
Bir Edremit masalı (1)
Ümit Kayaçelebi
Edremit bu güne kadar Van’da yaşayan ve başka yerlerden gelen insanların sıkıldığı zaman gezmeyi arzu ettiğinde şehirden bir şekilde kopup gelmek istediği bir yerdi Edremit.
Bir yanda Yaşar Kemalin masmavi renkli denizi ile bir yan da yemyeşili ile Vanlının en gözde mesire yeriydi Edremit.
Mavi ile yeşilin buluştuğu insanın ruhuna can katan insanı gamdan kasvetten birkaç saat dahi olsa uzak tutan yemyeşil çimenlerin üzerine insanların çullarını serip oturduğunda dünyayı boş verdikleri bir yerdi Edremit.
Yol yoktu, yolak yoktu buraya gelmek çok zor olsa da yinede insanların kendi arabasıyla kamyon arkasında dahi olsa at arabası ile de olsa yinede gelip kavuşmak buluşmak istedikleri yerdi Edremit.
O daha mevsimi gelmeden dalında çakalaların başlarını eğdikleri altında ocak yakıp dolma, karnıyarık, pilav ve daha nice yemekleri nenelerimizin annelerimizin, ablalarımızın üfleye püfleye zar zor da pişirip sofraya düşürdükleri ve besmele çekip keyifle bakır sinilerde lavaş ekmek banıp yediğimiz yerdi Edremit.
Bu kadarla da bitmezdi yemeğin ardı sıra o eski semaverlerimizle kömürle kaynattığımız sonra istikanlarla varsa yanında Besni üzümü ( o yıllarda Van’a gelen en meşhur kuru üzümdü) ile çaylarımızı yudumladığımız yerdi Edremit.
Hele çay tabağına gül vişne kattığımız zaman tabağın içerisinde o zamanki İran Şahının karısı Farah Diba (o yıllarda o tabaklar kaçak gelirdi ve her evde de olmazdı ) adına bastırdığı tabağa döktüğümüz zaman Farah Diba’yı seyrede seyrede çaylarımızı yudumladığımız yerdi Edremit.
Çay demişken bu arada Çay içmede nam yapmış ve adı Çay İçen Fato Neneye çıkan Fatma Meram’a bi rahmet okuyup onu da anmadan geçemeyeceğim.
Efendim, geçmiş yıllarda Van’da arkadaşlık, dostluk bağları alabildiğine kuvvetliydi. Koca Van şehri adeta tek bir mahalle gibiydi. İnsanlar birbirleriyle olan beşeri ilişkilerinde komşuluğun çok çok ötesinde akraba derecesinde samimiyetleri vardı.
Yemenin, içmenin ötesinde sohbet ve muhabbet onlar için her şeydi.
O günlerde sohbet ve muhabbette elbette ki o günkü konuşulan Van şivesi ile olurdu. Fakat ne var ki yeni yetişen nesiller bu gün Van şivesini bilmiyorlar ve bilmedikler içinde haliyle konuşamıyorlar.
Fato Neneyi Eski zamanları Eski Edremit’i sorduklarında bakın neler Anlatmış;
Zılığa baci Boş ver bağ menim semaverde geynadi. Aha men birazda Besni üzümü getirim ğoş ğoş çayımızı içağ.
Zılığa Bacı! Allah var gam yoğ. Bağ bu tabağlar da İran Şahı Rıza Pehlevi’nin garisi Farah Diba’nın resimleri var. Şah garısının resmini tabağlara vermiş bizim vaya batasıcalar yüzümüze bağmılar.
Hem bu tabağlar bilisen gaçağtır. Herif İran’dan getirdi ama gorğa gorğa yağalansa mahpus damıni boylardi.
Zılığa Ğanım Van’da Küçük Caminin orada Cecimci Memet efendinin yanında Tenekeci İbrahim usta var bizim herif onda yaptırmış. O eyi ustadır onun samavarlarını Van’da heç kimsede yapamıyi.
