şiirlerinde genelde Gazizade, bazen de Molla Bozo mahlaslarını kullanır. Şiirleri dikkatle incelendiğinde onun sitem, gurbet, sevda, zaman, felek vb. gibi muhtevaları yoğun biçimde işlediği görülür. Eserlerini genellikle 8 ve 11 heceli koşmalar biçiminde oluşturan Gazizade kafiye ve hece ölçüsünü ustalıkla kullanır (Arvas 2012: 58). Örneğin gurbet temasını işleyen ve sekizli hece ölçüsüyle söylenen “Firari Menem” başlıklı şiirde vatanından ayrılan bir şairin ruh hâli anlatılır. Beş kıtadan oluşan şiirde “ayak”, “kafiye”, “redif” gibi unsurlar ustalıkla kullanılır. Âşık, şiirinde Avşar Türklerine mensup olduğunu ve Kuluncu karyesinden olduğunu vurgular. “Bir Güzel Ben Gördüm” şiiri ise on birli hece ölçüsüyle yazılmış olup sevda temasını işler. Üç dörtlükten oluşan ve “ayak” açısından kusurlu olan şiir “kafiye” ve “redif” bakımından daha muntazamdır.

Kaynak: Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü

ANADOLU

Herkesin bir yarı var yer yüzünde,

Benim gerçek yârim, Anadolu dur.

Erdemlidir, cevher vardır özünde,

Benim gerçek yârim Anadolu dur.

Edirne den, Hakkari ye, Ordu ya,

Dolaştım ülkemi ben doya doya,

Aşık oldum ana, Anadolu ya,

Benim gerçek yarim, Anadolu dur.

Her an, her nefeste, dua ederim,

Ya Rab beni yarsız, bırakma derim,

Ekmeğini yer, sütünü içerim,

Benim gerçek yârim Anadolu dur.

 

Başkaları gibi hiç naz eylemez,

Sırrım saklar el aleme söylemez,

Sever beni, azarlamaz, paylamaz,

Benim gerçek yarim, Anadolu dur.

Zümrütten gerdanlık vardır boynunda,

Asırlardır bizi besler koynunda,

Gözüm yoktur onda, şunda ve bunda,

Benim gerçek yârim, Anadolu dur.

Trabzondan eser serin bir hava,

Isparta gülleri, hiç gelmez tava,

Toroslardan geçip gidilir ava,

Benim gerçek yârim, Anadolu dur.

Palandöken yaylasında kuzular,

Gönül daim Erciyesi arzular,

Ağrı dağdan akar buz gibi sular,

Benim gerçek yarim,Anadolu dur.

Ankara sı, Manisa sı, Rize si,

Elazığ dan dan gelir Şahinler sesi,

Güzel kokar Urfalımın nefesi,

Benim gerçek yarim, Anadolu dur.

Çanakkale geçit vermez düşmana,

Canım kurban olsun aziz vatana,

Kalk dostum, birlikte gidelim Van a,

Benim gerçek yârim Anadolu dur,

Dağı taşı, şehitlerle doludur.

Yazarın Diğer Yazıları