Bacım, menim bi böyük bi de bala samavarım var. Bazen ikisini geynetiyem yinede doymiyam. Ehh..bi keremde adımız Çay İçen Fato’ya çığmış ya!
Vallah anam bu Van toprağında menden çoğ çay içan yoğtur. Görisen iki samavar mana yetmiyi.
Menim herif mana çay, şeker, üzüm yetiştiremiyi.
Eh, netsin it yesin ciğeri mana bağmıyacağta kime bağacağ sanki!
Geçenlerde bizim oğlanın geynatasıgil Pembeci Mirzede otiriler: Mınco Memet’te bizim ğısımımızdir. Şeherde ona Berber Dayı da diyiler. Her neysem, onlarda otururken laf ordan buradan gelmişken Ğulusi Fendi mevzubahis olmuş.
O zaman demişler; Bizim gapı gomşi Ğulusi Emmi bi oturuşta 125 bardağ çay içmiş!..
Mushaf meni çarpsın Men o gotur Ğulusi’yi de gısganmiyam.
Pağıllığ da etmiyem.
Lakin men de çoğ eyi biliyem ki o bala herifte bire kerede o geder bardağ çay içemez.
Sen de çoğ iyi bilisen ki Van memleketinde menden çoğ çay içacağ kimse yoğtur. Bi seferinde bizim Heyder’in babası Refo Dayi mennen inatlaştı dedi men senden fazla çay içecam.
Dedim buyur gel içağ bağım senmi yoğsa men mi?
Samavarları geynattığ. Men ikinci samavara vardığımda o hele yeni birinci samavardaydı. Birden oflamağa, puflamağa başladı. Birden fenalaştı. Sağ olsun bizim Cevdet’in gamyonu ile zor bala Van Ğestağanasına yetiştirdiler.
Doğtor Ağzı Eğri Kemal olmasaydı şimdi ağköprüyi boylamışti.
Canını zor gurtardı. Ondan sonra da Refo Dayı da heç kimse de mennen iddialaşmadı.
Şimdi Refı Dayı çaydan diksinmiş fazla çay da içemiyi o günden sonra.
Okurlarımız haliyle merak etmişlerdir muhakkak kim bu Fato Nene diye. Edremitlidir Adı Fatma soyadı Meram. Mustafa ve Kemal Meramın anneleridir. Tevfik, Refik, Şefik ve Veysel Kaval’ın da neneleridir.
Bizde bu arada söz çaydan açılmışken bir çay şiiri ile bu güzel sohbeti noktalayalım
İzninizle:
ÇAY ZAMANI
Yedik şor balığı içimiz yanmış
Yağın semaveri çay zamanıdır
Dost ve ahbaplar hepsi toplansın
Yağın semaveri çay zamanıdır…
..
Kilimin üstüne lopları dizin
Falına bağsınlar gelinle, gızın
Ozanlar doğunsun teline sazın
Yağın semaveri çay zamanıdır.
..
Bizim büyük ğanım da otursun başa
Gara gız da düşsün örgü, nakışa
Çaysız muhabbet de olur mu haşa
Yağın semaveri çay zamanıdır.
..
Gırtlama adet olmuş burada
Tütün de sarılır bazen arada
Çay İçen Fatoya seslen hara da?
Yağın semaveri çay zamanıdır.
…
Derdine dermandır cümle bedenin
En büyük zevkidir gıra gidenin
Sabrı Tükenmiştir Necat Dedenin
Yağın semaveri Çay zamanıdır.
..
Ufağ ufağ gızlar gırın şekeri
Seslenin balalar gelsinler beri
Şairin de altına goyun minderi
Yağın semaveri çay zamanıdır.
Edremit zamanında çok renkli simaların yaşadığı insanların hayatı dert etmedikleri gönüllerince güle oynaya yaşadıkları. Dostlukların ve komşulukların en güzel yaşandığı güzel bir sahil beldesiydi Edremit.
Bu muhabbet burada bitmedi kaldığı yerden devam edeceğiz.